MÜSTEHCEN VE SAKINCALI KİTAPLAR
03.01.2013 tarihli bir gazetede okudum. Bazı Milli Eğitim Komisyonları; "Şeker Portakalı" kitabını müstehcen, "Fareler ve İnsanlar" kitabını da sakıncalı bulmuşlar!
Brezilyalı yazar Jose Mauro de Vascencelos' un yazdığı Şeker Portakalında; fakir bir aile çocuğu olan Zeze' nin yaşadıkları anlatılır. Acı veren bir çok olay yaşayan Zeze, olgunlaşma sürecinde hayatı öğrenir, sevgisiz bir hayatın hiçbir anlamı olmayacağını da...
Kitap ilköğretim öğrencilerinin yaşına uygun olduğundan, öğretmenler tarafından okumaları önerilir. Çocuklar böylece yaşadıkları dünyanın sadece aile, çevre ve ülkelerinden ibaret olmadığını, kendileriyle aynı duygu ve düşünceleri taşıyan, hayatta aynı sıkıntıları, acıları, mutlulukları, sevinçleri yaşayan başkalarının da bulunduğunu öğrenirler. Dünyada başka ülkelerin, başka yaşamların da varlığından haberdar olurlar.Yani yaşadıkları dünyayı tanır ve onun bir parçası olduklarının bilincine varırlar.
Türk örf ve adetlerine aykırı, içinde argo ve küfür var diye kitabı müstehcen(açık saçık, edebe aykırı, yakışıksız) olarak gören birinin şikayetini ciddiye alıp kitabı müstehcen kabul ederseniz; tüp bebek uygulamasını, poligamiyi, kültürler arası farklılıkları veya okuma yazma bilmeyen küçücük çocukların argo ve küfürlü konuşmalarını nasıl açıklarsınız? Bu nasıl bir düşünce tarzıdır ki, çocuklara hayatın sadece gülen, eğlenceli, tatlı yüzünü göstermek, çirkin, acı, kötü taraflarından güya onları korumak ister. Çocuklara hayatla nasıl başa çıkılması gerektiğini, zorluklarla nasıl mücadele edileceğini öğretmek istiyorsak , onları gerçek hayattan uzak tutarak başaramayız. Aksine, onları hayatla tanıştırarak; hayatı, hayatın içinde yaşayarak öğrenmelerine yardım ederek başarabiliriz.
John Steinbeck' in Fareler ve İnsanlar kitabı; yalnız insanların hayatını, insan ilişkilerini, dostluğu anlatır.Özellikle ırk ayrımına dikkat çekmesi bakımından önemlidir. Steinbeck, bu romanı Robert Burns' un bir şiirinde ki" İnsanlarla fareler hiçbir zaman hayallerini gerçekleştiremezler" mısrasından etkilenerek yazmış. Ve bu kitap komisyon tarafından sakıncalı bulunuyor. Demek isteniyor ki; bu kitaptan korkmalı, uzak durmalı, kitap okunduktan sonra olabileceği düşünülen kötülüklere karşı önlemler alınmalı, okuyanları koruyup, esirgemeli ve gözetmeli.Sakıncalının, sakınmanın anlamı budur kısaca.Kimi, kimden ve neden sakınıyoruz? Biz sakıncalı bulurken Avrupalı ne yapmış? 2006' da düzenlenen 4. Berlin Bienali' nin teması;" Fareler ve İnsanlar" dan feyiz alınarak; arkadaşlık, aşk, nefret, şiddet gibi hayatın temel gerçekleri üzerine kurgulanmış. Kitap, hayatla buluşmuş, bienalde sergilenen hayatın kendisi olmuş.
Bizse, kitapları terbiye etmeye çalışıyoruz. Okumayı sevmediğimiz, aydınlanmayı istemediğimiz için, dünyadaki kötülüklerin, ahlaksızlığın v.s. kaynağı ve sebebi olarak kitapları görüyoruz. Bilmiyoruz ki kitaplar kötü değildir; onu kötü gören gözler ve içeriğini algılayamayan zihinlerdir. Bu zihinler "Zarfa değil, mazrufa bakmak"gerektiğini bir öğrenebilseler, kitaplar mahkûmiyetten kurtulacaklardır.
Ne kadar isabetli tespitler... Bazen geçmişte kalan yazıları arada bir gün yüzüne çıkarmalı ki ne değişmiş görebilelim. Maalesef yazının tarihinden bu güne iyi yönde hiç bir değişiklik olmadığı gibi, gün gün kötüye gidiyoruz :)
YanıtlaSilYorumunuz için teşekkür ederim. Belki siz de yazının icadından sonraki çağlarda kitapları sakıncalı bulup, yasaklamanın tarihini yazarsınız, biz de okuruz...Doğrusu merak ediyorum bu çağ dışı uygulamanın ucu nereye dayanıyor diye. Doğru ve güvenilir bilgiye ihtiyacım var. :)
Sil