AŞK YÜZYILI BİTTİ
(Yeni Zamanlar)
(Yeni Zamanlar)
Bu cümleyi ben kurmadım. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nuran Yıldız' ın Ekim 2013' te yayımlanan kitabının adı. Kitabı satın almadan önce incelediğimde, arka kapak yazısında (a)sosyal alem söylemini gördüm. Bu söylem ilgimi çekti. Çünkü, sosyal medya yerine (a)sosyal medya demeyi tercih eden ve bunu blogumda yazan ( blog başlığı: İsmen Sosyal, Cismen Asosyal Medya, 3 Kasım 2012) biri olarak, sosyal medya hakkındaki düşüncelerimin bir Akademisyence onaylanması gururumu okşadı diyebilirim.
Kitabın arka kapak yazısında; " Nuran Yıldız, Aşk Yüzyılı Bitti ile görünüşte özgür ama mutsuz, (a)sosyal alemde son derece kalabalık ama aynı zamanda fena halde yalnız, bolluk içinde ama kendi "içinde" yoksul olan günümüz bireyini anlatıyor. Sadece kadın-erkek ilişkilerinde değil, siyasette ve iş yaşamında da "biten aşk" ın sonuçlarını ortaya sererken, "yeni zamanlar" ın kadınının, erkeğinin, politikacısının, çalışan ve işvereninin üç boyutlu resmiyle karşı karşıya bırakıyor bizleri. Bireysel ve toplumsal dünyasında kafası karışık hepimiz için, dünyaya ve her türlü ilişkiye bakış açımızı değiştirecek, "ilaç gibi gelecek" bir kitap, Aşk Yüzyılı Bitti." yazmakta.
Kitapta, çağımız, günümüz için kullanılan "yeni zamanlar" söylemini çok beğendiğimi belirtmeliyim. En azından "uzay çağı" ya da "bilişim çağı" söyleminden daha geniş kapsamlı olarak geleceği tanımlıyor ve "yeni" sözcüğü daha sıcak geliyor insana ve her yeni gibi, umut vadediyor.
Nuran Yıldız, kitabında aşk' ta, İş' te, Siyaset' te yeni zamanları hem sosyolojik hem de iletişimcilik açısından geçmiş ve yakın zamandan örneklerle yalın, akıcı ve anlaşılır bir dille anlatıyor. Ve şu sonuca varıyor: " Her oluş-bitiş, iki büyük kavramı, o kavramlardaki değişimi anlamayı gerektiriyor: Şimdiki zaman ve birey."
Yazar," Katı olan her şey buharlaşıyor" saptamasından hareketle, bugünün bireyini, tam anlamıyla katı olan her şeyin buharlaşıp gittiği bir evrenin parçası olduğu gerçeğini belirttikten sonra zamanın karakterini özetleyenin " Yeni Zamanlar " kavramı olduğunun altını çiziyor. Ve bu yeni zamanlarda, kendini ifade etme, kendini var etme süreçleri "dolma ve boşalma" ilişkisinden "alma ve verme" eylemine yerini bırakmış görünüyor diyerek şöyle devam ediyor: "Siyaset, iş ve aşk dünyasındaki tüm olup bitenler alma ve verme eylemi etrafında anlamlandırılabilir. İnsan yaşamına ilişkin bu üç büyük alanı belirleyen üretim sistemi ve nesneler dünyasıyla çevrili tüm eylemler, özünde "alma ve verme" yi üretir. Sistem bir tarafa "üret ve sat" derken, diğer tarafa "al ve (parasını) ver" demektedir. Basit bilgi.
Basit olmayan ise hayatın artık bir alma ve verme ilişkisi içinde geçiyor olması. Eskiden hayat bir dolma ve boşalma ilişkisiydi. Sanat öyleydi. Resim, roman, şiir sanatçının bir duyusal/duygusal boşalma işiydi. Aşk öyleydi; arzuyla dolmanın boşalmasıydı kavuşma. Buzdolabı dolu olanlar vardı, boş olanlar vardı. Cüzdanları boş olanlar ve dolu olanlar olduğu gibi.
Dolma ve boşalma dönemi bitti. Şimdi her şey bir alma ve verme ilişkisi: Alış-veriş! Sevgililer Günü. Herkes AVM' lerde. Anneler Günü. Herkes AVM' lerde. Babalar Günü de öyle. Yeni yılda da. Seçimler öyle değil mi? Verirsen alırsın! "
Dünya değişiyor , insanlar değişiyor ancak bu değişimin iyi mi, kötü mü olacağını kimse tahmin edemiyor. Sadece, bilimden teknolojiden geri kalmamak için bireyler, elinden geldiğince bu değişime ayak uydurmaya çalışıyor. " Sıklıkla söylenen " iyiye doğru gitmiyoruz " serzenişidir. Yalnız, emniyetsiz, güvensiz, narsist, ben merkezli, mutsuz ve karakteri aşınmış bireylerin dünyayı " iyiye götürmesi" ne kadar mümkün olabilir? " diye soran yazara cevabınız var mı?
Ben, dolma ve boşalma dönemini özleyenlerdenim ve benim jenerasyonumun şanslı olduğunu düşünenlerdenim. Çünkü, bireyler arası iletişim direkt ve dolaysız yapılır, ben yerine biz tercih edilirdi. Yeni zamanlardaki değişimin neden ve sonuçlarını iyi analiz edenler ve uygulayanlar İş' te ve Siyaset' te başarılı olabilirler, ancak Aşk' ta başarılı olabileceklerini sanmıyorum. Duygulara ve hislere hiçbir şey hükmedemez çünkü. Ne olursa olsun "aşk" bitmez!.. Yüzyıl bitse de.
Yazar," Katı olan her şey buharlaşıyor" saptamasından hareketle, bugünün bireyini, tam anlamıyla katı olan her şeyin buharlaşıp gittiği bir evrenin parçası olduğu gerçeğini belirttikten sonra zamanın karakterini özetleyenin " Yeni Zamanlar " kavramı olduğunun altını çiziyor. Ve bu yeni zamanlarda, kendini ifade etme, kendini var etme süreçleri "dolma ve boşalma" ilişkisinden "alma ve verme" eylemine yerini bırakmış görünüyor diyerek şöyle devam ediyor: "Siyaset, iş ve aşk dünyasındaki tüm olup bitenler alma ve verme eylemi etrafında anlamlandırılabilir. İnsan yaşamına ilişkin bu üç büyük alanı belirleyen üretim sistemi ve nesneler dünyasıyla çevrili tüm eylemler, özünde "alma ve verme" yi üretir. Sistem bir tarafa "üret ve sat" derken, diğer tarafa "al ve (parasını) ver" demektedir. Basit bilgi.
Basit olmayan ise hayatın artık bir alma ve verme ilişkisi içinde geçiyor olması. Eskiden hayat bir dolma ve boşalma ilişkisiydi. Sanat öyleydi. Resim, roman, şiir sanatçının bir duyusal/duygusal boşalma işiydi. Aşk öyleydi; arzuyla dolmanın boşalmasıydı kavuşma. Buzdolabı dolu olanlar vardı, boş olanlar vardı. Cüzdanları boş olanlar ve dolu olanlar olduğu gibi.
Dolma ve boşalma dönemi bitti. Şimdi her şey bir alma ve verme ilişkisi: Alış-veriş! Sevgililer Günü. Herkes AVM' lerde. Anneler Günü. Herkes AVM' lerde. Babalar Günü de öyle. Yeni yılda da. Seçimler öyle değil mi? Verirsen alırsın! "
Dünya değişiyor , insanlar değişiyor ancak bu değişimin iyi mi, kötü mü olacağını kimse tahmin edemiyor. Sadece, bilimden teknolojiden geri kalmamak için bireyler, elinden geldiğince bu değişime ayak uydurmaya çalışıyor. " Sıklıkla söylenen " iyiye doğru gitmiyoruz " serzenişidir. Yalnız, emniyetsiz, güvensiz, narsist, ben merkezli, mutsuz ve karakteri aşınmış bireylerin dünyayı " iyiye götürmesi" ne kadar mümkün olabilir? " diye soran yazara cevabınız var mı?
Ben, dolma ve boşalma dönemini özleyenlerdenim ve benim jenerasyonumun şanslı olduğunu düşünenlerdenim. Çünkü, bireyler arası iletişim direkt ve dolaysız yapılır, ben yerine biz tercih edilirdi. Yeni zamanlardaki değişimin neden ve sonuçlarını iyi analiz edenler ve uygulayanlar İş' te ve Siyaset' te başarılı olabilirler, ancak Aşk' ta başarılı olabileceklerini sanmıyorum. Duygulara ve hislere hiçbir şey hükmedemez çünkü. Ne olursa olsun "aşk" bitmez!.. Yüzyıl bitse de.
Kitap oldukça ilgi çekici görünüyor.. Ben okumadım; ancak yazınızda belirtildiği üzere şayet yeni zamanlar bir alma/verme dönemine döndüyse, bundan en başta aşkın etkilendiğini düşünüyorum. Zira günümüzde pek çok ilişki, hatta evlilik:"onla evlenirsem ben ne kazanırım, o bana ne verir; ben ondan ne alırım" mantığıyla kurulmakta ve ilerlemekte. Bence yazar bundan hareketle, kitabına "Aşk Yüzyılı Bitti" adını vermiş. Zira bu şekilde bir al-ver'e dayanan kurgulayışın hayatın özü ve anlamı olan aşk'a dahi uygulanıyor olunması.. Korkunç!!! Çünkü aşk bir dolma/taşma, taşıp yeniden dolma; yeniden yeniden dolup dolup taşma halidir, aşk doğası gereği budur. Al-ver'e dönüşürse buna ticaret denir; aşk değil!
YanıtlaSilKitabı okumadan, bu kadar isabetli bir yorum yazdığınıza göre, ya okusaydınız neler yazmazdınız? Ben, düşüncelerimi son paragrafta yazdım. Ve sizin yorumunuza aynen katılıyorum. Güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim...
YanıtlaSilBence de AŞK bitmez bitmemeli..Sadece etkisi zayıfladı , içi boşaltıldı,çıkar ilişkisine dönüştürülde .Uğruna ölünebilecek aşklar Leyla ile mecnunlar Sadece hayallerde, filimlerde kaldı. Artık şiirlerin esin kaynağı da olamıyor.
YanıtlaSil