17 Ekim 2013 Perşembe





İDİL  BİRET'İ DİNLEMEK



Müzik öğretmenim dünya çapında bir piyanistimizden ve onun başarılarından söz ettiğinde henüz çocuktum. Bu piyanistimizin adı; İdil Biret'ti ve bu adı hiçbir zaman unutmadım: Radyodan piyano resitallerini dinliyor, gazete ve mecmualardan haberlerini okuyordum. Çocuk kalbimle hayranlık duyduğum ve gururlandığım biriydi İdil Biret. Ben çocuktum, o ise benim yaşlarımdayken "Harika Çocuk"muş. İşte bu, hayranlığımın nedenini açıklıyor sanırım. 

11 Ekim 2013 Cuma gecesi, Şef Işın Metin yönetiminde Bilkent Senfoni Orkestrasının vereceği konsere gittiğimde fazlasıyla heyecanlıydım; solist İdil Biret' ti çünkü. Orkestra  severek dinlediğim iki bestecinin eserlerini seslendirecekti: L. van Beethoven ve D. Shostakovich.

Beethoven' in Leonore Uvertürü ile konser başladı. Bu eser bestecinin " Fidelio Operası " nın uvertürü olup Op. 138 numarası ile bestecinin ölümünden on yıl kadar sonra Viyana' da yayınlanmıştır. Bu yüzden bestecinin son eser numarasına sahiptir. " Vali Don Pizzaro tarafından haksız yere zindana atılan kocasını kurtarmak için Fidelio isminde bir erkek kılığına girip hapishanede çalışmaya başlayan kadın baş kahramanın adıdır Leonore."

Leonore Uvertürü, 1805-1814 yılları arasında birkaç kez revizyon geçirmiş ve 1814 yılındaki sahnelenmeler için ise Fidelio başlığıyla yeni bir uvertür yazılmıştır. O günden bugüne operanın sahnelenmelerinde bu son versiyon kullanılmaktadır. Tüm bunları yazdım, çünkü konserde, Beethoven' in müzikal kimliğinden biraz uzak olsa da " ilk versiyonu" seslendirildi. Bu nedenle müziği dinlerken kendimi özel ve ayrıcalıklı hissettim...

Ve sonra sahneye Beethoven' in 4 Numaralı Piyano Konçertosunu ( Sol Majör, Op. 58 ) seslendirmek üzere İdil Biret geldi ve piyanonun başına oturduğunda hıncahınç dolu salonda çıt çıkmıyordu. Salondaki izleyiciler sanki nefes bile almıyorlardı. Klavyenin üzerinde bir kelebek gibi uçuşan parmaklarının yaşı yoktu...Ön sırada oturmamın ve İdil Biret' in tam karşımda olmasının avantajıyla kulağım müzikte, gözlerim parmaklarındaydı. Parmaklarını takip ederken zorlandım. Konçertoyu ezbere çaldığını söylememe gerek yok sanırım. Dr. Onur Türkmen " Solist, yani piyano duygulanımlarını dinleyici ile dolaysız olarak paylaşan bir karakter taşır. Ancak bu paylaşımı klasik biçimin sınırları içinde yapar." der. Ve ben piyanonun bu dolaysızlığını seviyorum; bir de İdil Biret seslendiriyorsa. Konçerto sona erdiğinde üç kez bis yaptı sanatçı ve muhteşem yorumunu dinleme zevkini uzatmış olduk böylece.

Konserin ikinci bölümünde, Dimitri Shostakovich' in 1953 yılında yazdığı 10. Senfoni seslendirildi. Eser, bestecinin Stalin' in ölümünü acı bir şekilde kutlamasıdır ve değişik tepkiler almıştır. Eseri dinlediğim için şanslıydım, çünkü orkestralarca çok ender seslendiriliyormuş. Müziği çok sert ve öfkeli bulduğumu söyleyebilirim.

Konser salonundan ruhum gıdasını almış ve doygunluğa ulaşmış bir şekilde ayrıldım...Benim için İdil Biret' i dinlemek,  izlemek, çocukluğumun büyülü dünyasında gerçek adımlarla yürümek gibiydi. Bu adımları attırdığın için teşekkürler İdil Biret ve ellerine sağlık olsun ki daha uzun yıllar muhteşem yorumlarını dinleyebilelim...







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder