2 Ekim 2018 Salı




HİPPİLER VE "AŞKIN YAZI"NDAN GERİYE KALAN

Bir kitap, bilgi dünyasına açılan kapının altın anahtarıdır. Kapıyı açmak  için anahtarı bir kez çevirmek yeterlidir. Kapıyı ardına kadar açmak isterseniz itelemeniz gerekir..Bilgi dünyasını çok merak ettiğimden ben her zaman kapıyı ardına kadar açarım. Gördüklerim çok şaşırtıcıdır; bilmediklerim, bildiklerimden çok çok fazladır, okyanusta bir kum tanesi gibi.

Filiz Ali'nin "Yok Bi'şey, Acımadı ki..." adlı kitabında hippi bir arkadaşıyla yaşadıklarını okumasaydım eğer, bu yazıyı yazmamış olacaktım. 

Kimdi bu "beatnik"ler ve ardılı olan hippiler? Ne zaman, nasıl ve niçin ortaya çıkmışlardı, amaçları neydi? Bir zamanlar yerküreye yayılan en belirgin etkilerinden biri olan nükleer silahlara, savaşlara, ırkçılığa, çevre kirliliğine ve sömürüye karşı oluşturdukları ciddi bilinç ve aktivizmle büyük sermayedarları korkutup sindiren "hippiler" unutulacak mıydı?Hayır. Onlar unutulmamalıydı. 1950-60'lı yıllara damgalarını vurmuş  ve bir tarih yazmışlardı çünkü. Şimdi o tarihe kısaca göz atıp onları tanıyalım mı?

Her şey 1950'li yıllarda New York'un en sıradışı semti olan Greenwich Village'da başlar.

İkinci Dünya Savaşı sonrası, ABD'nin önde gelen şehirlerinin yanı başında kırlık ve ormanlık yerlerde"suburb" adı verilen üst-orta sınıf banliyölerin oluştuğu yıllar. İşte Jack Kerouac'ın çetesindeki birçok isim, bu "suburb"lere yerleşen konformist ve muhafazakar ailelerin çocukları.

Manevi boyutundan sıyrılmış ve hayatı, iş-kariyer-suburb üçgenine mahkum eden kapitalist muhafazakarlığın ruhlarında yarattığı derin boşlukla arayışına başlayan bu kuşak, Amerika'nın taşrasına doğru yola çıktılar. Kerouac, 1947, 1949 ve 1950 yıllarında yaptığı yolculukları 1951 yılında kaleme aldı, üç haftada bitirdi. Yazılışından sekiz yıl sonra okuyucuyla buluşan "On the Road" yirminci yüzyılın en çok okunan yol kitaplarından biri oldu.




Kerouac ve arkadaşları, 1950'lerin başından itibaren, Beat Kuşağı" diye anılacak kültürel hareketin çekirdeğini oluşturdular. Ve konformist Amerikan hayat tarzına başkaldırdılar.

20'li yaşlarındaki bu grup, 1950'lerin ortasında bir süreliğine San Francisco'ya taşınınca, hem kendileri hem de San Francisco tarihin en büyük "alt kültür" hareketlerinin birinin odağına dönüştü. San Franciscolu gazeteci, Herb Caen, o günlerde uzaya fırlatılan Sovyet uydusu Sputnik'ten esinlenerek bu Beatçileri "Beatnik" diye adlandırdı.Herkes "Beatniklerden" bahsediyordu artık...

1960'lara gelindiğinde Beatnik kuşağı yerini, bu alt kültürün belirgin özelliklerini çok daha ileri götürecek yeni bir kuşağa bırakacaktı; Hippiler...




Alışılmışın dışında giyinen, alışılmışın dışında bir müzik dinleyen, alışılmışın dışında bir kültür geliştiren bu kuşağın ilk temsilcileri, ABD'nin iki ucunda kümelenmeye başladılar. En doğudaki New York'un "Village" semti ve en batıdaki San Francisco'nun "Haight Ashbury" bölgesi.

Bu ucuz, arka mahalleler bir anda ünlendi ve ABD'nin her yerinden gençler buraya gelip bu çevreye katıldı. 1966 Haziran ayında bu mahallelerde 15 bin hippi yaşıyordu.

Amansız bir arayışın pençesine düşmüş bu hepsi birbirinden zeki, muhalif ve içten insanlar, sadece coğrafyanın yollarına değil, çocukluğumuzdan itibaren "alıştırıldığımız" sosyal yaşamın ötesine de yolculuğa hazırdılar. Kapitalizmden kaçarken Budizme iyice yönelmeye başladıkları dönemdir bu aynı zamanda.

Tek istedikleri, parçası olmaya zorlandıkları ve sahtelik üzerine kurulu sosyal düzenden, çocukluklarından itibaren anne babalarından, çevrelerinden edindikleri kimliklerinden özgürleşmekti. Ancak bu "arınma" yolunda çok fena bir kılavuzun pençesine düştüler; kimyasal maddeler.

Yeryüzünde çok ciddi bir politik ve kültürel açılım yapabilecek hareket, birkaç yılda uyuştu ya da "uyuşturuldu". Uyuşturulma olasılığından da bahsediyorum çünkü bazı komplo teorilerine göre, hippiler "derin devlet tarafından uyuşturucuya gömülerek pasifize edildiler."

Bugün bile yaşayan birçok kıdemli hippi o günlerdeki bu kontrolsüz gidişatlarını izahta güçlük çekiyor. Kapitalist düzenin banal tutuculuğuna isyan edip özgürleşmeye çıktıkları yolda kimyasalın köleleri haline gelmelerini esefle üzüntüyle anıyorlar.

Tabii ki "Hippilik" bu trajediden ibaret bir yaşam biçimi ve isyan değildi. Bugün bile hala onları konuşuyorsak, sosyal ve politik mücadeleleri, kıyafetleri, barışçılıklarıyla çok önemli izler bırakmalarındandır.

Hippiler, 1970'li yıllarda dünyaya açıldılar. Rengarenk desenlerle boyadıkları vosvos minübüsleri ile ülke ülke, şehir şehir aylak aylak dolaştılar. Ulaştıkları şehirlerden biri de İstanbul'du.Yıllarca  Sultan Ahmet'i mesken tutan Hippilere, uzun saçları, bakımsızlıkları nedeniyle halkımız "bitliler" adlandırmasını layık görecekti. 

Hippiler, özellikle Vietnam Savaşı'na karşı ciddi bir direnç gösterdiler. Budizm etkisiyle birçoğu vejetaryen oldu. Organik tarımı ve doğal yiyecekleri savundular. 

Gezegenimizin insanlar tarafından korkunç şekilde kirletildiğine ilk dikkat çeken Hippi hareketi oldu. Kullan-at-tüket kültürüne karşı, geri dönüşüm kavramını modern hayatın içine onlar soktu. Bebek mamalarının son derece popüler olduğu dönemde, bebeklerin anne sütüyle beslenmesi gerektiğini bir tek onlar savundular. Ama o dönemin modern toplumu fabrikaların ürettiği her şeye adeta tapan bir karakterdeydi.

Beatles'ın sekizinci albümü olan "Sgt. Pepper's Lonely Club Band"ın raflarda yerini aldığı 1 Haziran 1967 günü başlayan yaza "Summer of Love(Aşkın Yazı)" deniyor. Hippiliğin, arka sokaklardan kent meydanlarına çıktığı yazdır bu. Haight Ashbury'e 100 bin Hippi toplandı o yaz. Diğer on binlercesi de New York'tan Chicago'ya, Roma'dan Londra'ya her yerde meydanlarda boy gösterdi.

Şair Alen Ginsberg, 1965'te yazdığı bir yazıda, savaşlara karşı eylemlerin bir çiçek fırtınasına dönmesi gerektiğini ve herkesin çiçek taşıyarak, karşılarına çıkacak polise, askere, politikacıya çiçek uzatmasını savundu.Buna "flower power(çiçek gücü)" dedi. California Ü niversitesi'nin Berkeley kampüsünde başlayan bu gelenek Hippi hareketin sembolü haline geldi. Bundan dolayı "flower child(çiçek çocuk)" adıyla da anılmaya başladılar. Saçlarına birer toka gibi çiçek taktılar. 

Savaş karşıtı gösterilerinde çiçeklerle süsledikleri binlerce balonu gökyüzüne bıraktılar. Abble Hoffman'ın organizasyonuyla karşı çıktıkları Vietnam Savaşı'nda ölen gariban Amerikan askerlerini anmak için Çiçek Tümenleri kurarak şehirlerde çiçeklerle "resmi geçit" törenleri yaptılar.

Silahlı Güçler Bayramını, Çiçek Gücü Bayramı olarak kutlamaya başladılar. Bayramdaki askeri geçit törenlerine karşı Central Park'ta alternatif barış yürüyüşü yaptılar.

21 Ekim 1967 günü Washington DC'de toplanan 100 bin Hippiden 30 bin kadarı gruptan ayrılarak Pentagon'a yürüdü. Binlerce askerin kurduğu barikatla karşılaşan grup, askerlerin tüfeklerinin namlularına çiçek koyarak, Hippiliğin sembolü olan fotoğrafların doğmasına neden oldu. Dağılmaları çağrısına sivil itaatsizlik gösteren grup zor kullanılarak dağıtıldı. 647 kişi tutuklandı. Güvenlik görevlileri gösteri alanında 10 bin çiçek topladı.




Hippilerden Michael Lang ve Artie Kornfeld ile para kazanmaktan başka dertleri olmayan yatırımcılar John Roberts ve Joel Rosenman, New York'un hemen kuzeyindeki catskills dağının eteğindeki Woodstocks kasabası yakınlarında Max Yasgur'a ait boş arazide üç gün sürecek bir konser organizasyonu yaptılar.

Bu konserde kimler çıkmadı ki üç gün üç gece boyunca açık kalan sahneye...Jimi Hendeix, Joe Cocker, Santana, Grateful Dead, Joan Baez, Arlo Guthrie, Janis Joplin, Jefferson Airplane ve daha onlarca grup ve sanatçı. Bob Dylan hastalandığı için gelemedi. Beatles, son anda bilinmeyen bir sebeple katılmaktan vazgeçti. The Doors ve Led Zepplin de son anda konser alanına gelmeyenler arasındaydı.

Abbie Hoffman, 1970'li yıllarda şiddet olaylarına karışıp tutuklandığında kim olduğunu soran hakime, "Woodstock milletindenim" yanıtı verecekti. Aşkın Yazı, Woodstock'ta zirveye çıktı. Ve sonra da yerini Hippi güzüne bıraktı.Hippi yıldızlar art arda genç yaşta ölmeye, çiçekler solmaya, kültürün bünyesinden onlarca şiddet hareketi çıkmaya başladı. Hippilerin bir kısmı şehirleri, modern yaşamı terkederek Vermont, Maine gibi ücra eyaletlere gidip köylerde, kurdukları çiftliklerde tarım yaparak yaşamaya başladı.

Kerouac, Woodstock'tan yaklaşık iki ay sonra 47 yaşında öldü. Vicdanın ozanı Allen Ginsberg 1997 yılında 71 yaşında öldü. Abbe Hoffman 1989 yılında öldü. Bob Dylan hala Hippi türküleri söylemeye devam ediyor. Beatles'tan hayatta birtek Paul Mc Chartny kaldı. ABD'nin her yerinde birinci ağızdan Woodstock maceralarını dinleyebileceğiniz onbinlerce ihtiyar Hippi hala hayatta...**



Kaynaklar:

* Filiz Ali - Yok Bi'şey, Acımadı ki...YKY, s:158
** http://amerikabulteni.com/2017/08/14/hippiler-ve-askin-yazindan-geriye-kalan/  Cemal Tunçdemir'in yazısından kısaltarak derledim. Yazının tam metnine linkten ulaşabilirsiniz.