14 Ocak 2013 Pazartesi




ANNA  KARENİNA  2012




Leo Tolstoy' un klasikleşen dev eseri Anna Karenina' nın uyarlaması olan 2012 yapımı filmi izledim. Joe Wright yönetmenliğinde çekilen film, teknik olarak sanat yönetmeninin hayal gücünü ortaya koysa da,ben sinema filmi izleyeceğimi düşünürken tiyatro izliyormuşum hissine kapıldım.Hatta bazı sahnelerde Dario Marianelli' nin bestelediği muhteşem müziğin ve dans koreografisinin güzelliği karşısında  operadayım sandım.
Filmin bir çok sahnesi, gerçek hayattan tiyatro sahnesine, tiyatro sahnesinden gerçek hayata dönen mekan ve dekorlarla desteklenmiş.Duygusal sahnelerde müziğin baskın olarak kullanılması ve bir anda tiyatro sahnesine dönen dekorlar bende rüya ile gerçek arası bir duygu yarattı.  
Keira Knigtley' in oynadığı Anna Karenina' yı duygulu. sevgi dolu, aşkı için her şeyi göze  alabilecek kararlıkta bir kadın olarak göremedim. Oynadığı rol beni etkilemedi, filmin sonundaki trenin altına atlayarak intihar etmesi bile duygulandırmadı:Belki  Sophie Marceau' nun oynadığı Anna Karenina'yı sevdiğim ve hissettiklerini hissettiğim için, belki de genel olarak filmi beğenmediğim için. Bu arada, Alexsi Karenin rolüyle Jude Law Oscar' lık oyun sergilemiş bana göre.
Romanın, dolayısıyla filmin kahramanı  kadın olduğu ve Tolstoy insan karekterini çok iyi çözümlediği için yazarın eşi Sofya' nın" Eğer Tolstoy, kadınları yazdığı kadar iyi tanımış olsaydı, onunla çok mutlu bir hayatımız olurdu" dediğini yazmadan edemedim.Çünkü Tolstoy evliliğinde mutlu değildir ve bunalıma girmiştir. Ve bunalımı onun kurtuluşu olur:1910 yılının Ekim ayında kendisiyle yaptığı hesaplaşmadan sonra evden ve karısından kaçar. Geldiği tren istasyonunda hastalanır ve istasyon şefinin kirli yatağında 82 yaşında hayata veda eder.
1874 yılında yazdığı romanın kahramanı Anna Karenina' nın hayatını bir tren altında sonlandırırken, kendi hayatının da bir tren istasyonunda sonlanacağını nereden bilebilirdi büyük yazar? Ölüm şekli farklı olsa da. Kaderin cilvesi bu olsa gerek.


1 yorum:

  1. Kesinlikle Jude Law Oscar'i haketmis. Hatta oyle bir oyunculuk sergilemis ki filme adini veren basrol karakteri Anna Karenina'yi bile golgede birakip Alexi'nin kisiligine odaklanmamiza neden olmus. Anna Karenina'nin aldatmasindan cok Alexi'nin bu duygusal olaylar icindeki durusu, tavri ve davranislari dikkat cekiyor. Buna da Jude Law farki diyoruz. Oyle bir karaktere burunmeki filmin ortalarina kadar oyuncunun Jude Law oldugunun bile farkina varmiyorsunuz.

    YanıtlaSil