15 Haziran 2020 Pazartesi




MÜZİĞİN DOĞUŞU

Biyoloji, arkeoloji ve bunun gibi bazı bilim dallarında, eski zamana ait çeşitli bilgiler toplamak, çeşitli belgeler ele geçirmek ve bazı görüşler ortaya atmak mümkündür. Fakat müzikte bu böyle değildir. Çünkü kazılarla Milattan Önce seslendirilmiş bir ezgiyi ele geçirmek veya böyle bir ezginin olup olmadığını tesbit etmek mümkün değildir. Öyleyse müzik ne zaman doğmuştur? Bu soruya kesin bir cevap verilemez, bu nedenle.

Bilinen, müziğin tarihinin insanlık tarihi kadar eski olduğudur. Ancak insan çevresini, çevresinde olup bitenleri, var olanın kaynağını, oluş sebebini bilmek, anlamak ister.Bu bakımdan birçok filozof, müziğin doğuşu konusunda, görüşler ortaya atmış ve her filozof kendi görüşünün mutlak doğru olduğunu savunmuştur.

19. yüzyılda, bazı filozoflar  müziğin doğuşu hakkında, biyolojik teoriler ve linguistik(dil bilimi) teorilerini incelemek gerektiğini ortaya atmışlardır. Araştırmalara göre, biyolojik teoriler, doğa ve hayvan seslerini taklit etme yeteneğiyle müziği geliştirdiğini, linguistik teoriler ise müziğin manzum konuşmadan(şiir) dönüştüğünü öne sürmüşlerdir. İki teorinin birleştiği nokta ise ilk müzik insan sesidir ve müzik aletlerinden önce, müzik  insan tarafından yapılmıştır.
 
Jean Jack Rousseau ve Herbert Spencer, müziğin konuşma dilinden geldiğini öne sürmüşler ve konuşma dilindeki vurguların zamanla gelişerek ezgiyi oluşturduğunu savunmuşlardır. Fakat, insanlar konuşmadanda müzik yapabilirlerdi. Belki müziğin tarihi, insanların konuşma bilmediği tarihe kadar da inebilir. Bu konuda kesin bir şey söylenemez.

Alman Profesör Karl Bücher ise, müziğin doğuşunu, insanların toplu çalışmalarındaki ritme bağlıyor. Diyor ki; insanlar çok ilkelken bile, bugün "imece" denilen toplu çalışma metotlarını yine uyguluyorlardı ve bu çalışmalardan çıkan sesler belli bir ritim meydana getiriyordu ve bu müzik oluyordu. Bu görüşü de doğru sayamayız. Çünkü hem insanların toplu çalışmadan önce de müzik yapabileceği ve müzikte duygunun hakim olduğu biliniyor.

Yunan Mitolojisinde ise müzik, iyiliksever tanrıların insanlığa şöylece sunuverdikleri bir armağan olarak kabul edilmektedir. Kısacası, müziğin ne zaman ve nasıl  doğduğuna ilişkin kesin ve net bir bilgi olduğunu söyleyemeyiz.

Ancak ben, Leyla Pamir'in "Ayşe'nin Müzik Kitabı"ndaki  anlatımının doğruluğuna inanarak yazımı bitirmek istiyorum:

"Dünyada ilk yaşayan insanların kulakları ve sesleri olduğuna göre, müzik hep vardı. Belki de çok az şey bilirdi bu insanlar ama güneşi, ayışığını, dağı, dereyi, ormanı, denizi, fırtınayı çok iyi bilirlerdi.Bu kadarcığını bilmek ve duygularını dile getirmek için de müzik gerekliydi. Bu insanların da sevgileri, öfkeleri, inançları, yasları ve gündelik çalışmaları vardı. Müzik aslında bu sevinçlerden, sevgiden, çalışmaktan, acı ve yastan, inançtan doğmuştur diyebiliriz. Yüzde yüz bir sessizliğe kimse katlanamaz."