30 Mart 2024 Cumartesi

 


HAYAT DÖNGÜSÜNDE ZAFER VEYA YENİLGİ VAR MIDIR?



Kışın dalından kopan bir yaprak kendini soğuğa mağlup düşmüş gibi görür mü? 

Ağaç yaprağa şöyle der: "Yaşamın döngüsü bu. Sen öldüğünü sansan da aslında hala benim içimde yaşıyorsun. Senin sayende hayattayım, çünkü solumamı sağladın. Yine senin sayende sevildiğimi hissettim, çünkü yorgun bir yolcuya gölge ettim. Özlerimiz aynı; biz tek bir varlığız."

Dünyanın en yüksek dağına tırmanmak için yıllarca hazırlık yapan bir adam, tırmanış günü gelip çattığında bir fırtına koparsa kendini mağlup düşmüş hisseder mi? Adam dağa şöyle der: "Beni şimdi istemiyorsun, ama hava düzelecek ve bir gün zirvene tırmanmayı başaracağım. O gün gelinceye dek burada beni bekle."

İlk aşkı tarafından reddedilen bir delikanlı, aşkın var olmadığını iddia edebilir mi? Delikanlı kendi kendine şöyle der: "Hislerimi anlayabilecek birini bulacağım ve hayatımın sonuna kadar mutlu olacağım."

Doğanın döngüsünde, zafer veya yenilgi diye bir şey yoktur; yalnızca devinim vardır. 

Kış, bütün yıla egemen olmak için mücadele etse de sonunda çiçekler açan ve neşe saçan ilkbaharın zaferini kabullenmeye mecburdur. 

Yaz, sıcak günlerin sonsuza dek sürmesini ister, çünkü sıcağın toprağa iyi geldiğine emindir. Ama nihayetinde, toprağı dinlendiren sonbaharın gelişini kabullenir.

Ceylan, bitkileri yer ve aslan tarafından avlanır. Önemli olan kimin daha güçlü olduğu değil, Tanrı'nın bize ölüm ve yaşama dönüş döngüsünü ne şekilde gösterdiğidir.

Bu döngüde kazanan ve kaybeden yoktur, sadece yerine getirilmesi gereken aşamalar vardır. İnsan, yüreği bunu kavradığı anda özgürleşir. Zorlukları yakınmadan kabullenir ve zaferlerin sarhoşluğuna kapılmaz. 

............................................

Sadece pes edenler mağlup olur, diğer herkes galiptir.

Gün gelecek zor dönemler, dinlemek isteyenlere gururla anlatılan öykülerden ibaret hale gelecek ve herkes anlatılanları saygıyla dinleyip üç önemli şey öğrenecek:

Bekleyip doğru anda harekete geçebilmek için gerekli sabra sahip olmak.

Bir sonraki fırsatı elden kaçırmayacak kadar bilge olmak.

Ve yara izleriyle gurur duymak.

Yara izi, yarayı açan kılıçtan daha etkilidir.


Kaynak: Paulo COELHO, Akra'da Bulunan Elyazması. Çeviri: Emrah İmre. 2. Baskı, can çağdaş, s: 25-28.



19 Mart 2024 Salı

 


KÖNİGSBERG SAATİ KİMİN LAKABIYDI VE NİÇİN TAKILMIŞTI?


Immanuel Kant, 22 Nisan 1724 tarihinde Prusya Krallığı'nın Königsberg şehrinde doğdu. 

Aydınlanma Çağı'nın en önemli filozoflarından biri olarak kabul edilen Immanuel Kant, doğduğu şehir olan Königsberg (Şimdiki adı; Kaliningrad ve Rusya'ya bağlı oblastlardan biri) dışına çıkmadı. Hayatı macera dolu değildi, hiç seyahate çıkmadı.

Kant, anne ve babasını çok genç yaşta kaybeder. Eğitim görür, çok çalışır, özel öğretmen, okutman ve nihayetinde üniversitede profesör olur. Mavi gözlerinden birini bir süre sonra kaybeden Kant, kör olur. 

Kant o kadar düzenliydi ki, ona "Königsberg saati" lakabını takmışlardı. Dersinin olduğu günlerde onu evden çıkarken görenler saatin dakikası dakikasına sekiz olduğunu bilirlerdi. Bu durum asla sekmezdi. Kant kullanmayı bırakacağı son nesnenin saati olduğunu söylerdi.

Tarzları farklı olsa da Nietzsche gibi onu da okumak ve yazmak dışında iki şey ilgilendirirdi: mecburi yürüyüşü ve ne yemesi gerektiği. Kant'ın iştahı yerindeydi  ama tek öğün yer, sofrada uzun uzun otururdu. Sağlığına özen gösterir her gün mutlaka bir saat yürürdü. Kant'ın öğleden sonra saat beşte evden çıkıp yürüyüş yapacağı kesinkes bilinirdi. Hep aynı yolda yürürdü. Daha sonra Kant'ın yürüdüğü bu yol "Filozofun Yolu" olarak adlandırıldı. Söylentiye göre, bu yolu hayatında sadece iki defa değiştirmişti; birinde Rousseau'nun "Emile" kitabını almak için, diğerinde de Fransız İhtilali'nden sonra yayılan haberleri almak için. 

İlk kitabı şu cümleyle başlıyordu: "İzleyeceğim yolu ben çizdim. Yürümeye bir kere başladım mı hiçbir şey durduramayacak beni." 

Kant'ın hayatı kurallı ve düzenliydi. Düzensizliğe ve değişikliğe katlanamazdı. Hep aynı tarzda giyinir, hep aynı davranırdı. En ufak bir değişiklik onu çok rahatsız ederdi. 

Kant'ın felsefi düşünceleri, geleneksel düşünce biçimlerinden önemli ölçüde farklılık gösteren yeni bir perspektif sunuyordu. Bu yönüyle Kant, önceki filozofların düşüncelerini eleştirerek yeni bir felsefi  sistem oluşturmayı amaçlamış ve bu çabasıyla bir dönüm noktası olmuştur. 

Kesinlik taşımasa da bir söylentiye göre Kant, 1800 yılının başında aklını kaybetmişti. 80. doğum gününe yakın bir tarihte 12 Şubat 1804'te öldü. 


Yararlandığım Kaynak: Frederic Gros, Yürümenin Felsefesi, kolektif.kitap, Çev: Albina Ulutaşlı.

Görsel: Immanuel Kant'ın mezarı (Kaliningrad, Rusya). İnternetten alıntıdır.


7 Mart 2024 Perşembe

 


KURULUŞ YILLARI VE OSMAN GAZİ'NİN DÜĞÜNDEN KAÇIRDIĞI GELİNİ; HOLOFİRA  (NİLÜFER HATUN)




Osmanlı İmparatorluğu kuruluşundan yıkılışına kadar tek bir hanedan tarafından yönetilen ve üç kıtada toprağı bulunan, dünyanın en uzun ömürlü devletlerinden biridir. Oğuzların Kayı boyundan gelen Osmanlılar, Ertuğrul Gazi ölene kadar Bizanslılarla savaşarak Selçuklulara hizmet etti. Ertuğrul Gazi'nin ölümünden sonra aşiretin beyliğini üstlenen Osman Bey, Söğüt'te bağımsızlığını ilan ederek 1299'da Osmanlı  Beyliğini kurdu. Bilecik'i alarak beyliğin başkenti yaptı.

Tarihi kaynaklara göre, Ertuğrul Gazi'nin ölümünden sonra yerine kardeşi Dündar Bey'in geçeceği söyleniyordu. Ancak beylik için yapılan seçimi yeğeni Osman Bey kazandı. Buna rağmen Dündar Bey, seçim sonrası yeğenine biat etti. Bazı tarihçilere göre, Dündar Bey'in Bilecik ve Yarhisar tekfurlarının Osman Bey'e karşı planladıkları suikast teşebbüsünü bilmesine rağmen bunu sakladığına dair bahisler vardır. Bu ihanetin ortaya çıkması üzerine Osman Bey'in amcası Dündar Bey'in alnına bir ok atarak öldürdüğü söylenir. Bu olay Osmanlı hanedanı içindeki ilk infaz olarak kabul edilebilir.
 
Köse Mihal, Söğüt yakınlarındaki Harmankaya bölgesinin tekfuruydu. Mihal, Yarhisar ve Bilecik tekfurlarının çocuklarının evleneceği düğünde Osman Bey için  planlanan suikastı Osman Bey'e haber verince, onun en güvenilir adamı oldu. Müslüman olan Köse Mihal, Abdullah Mihal adını aldı ve bütün fetihlerde Osman Bey'in yanında savaştı.

İlk Osmanlı padişahı Osman Bey'in okuma-yazma bilmediğine (ümmi olduğuna)  dair Neşri'nin Kitab-ı Cihannüma adlı eserinde şu anekdot yer alır. Osman Gazi, Turgut adında bir dervişe bir köy bağışlar. Derviş bunun nişanesi olarak kendisinden bir berat talep eder. Ancak Osman Gazi okuma-yazma bilmediğini ifade edip kılıcının yanında bir de maşrapa verir.

Osman Bey ölünce yerine oğlu Orhan Gazi geçti. Orhan Gazi dönemi beylikten devlete geçişte önemli bir aşama olarak kabul edilir. Devlet için gerekli olan teşkilatlanmanın temelleri bu dönemde atıldı. Rumeli fatihi Süleyman Paşa, Orhan Gazi'nin büyük oğludur. Talihsiz bir kaza sonucu hayatını kaybedince taht sırası I. Murat'a geçti.

Orhan Gazi'nin eşleri arasında en tanınanı ve bilineni Nilüfer Hatun'dur. Adı, Bursa'da bir ırmakta ve ilçede yaşamaktadır. Tarihi kaynaklara göre Nilüfer Hatun, Yarhisar tekfurunun kızıdır. Gerçek adı Holofira olup Bilecik tekfurunun oğluyla nişanlıdır. Bilecik tekfuru gittikçe güçlenen Türkmen Bey'i Osman'ı bir hile ile ortadan kaldırmak için onu oğlunun düğününe davet etmiştir. Kendisine kurulan pusudan yakın arkadaşı Harmankaya tekfuru Köse Mihal aracılığıyla haberdar olan Osman Bey, askerlerini bir hile ile önce Bilecik'e sokarak kaleyi fethetmiş, daha sonra düğün yapılan alanı basmış, tekfurun oğluna gelin giden Holofira'yı kaçırmış ve oğlu Orhan Bey'le nikahlamıştır. 

Nilüfer adı Holofira'nın Türkçe karşılığıdır. Nilüfer Hatun Osmanlı haremine giren ilk Rum asıllı gelindir. Süleyman Paşa ve I. Murat'ın annesidir. İyiliksever ve hayırsever olarak tanınırdı. Mezarı Bursa'dadır. (*)

ORHAN GAZİ'NİN DİĞER EŞLERİ

-Asporçe: Bizans İmparatoru III. Andronikos' un kızıdır. 15 yaşında iken Orhan Bey'le evlenmiştir. İbrahim ve Fatma adlarında iki çocuğu olmuştur.

-Teodora: Bizans İmparatoru VI. İonnis'un kızıdır. Şehzade Halil'in annesidir. Ocak 1346'da, babasının yükselen Osmanlı Beyliği ile müttefikliğini sağlamlaştırmak için ve devam eden Bizans iç savaşında Osmanlıların İmparatoriçe-naip Savoy'lu Anna'ya yardım göndermesinin önüne geçmek için Orhan Bey'le nişanlanıp, aynı yılın yaz ayında evlendiler.

- Eftandise Hatun: Mahmut Alp'in kızı olup hakkında fazla bilgi yoktur. (**)


Not: Orhan Gazi'den sonra tahta geçen oğlu I. Murat, Bulgar Kralı'nın kız kardeşi Tamara (Maria) ile evlenmiş, Müslüman olmuş ve Gülçiçek Hatun adını almıştır. Gülçiçek Hatun Yıldırım Beyazit'in annesidir. 



Kaynaklar:

(*) Önder Kaya, Dakikalar İçinde Osmanlı Padişahları (Askeri, Siyasi ve Özel Hayatları). Kronik. 2. Baskı.

(**) hurriyet.com.tr

Görsel: Nilüfer Hatun. Alıntıdır.