23 Ekim 2013 Çarşamba




MAVİ  YASEMİN
( Blue Jasmine )


Vizyonda bir Woody Allen filmi olur da gitmez miyim? Tabii ki gittim, Mavi Yasemin filmini izledim ve sizler için yazıyorum.

Woody Allen filmlerini sevmemin başlıca nedeni; filmlerinde içerik olarak kadın-erkek ilişkileri, cinsellik, evli çiftler arasındaki sorunlar, birbirini aldatan eşler ve hayatın anlamsızlığını kullanması ve tüm bunları bir dantel gibi ince ince işlemesidir. Olaylardan çok karakterler üzerinde durur ve karakterlerin kişilik analizlerini derinlemesine işler filmlerinde. Bir psikanalizci gibi karakter analizi yaptığını ve bunu da izleyicilere aktardığını düşünüyorum. ( Stefan Zweig' in yazmış olduğu biyografileri de aynı nedenle severek okuduğumu belirtmeliyim.)

Şimdi filmin konusuna geçebilirim: Jasmine( Cate Blanchett ), New York' lu çekici ve güzel bir ev kadınıdır. Üniversitede Antropoloji okurken son sınıfta okulu bırakmıştır. Bir partide Hal' le( Alec Baldwin ) tanışır ve evlenirler. Tanıştıklarında fonda " Mavi Ay " şarkısı çalmaktadır. Bu önemli, çünkü film süresince bu şarkının adı Jasmine tarafından sürekli dile getirilmekte. Hal, milyarder bir yatırımcıdır. Parasını cömertçe harcadığı için mali krize girer ve iflasın eşiğine gelir. Mesleği ve parası olmayan Jasmine, kocasının sayesinde zenginliğe çabuk alışır ( kim alışmaz ki) ve lüks içinde yaşamanın tadını çıkarır. Bu zengin ve gösterişli yaşamın Jasmine için bir bedeli vardır: Kocası, Jasmine adına bir şirket kurar ve şirkete ait evrakları ona imzalatır. Kocası batarsa Jasmine de batacaktır. Bunu içten içe bilen Jasmine çok da umursamaz. Ancak kocasının kendisini aldattığını öğrendiğinde( hem de birçok kez ) deliye döner ve kocasını FBI' ya ihbar ederek hem kendisini hem de kocasını mahveder. Beş parasız bir halde bir süreliğine San Francisco' nun taşrasında yaşayan, kendisi gibi evlatlık olan üvey kız kardeşinin yanına gider. Jasmine' in amacı zengin ve kariyer sahibi birini bulup evlenmek ve gösterişli yaşamına devam etmektir. Bunun için geçmişini unutmaya hatta silmeye bile razıdır. Yaşadığı travmanın etkisiyle kendi kendine konuşmaya başlayan Jasmine, aradığı adamı bulabilecek midir? Merak ediyorsanız filmi izlemeniz gerekecek. Filmin finali, etme-bulma dünyası dedirtiyor insana.

Filmden sonra düşündüm de; bir kadın aldatıldığını hisseder, bunu dile getirmese de, kocası inkar etse de. Jasmine de biliyordu ama kolayca elde ettiklerini kaybetmemek için bilmemezlikten, görmemezlikten geliyordu. Cate Blanchett' in oyunculuğu muhteşemdi, tüm ruhuyla oynamıştı. Öyle ki, gözlerinin içine baktığınızda çektiği ızdırabı görebiliyordunuz... Bu yıl verilecek olan " Oscar " heykelciğini havaya kaldırması beni şaşırtmaz.


Not: Woody Allen' in 2005' te izlediğim " Maç Sayısı " filminden sonra, en beğendiğim ikinci filmi oldu Blue Jasmine.




2 yorum:

  1. Filmde Cate Blanchett'in canlandırdığı Jasmine-ya da gerçek adıyla Janette öyle acınası bir haldeydi ki, ben filmi izlerken açıkçası pek çok kişi gibi, oh iyi oldu veya yazınızdaki gibi etme-bulma dünyası diyemedim, açıkçası. Zira her kişinin kendi özelinde değerlendirilmesi gerektiğine inananlardanım. Jasmine için-kız kardeşi gibi- sıfırdan, yeniden başlamak mümkün olamaz zaten, o hep rahata alışmış, hep vermeden alanlardan olmuş. Kocası ile evliliği sayesinde kaymak tabakanın en fiyakalı isimlerinden biri haline gelmiş. Filmde kendisinin de kabul ettiği üzere -hayattaki en büyük hatası ise, üniversteyi mezun olmadan yarım bırakması..(maalesef) Zaten bu nedenle aldatıldığını her daim hissetmesine rağmen bunun tüm çevresi tarafından bilindiğini bir arkadaşından öğrenip o çok mühim kaymak tabaka cemiyeti nezdinde rencide olup, üstüne bir de Hal'den "aşık oldum" şeklinde bir kadına pek bir savunma veya mücadele hakkı tanımayan son repliği duyunca- kendi ipini de çektiğini bilmesine rağmen kocası Hal'i 1 dakika tereddütsüz FBI'ya ihbar ediyor ya.. Çaresizlik insana her şeyi yaptırır.. Yine aynı duygudur ki, Jasmine'i o mide bulandırıcı dişçinin sekreterliğine sürükleyen veya 21. yüzyılda yaşamasına rağmen, tek bir kelime dahi anlamasa da kendisi için o komplike bilgisayar kursuna giden.. Ben Jasmine'e çok üzüldüm, içim acıdı Cate Blanchette'in gözlerine odaklandıkça kamera.. Hayat herkes için aynı derecede kolay veya zor olmayabiliyor. Mücadele etmek gerek elbette; ama bazen insnanın tüm umutları çaresizliğine yenilebiliyor işte-maalesef.
    Bir not: Mavi yasemin özellikle dekorasyonda, peyzajda kullanılan çok güzel ve zarif görünen; ancak diğer yasemin türlerine rağmen-şaşırtıcı ama- kokusuz bir yasemin türü ;) Merak edenler için bir detay.. Tıpkı bizim Janette'in kusursuz görüntüsüne karşın hayatın içinde olup, işler biraz ters gidince aslında ne kadar dışında olduğunu ve gerçekten hiç yaşamadığını fark etmesi gibi. Yasemin güzeldir çünkü harika kokar. İnsan da koka koka yaşamalı..Yaseminler gibi

    YanıtlaSil