27 Ağustos 2020 Perşembe

 


DÜNYANIN BİLDİĞİ FRİG BAŞLIĞININ ÇIKIŞ YERİ ANADOLU TOPRAKLARIDIR




Frig ülkesinden (Ankara, Eskişehir, Kütahya, Afyonkarahisar ve çevresi)  çıkıp, dünyaya yayılan Frig başlığının çıkış yerinin Anadolu toprakları olduğunu biliyor musunuz?

Efsaneye göre, günün birinde çobanların tanrısı Pan ile güneş tanrı Apollo arasında müzik yarışması yapılır. Pan flütünü çalar. Apollo da lirini. Yarışma sonrasında orada bulunan dinleyicilerden biri hariç geri kalanı oylarını Apollo'ya verir ve onu galip ilan ederler. Frigya Kralı Midas ise oyunu flüt çalan Pan'a verir. Bunun üzerine öfkelenen, kibirli tanrı Apollo, "Ey ölümlü! Madem ki, kulakların bu kadar kötü işitiyor, o kulaklara en uygun şekil budur" diyerek Midas'ın kulaklarını eşek kulaklarına çevirir. Midas da kulaklarını gizlemek için başına geçirdiği başlık ile dolaşmaya başlar. Efsane bu ya, Frigya Kralı Midas'ın taktığı o başlık, kaba kuvvet ve otoriteye karşı başkaldırının, özgürlük ve bağımsızlığın sembolü olur.

Fransız Devrimi'nden Amerikan bağımsızlık mücadelesine, Latin Amerika ordularının armalarından Meksika ve Güney Amerika'daki sömürgecilik karşıtı hareketlerin sembollerine kadar birçok yerde görülen kırmızı başlığın anavatanı Anadolu topraklarıdır. 

Dünyaca ünlü olan ve ülkemizdeki TV'lerde gösterilen çizgi film "Şirinler"in de başlarında Frig başlığı vardır. "Peyo" adıyla tanınan Belçikalı çizer Pierre Culliford'un hayat verdiği mavi tenli Şirinler'in reisi Şirin Baba kırmızı Frig başlığı takar, diğerleri ise beyaz. 

Anadolu topraklarında yaşamış Friglerden çıkan bu başlığı dünya-alem bilir de biz hiç bilmeyiz, tanımayız. Ne ders kitaplarında yazar bu konu ne de basında yer bulur...


Not: Mitolojide Kral Midas'la ilgili üç efsane anlatılır. Birincisi; Eşek Kulaklı Midas Efsanesi. İkincisi; Midas'ın hırsının bir göstergesi olarak dokunduğu her şeyin altına dönüşmesi Efsanesi. Üçüncüsü; Midas'ın Gordion'a at arabasıyla gelişi ve Frig Kralı olması Efsanesi.

Friglerin başkenti, Ankara yakınlarında bulunan Gordion'du. Kral Midas'ın mezarı da (tümülüsü) burada yer almaktadır. Yassıhöyük / Gordion antik kentleri mutlaka görülmesi gereken tarihi yerlerden biri.





Görseller alıntıdır.


22 Ağustos 2020 Cumartesi

 

AKŞAM YILDIZI


Anadolu'da söylenegelen bir türkü vardır;

Bir yıldız doğdu nur ile

Alemi yaktı nar ile

Küsülüyem ben yar ile

Niye doğdun sarı yıldız, mavi yıldız

Evler yıkan, beller büken

Kanım döken, Kervankıran

Bu türkünün hazin bir hikayesi vardır. Vaktinden evvel yola çıkan kervanın dondurucu ayazda karlara gömülerek can verişi üstüne yakılmış bir türküdür. Türküde geçen sarı yıldız, mavi yıldız, güneş batarken ve henüz ay ve yıldızlar gökyüzünde parlamaya başlamamışken ilk doğan yıldız olması nedeniyle adı Akşam Yıldızı olan, şafak sökerken de adı Sabah Yıldızı'na dönüşen Venüs gezegeninden başkası değildir. Venüs'ün çıplak gözle görülen en parlak gezegen oluşundan sanırım, halk arasında yıldız olarak adlandırılmış. Türkülere konu olan Akşam Yıldızıyla ilgili yazımı okurken, türküyü de dinlemek istersiniz belki diye güzel bir yorumun linkini veriyorum:

https://www.youtube.com/watch?v=nyXbqfpJzuw

Akşam yıldızının, Sabah Yıldızı'ndan başka isimleri de var. Güneşin doğuş ve batış zamanlarında güneş ışıkları ve ufuk kızıllığını yansıttığı için Sarı Yıldız diyorlar. Akşam kızılının ve lacivert gecelerin en parlak yıldızı olduğu için de Mavi Yıldız. Kur'an'da adı "Tarık" diye anılıyor, Tevrat'ta "Sabah Yıldızı". Zühre deyip kızlarımıza ad olan da o; Mısır'da kurbanlar adanan da. Eski Türkler "Tan Yıldızı" veya "Yaruk Ilduz" - Işıklı Yıldız demek- Osmanlılar "Erte Yıldızı" diyorlar. Babilliler onu tanrılarından biri olarak saydı. Asurlular takvimlerini onun döngülerine göre hazırladılar. Ve Yunan panteonundan bildiğimiz Afrodit'in ta kendisi. Gezegenler sıralamasında ise Venüs...Son iki ismiyle dişi güzelliğinin sembolü...

Babil merkezli panteonlarda ve Orta Asya'da bazı Türk boyları ile Moğollar arasında Güneş ve Ay ile birlikte Akşam Yıldızı da kutsal sayılmaktadır. Hatta kuzeyin soğuk iklimlerinde onu Tanrı'nın ışıklı ülkeleri olan mavi gökle, doğurgan ana yağız yeri birleştiren kutsal bir kapı olarak gören obalar yaşamaktadır. Paganizm ve şamanik inanışlarda dünyanın sembolize edildiği Hayat Ağacı'nın, nam-ı diğer "Ulu Kayın"ın soyut dallarının bu yıldıza kadar uzandığına ve dünyayı öte aleme, Tanrısal aleme bağladığına, adeta yer ile gök arasında bir tür geçit, bir göbek bağı olduğuna inanılmaktadır.

Kadim Anadolu topraklarında süregelen bir inanışa göre; Bir erkekle bir kadın Akşam Yıldızı'na aynı anda bakıyorlarsa ikisinin arasında bir söz verilmiş olur. Birinin diğerini hiç bırakmayacağına dair bir söz...

Sana Kervankıran derler

Bana dertli Kerem derler

Yare ikrar veren derler

Niye doğdun sarı yıldız, mavi yıldız

Evler yıkan, beller büken

Kanım döken, Kervankıran


Kaynak: İskender Pala, AKŞAM YILDIZI (Bir Göbeklitepe Romanı), Kapı Yayınları.

Fotoğraf: Ay, Venüs ve Jüpiter Los Angeles üzerinde.Görmen Lazım facebook sayfasından alındı.


6 Ağustos 2020 Perşembe




GEÇMİŞ OLSUN LEBANON (BEYAZ ÜLKE)

Kredit by Debashis Das

4 Ağustos 2020 Salı günü, Lübnan'ın başkenti Beyrut limanında bir depoda başlayan yangının, içinde 2 bin 750 ton ağırlığında amonyum nitrat maddesi bulunan bir başka  depoya şıçraması nedeniyle meydana gelen patlamada hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar ve kayıpların yakınlarına da sabır diliyorum.

Bu üzücü ve yıkıcı patlama bana, yeni bitirdiğim kitaptaki eski Lübnan'ı hatırlattı. Tarihe olan düşkünlüğüm nedeniyle, sadece kendi tarihimizi değil, ilk Çağ, Orta Çağ, Yeni Çağ ve Yakın Çağ Dünya tarihiyle ilgili de okurum. Ve artık biliyorum ki, "tarihi kazananlar yazıyor." Yani geçmişte ne yaşandığını, kazanan kendine göre yazdırır. Kaybedenin icraatı ise duruma göre, ihanet, duruma göre yenilgi, duruma göre de çöküş olarak kayda geçirilir. 

İşte Lübnan'ın tarihini çeşitli kaynaklardan okudum; bugünkü Lübnan'ın, tarihteki kıyı halkı olan Fenikelilerin yurdu olduğunu ve zamanlarında Akdeniz'deki ticareti kimsenin onlar kadar başarıyla örgütlemediğini ve uygarlığa kazandırdıklarını öğrenince, bu beyaz ülkeyi sevdim. Bir kere, tarihleri ve kültürleri var ve diğer Orta Doğu ülkeleri gibi sınırları  İngilizler tarafından masa başında cetvelle çizilen yapay devletlerden biri değil...

"Benzeşen diller olmalarına rağmen İbranca ve Arapçada renk isimleri farklıdır; tek ortak kelime beyaz anlamındaki "leban"dır. Her iki camianın beyaz diye nitelediği ülke; Orta Doğu'daki karlı dağlara sahip tek yer, yani Lübnan'dır. Lübnan'ın muhteşem ve dayanıklı sedir ormanları gümrahtır.

"Çok erken zenginleşip  denizlere açılan bu ülkenin insanları tarih boyunca genelde hep ortak bir dil konuşsalar da ayrı dinlere mensup olup zıt davranışları benimsemeyi sevmişlerdir. Fenikeliler, Akdeniz ticaretini başarıyla örgütlemişlerdir. Milletlere gemiciliği, cam üretimini, kumaşın alasını öğretenler onlardır.

"Yazı burada gelişmiştir; Biblos, yazıya kaynak olan bir şehirdir. Adı üzerinde kitap kelimesi de oradan geliyor. Asıl önemlisi, bugünkü Yunan ve Latin alfabesinin kökeni kolay okunup yazılan Fenike alfabesidir.

"Küçük Lübnan, Orta Doğu tarihinin en şiddetli dini çekişmelerine sahne olmuş ama buna rağmen insanlar bir arada yaşamıştır. Tarih boyu Lübnan'ın siyasi bakımdan bir birliği ve bağımsızlığı olmamış. Genelde büyük Suriye'nin bir parçası olan Lübnan'ın Lübnan haline dönüşmesi dört yüzyıllık Osmanlı egemenliğinin ürünüdür. Osmanlı, kıyı şehirleri Şam Beylerbeyliği'ne bağlamış, Cebel bölgesi ise Dürzilerin özerk yönetimine terk edilmiştir. Beyrut'un geliştirilmesi, bir ticari merkez haline dönüşmesi 19. yüzyıl Osmanlı yönetiminin başarısıdır." *

Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra manda yönetiminin başına geçen Fransa, Lübnan'ı kolayca teşkilatlandırdı. Kanlı, uzun bir iç savaştan sonra Suriye işgalinin Lübnan'da hoş anılar bıraktığı söylenemez. 1943'te Fransa'dan bağımsızlığını ilan eden yeni devlet, -dini grupların çatışmalarını engellemek adına- dinlerin eşitlik ilkesi üzerine kurulmuştur. 1945'te Birleşmiş Milletler'e üye olmuştur.

Lübnan asıllı Fransız yazar Amin Maalouf'un kitaplarından da tanıdığım bu güzel ülkenin, kısa zamanda yaşadığı faciayı atlatmasını ve eskiden Orta Doğu'nun "Paris"i diye anılan  Beyrut'un bir an önce imar edilerek eski günlerine kavuşmasını dilerim...

* İlber Ortaylı, Eski Dünya Seyahatnamesi, (s: 48-51)



4 Ağustos 2020 Salı




PİRİNÇLERİN KRALİÇESİ BASMATİ PİRİNÇ


Normal pirinç solda, basmati pirinç sağda.


Genç olsun, yaşlı olsun, Uzak Doğuluların neden kilo sorunu olmadığını yaşamlarının her döneminde kilo kontrolü yapabilmelerinin sırrını merak eder dururdum. Öyleki, pirinç denilince aklıma onlar gelirdi; çok fazla pirinç tükettikleri için. Malumunuz, pirincin besleyici değeri olsa da kalorisi yüksek. İçinde bulunan nişasta kilo aldırmaya birebir. Öyleyse neden Uzak Doğulular kilo almıyorlardı? İşte bu sorunun cevabının peşine düştüm ve pirinçlerin kraliçesiyle karşılaştım. Araştırdıkça gördüm ki,  basmati pirinç "kraliçe" unvanını bileğinin hakkıyla almış. :)

Ana vatanı Hindistan'ın Punjab(Pencap) eyaleti olan basmati pirinci, Himalaya Dağları'nın eteklerinde yetişiyor. Pirincin kraliçesi olarak da bilinen beyaz basmati, diğer pirinçlere oranla daha uzun ve daha büyük tanelidir. Himalaya Dağları'nın karlı sularından beslenen basmati pirincinin besin değeri ise oldukça yüksek. Şeker oranı hiç olmadığı için de şeker hastalarının vazgeçilmezleri arasında bulunuyor.

Hintçe basmati, kelimenin tam anlamıyla "kokulu" demek olup yüzyıllardır Hindistan ve çevresinde yetiştirildiğine inanılmaktadır. Basmati pirincinden bahseden ilk eser Heer Ranjha'dır (1766).

Basmati, Arap ve Müslüman Hintli tüccarlar tarafından Orta Doğu ve Orta Asya'ya tanıtıldı. Hint yarımadasının çeşitli mutfaklarının sadece önemli bir parçası değil, aynı zamanda Orta Asya, İran, Arap ve diğer Orta Doğu mutfaklarında da yaygın olarak kullanılmaktadır.

2018-2019 itibarıyla,Hindistan denizaşırı basmati pirinç pazarının %65'ini ihraç ederken Pakistan geri kalanını oluşturmaktadır.

Tüm bu öğrendiklerimden sonra mutfağıma basmati pirinçten gayrı pirinç sokmuyorum. Fiyatı, diğer pirinçlerden daha pahalı olsa da besin değeri onlardan yüksek. Üstelik pilav yaptığımda lapa olma durumu da yok. :) Bir bardak basmati pirince iki bardak su yeterli geliyor ve pilav tane tane görünüme sahip oluyor; hem göze hem de damağa hitap ediyor bu haliyle.Eğer aromayı seviyorsanız, bu uzun-ince taneli pirinci denemenizi öneririm. 


Kaynak: en.wikipedia.org