Okuduğum kitaplarda altını çizdiğim ya da kitap köşesine düştüğüm notları zaman zaman okurum. Ömer Hayyam kitabını yeniden okurken, Hayyam'ın rubailerinin yanına diğer düşünürlerin benzer sözlerini - tabii zihnimde çağrışım yapanları yazmış olduğumu fark ettim.(Belleğimin gücü kendini göstermiş demek ki.) Ve bu karşılaştırmaları yazmaya karar verdim.
Ben, sözleri karşılaştırırken, kronolojik olarak sözü önce söyleyen kişinin kaynak olduğunu düşünürüm, doğal olarak. Bu nedenle aşağıda yazacağım sözlerin kime ait olduğunu yazdıktan sonra, o düşünürün doğum ve ölüm tarihlerini de yazacağım ki yorum yapabilesiniz. Ve yorumunuza katkı sağlayabilecek Ömer Hayyam'ın yaşadığı dönemle ilgili şu bilgiyi de eklemeliyim:
"Hayyam'ın yaşadığı dönemde İran'da birisi eski İran inançlarından, Zerdüşt dininden, öteki de yeni yaygınlaşan İslam düşüncesinden kaynaklanan iki düşünce ve şiir anlayışı vardı ve birbirleriyle çatışıyorlardı. İslam düşüncesi şeriata, eski İran inanışları ulusal ve tarihsel geleneklere dayanıyordu. Şiirde eski İran inanışlarının başlıca kaynağı, Firdevsi'nin Şehnamesi'ydi. Eski İran inançlarını, söylencelerini, geleneklerini konu alan bu yapıtın temelini, Zerdüşt'ün kişiliğinde biçimlenen çoktanrıcılık oluşturuyordu. İslam düşüncesinin beslendiği görüşlerse, Farabi, İbni Sina gibi aydınlar aracılığıyla bir felsefeye, tasavvuf öğretisine dönüşmüştü. Hayyam, bu düşünürlerden öğrendiklerini yeni bir yaşama anlayışıyla (rubaileriyle) şiirleştirmiş ve sergilemeye çalışmıştır.
Hayyam'da, Eski Anadolu-Yunan felsefesinden, özellikle Epikuros'un yaşama anlayışından izlerin ve bilimsel çalışmaların etkisi ve katkısı şiirlerinde görülmektedir. Bu çalışmalarla, Hayyam, akılla ve algıyla kavranılan bir evrenin gerçekliği sorunuyla karşı karşıya gelmiş, bu nedenle de şiirlerinde odak konu, ahiret denilen öteki dünya olmamış, içinde görülen, bilinen, tanınan, duyularla kavranan bir evren olmuştur. Evrene gerçekçi bir açıdan bakan Hayyam için yaşamın amacı, mutlu olmak, her türlü inançtan, gelenekten, bağnazlıktan kurtulmak olmuştur. Şiirlerinde de bu izler asıl olmuş ve sevgi, mutluluk, hoşgörü, dostluk, özgürlük, barış ve insanın sorunları şiirinin belkemiğini oluşturmuştur." (Öner Yağcı / Hayyam'la Sürdürmek Aydınlığı, Ömer Hayyam, s: 141)
Hayyam'ı yorumlarken dikkate almanız gereken küçük bir not daha eklemeliyim. Yani kim kimden etkilenmiş anlamanıza yardımcı olabilir diye. Edward Fitzgerald'ın 1859 basımı kitabıyla birlikte tüm Batı dünyası Ömer Hayyam'ı tanımıştır. Ya Doğu dünyası? Hayyam rubailerini ve eserlerini Farsça yazdığına göre, Doğu'da zaten biliniyor, tanınıyordu.
*******
"Biz gerçekten bir kukla sahnesindeyiz
Kuklacı felek usta, kuklalar da biz.
Oyuna çıkyoruz birer ikişer;
Bitti mi oyun, sandıktayız hepimiz."
Ömer Hayyam (D: 18 Mayıs 1048 - Ö: 4 Aralık 1131)
"Bütün dünya bir sahnedir...
Ve bütün erkekler ve kadınlar
sadece birer oyuncu...
Girerler ve çıkarlar.
(...)"
W. Shakespeare (Doğum tarihi bilinmiyor. Vaftiz: 26 Nisan 1564 - Ö: 23 Nisan 1616) "Nasıl Hoşunuza Giderse Oyunu, 3. Bölüm, 7. Tragedya
*******
"Bilimin ışığından ben hiç yoksun kalmadım
Aklımın yetmediği çok az giz kaldı sandım
Yetmiş iki yıl gece gündüz düşündüm durdum
Sonunda şunu bildim, hiçbir şey bilmiyordum."
Ömer Hayyam
"Bildiğim bir şey varsa o da hiçbir şey bilmediğimdir."
Sokrates (D: M.Ö. 469 - Ö: M.Ö.399)
*******
"Benim varlığım senin yaptığın bir nakış,
Türlü garip renklerini hep senden almış
Kendimi düzeltmeye nasıl varsın elim
Senden güzelini yapmak bana mı kalmış"
Ömer Hayyam
"Hayat bir parça nakış işlemesine benzetilebilir. Hayatının ilk yarısındaki herkes işlemenin ön tarafını görür, ikinci yarısında ise tersini. İkincisi o kadar güzel değildir, ama daha öğreticidir, çünkü iplerin birbirine nasıl bağlandığını görmemizi sağlar."
Arthur Schopenhauer (D:22 Şubat 1788 - Ö: 21 Eylül 1860)
Irvin Yalom - Bugünü Yaşama Arzusu, Scopenhauer Tedavisi)
*******
"Sen sofusun, hep dinden dem vurursun
Bana da sapık, dinsiz der durursun
Peki, ben ne görünüyorsam oyum
Ya sen? Ne görünüyorsan o musun?"
Ömer Hayyam
" (...)
Ya olduğun gibi görün
Ya da göründüğün gibi ol"
Mevlana Celaledin-i Rumi (D: 30 Eylül 1207 - Ö: 17 Aralık 1273) Mevlana'nın Yedi Öğüdü Şiiri.
"Kim için bu yerler gökler? Bizim için.
Biz görüş cevheriyiz akıl gözünün
Evren bir yüzük gibiyse çepeçevre
İnsan, taşında bir nakış o yüzüğün."
Ömer Hayyam
"Niye kederlenirsin?
Taş taşlıktan geçmedikçe parmaklara yüzük olamaz. Yüzük olmak dileyen taş, ezilmeyi, yontulmayı göze almalıdır."
Mevlana (Prof. Dr. Nevzat Tarhan - Mesnevi Terapi)
********
"Bu kokulu güller yoktur, ben olmayınca,
Yoktur bu kırmızı dudaklı güller de.
Yoktur bu tadı, kokusu güzel şaraplar da
Ben düşündüğüm sürece vardır bu dünya."
Ömer Hayyam
"Düşünüyorum, öyleyse varım. (Cogito, ergo sum.)"
R. Descartes (D: 31 Mart 1596 - Ö:11 Şubat 1650)
*******
"Yaşadığın anın değerini bil
Ve zamanını hoşça geçirmeye bak
Çünkü geçmiş bir hiç olmuştur
Geleceğin de ne olacağı belli değildir."
Ömer Hayyam
"Carpe diem (Anı yaşa), Latin edebiyatının ünlü ozanı Horatius'un bir dizesinde geçen gününü gün et, zamanın tadını çıkar, günü yakala, anı yaşa veya günü yaşa gibi anlamlardaki özdeyiş. Bu sözün çok geçtiği Ölü Ozanlar Derneği filminde "Sadece bir tane hayatınız var ve şimdi yapmayacaksanız da ölünce mi yapacaksınız*" ifadeleri ile anın değerinin bilinip ona göre hareket edilmesi gerektiği anlatılıyor." (tr.wikipedia.org)
Hayyam da şöyle der: "Yaşadıklarınızı bir daha yaşamayacaksınız, belki o kadar da yaşamayacaksınız, öyleyse salın kendinizi zamana."
Kendimizi zamana salmak mı? "Öğretirken öğrenmeli, öğrenirken öğretmeli" düşüncesinin bilinçli ve dirençli savunucusu Hayyam'ın şu rubaisi, kendimi zamana salmamı engelliyor. :)
"Dünyada bir gün bile özgür olmuş değilim,
Yaşamdan bir an bile tad almış değilim,
Şu dünyada ömrümce hep öğrenci idim,
Hala da işimin ustası olmuş değilim."
Eğer, Ekrem Ataer'in Besteleriyle ÖMER HAYYAM (Kaynak Yayınları) kitabını okumasaydım ve güzel müziğini dinlemeseydim bu yazı yazılmayacaktı. Kitabı okurken, sayfa kenarlarına almış olduğum notlardan böyle bir karşılaştırma yapma fikri geldi aklıma. Fikir tamamıyla bana ait ve yazımda adı geçen kitapların hepsini okudum, çok beğendim. Ömer Hayyam'ın rubailerinin tamamını Ekrem Ataer'in kitabından aldım. Hayyam'dan bugüne kalan iki yüz rubai (gerçekten kendisine ait olan) detaylı incelense, daha çok karşılaştırma yapılacak bilgilere ulaşılır sanırım. Benim ki sadece bu kitapla sınırlı kaldı. Kim bilir, belki bir gün bu konu(karşılaştırma) üniversitelerin edebiyat fakültelerinde ve filolojilerde tez konusu yapılıp derinlemesine incelenir. Hayyam bunu fazlasıyla hakediyor çünkü.
"Hayyam'ın yaşadığı dönemde İran'da birisi eski İran inançlarından, Zerdüşt dininden, öteki de yeni yaygınlaşan İslam düşüncesinden kaynaklanan iki düşünce ve şiir anlayışı vardı ve birbirleriyle çatışıyorlardı. İslam düşüncesi şeriata, eski İran inanışları ulusal ve tarihsel geleneklere dayanıyordu. Şiirde eski İran inanışlarının başlıca kaynağı, Firdevsi'nin Şehnamesi'ydi. Eski İran inançlarını, söylencelerini, geleneklerini konu alan bu yapıtın temelini, Zerdüşt'ün kişiliğinde biçimlenen çoktanrıcılık oluşturuyordu. İslam düşüncesinin beslendiği görüşlerse, Farabi, İbni Sina gibi aydınlar aracılığıyla bir felsefeye, tasavvuf öğretisine dönüşmüştü. Hayyam, bu düşünürlerden öğrendiklerini yeni bir yaşama anlayışıyla (rubaileriyle) şiirleştirmiş ve sergilemeye çalışmıştır.
Hayyam'da, Eski Anadolu-Yunan felsefesinden, özellikle Epikuros'un yaşama anlayışından izlerin ve bilimsel çalışmaların etkisi ve katkısı şiirlerinde görülmektedir. Bu çalışmalarla, Hayyam, akılla ve algıyla kavranılan bir evrenin gerçekliği sorunuyla karşı karşıya gelmiş, bu nedenle de şiirlerinde odak konu, ahiret denilen öteki dünya olmamış, içinde görülen, bilinen, tanınan, duyularla kavranan bir evren olmuştur. Evrene gerçekçi bir açıdan bakan Hayyam için yaşamın amacı, mutlu olmak, her türlü inançtan, gelenekten, bağnazlıktan kurtulmak olmuştur. Şiirlerinde de bu izler asıl olmuş ve sevgi, mutluluk, hoşgörü, dostluk, özgürlük, barış ve insanın sorunları şiirinin belkemiğini oluşturmuştur." (Öner Yağcı / Hayyam'la Sürdürmek Aydınlığı, Ömer Hayyam, s: 141)
Hayyam'ı yorumlarken dikkate almanız gereken küçük bir not daha eklemeliyim. Yani kim kimden etkilenmiş anlamanıza yardımcı olabilir diye. Edward Fitzgerald'ın 1859 basımı kitabıyla birlikte tüm Batı dünyası Ömer Hayyam'ı tanımıştır. Ya Doğu dünyası? Hayyam rubailerini ve eserlerini Farsça yazdığına göre, Doğu'da zaten biliniyor, tanınıyordu.
*******
"Biz gerçekten bir kukla sahnesindeyiz
Kuklacı felek usta, kuklalar da biz.
Oyuna çıkyoruz birer ikişer;
Bitti mi oyun, sandıktayız hepimiz."
Ömer Hayyam (D: 18 Mayıs 1048 - Ö: 4 Aralık 1131)
"Bütün dünya bir sahnedir...
Ve bütün erkekler ve kadınlar
sadece birer oyuncu...
Girerler ve çıkarlar.
(...)"
W. Shakespeare (Doğum tarihi bilinmiyor. Vaftiz: 26 Nisan 1564 - Ö: 23 Nisan 1616) "Nasıl Hoşunuza Giderse Oyunu, 3. Bölüm, 7. Tragedya
*******
"Bilimin ışığından ben hiç yoksun kalmadım
Aklımın yetmediği çok az giz kaldı sandım
Yetmiş iki yıl gece gündüz düşündüm durdum
Sonunda şunu bildim, hiçbir şey bilmiyordum."
Ömer Hayyam
"Bildiğim bir şey varsa o da hiçbir şey bilmediğimdir."
Sokrates (D: M.Ö. 469 - Ö: M.Ö.399)
*******
"Benim varlığım senin yaptığın bir nakış,
Türlü garip renklerini hep senden almış
Kendimi düzeltmeye nasıl varsın elim
Senden güzelini yapmak bana mı kalmış"
Ömer Hayyam
"Hayat bir parça nakış işlemesine benzetilebilir. Hayatının ilk yarısındaki herkes işlemenin ön tarafını görür, ikinci yarısında ise tersini. İkincisi o kadar güzel değildir, ama daha öğreticidir, çünkü iplerin birbirine nasıl bağlandığını görmemizi sağlar."
Arthur Schopenhauer (D:22 Şubat 1788 - Ö: 21 Eylül 1860)
Irvin Yalom - Bugünü Yaşama Arzusu, Scopenhauer Tedavisi)
*******
"Sen sofusun, hep dinden dem vurursun
Bana da sapık, dinsiz der durursun
Peki, ben ne görünüyorsam oyum
Ya sen? Ne görünüyorsan o musun?"
Ömer Hayyam
" (...)
Ya olduğun gibi görün
Ya da göründüğün gibi ol"
Mevlana Celaledin-i Rumi (D: 30 Eylül 1207 - Ö: 17 Aralık 1273) Mevlana'nın Yedi Öğüdü Şiiri.
"Kim için bu yerler gökler? Bizim için.
Biz görüş cevheriyiz akıl gözünün
Evren bir yüzük gibiyse çepeçevre
İnsan, taşında bir nakış o yüzüğün."
Ömer Hayyam
"Niye kederlenirsin?
Taş taşlıktan geçmedikçe parmaklara yüzük olamaz. Yüzük olmak dileyen taş, ezilmeyi, yontulmayı göze almalıdır."
Mevlana (Prof. Dr. Nevzat Tarhan - Mesnevi Terapi)
********
"Bu kokulu güller yoktur, ben olmayınca,
Yoktur bu kırmızı dudaklı güller de.
Yoktur bu tadı, kokusu güzel şaraplar da
Ben düşündüğüm sürece vardır bu dünya."
Ömer Hayyam
"Düşünüyorum, öyleyse varım. (Cogito, ergo sum.)"
R. Descartes (D: 31 Mart 1596 - Ö:11 Şubat 1650)
*******
"Yaşadığın anın değerini bil
Ve zamanını hoşça geçirmeye bak
Çünkü geçmiş bir hiç olmuştur
Geleceğin de ne olacağı belli değildir."
Ömer Hayyam
"Carpe diem (Anı yaşa), Latin edebiyatının ünlü ozanı Horatius'un bir dizesinde geçen gününü gün et, zamanın tadını çıkar, günü yakala, anı yaşa veya günü yaşa gibi anlamlardaki özdeyiş. Bu sözün çok geçtiği Ölü Ozanlar Derneği filminde "Sadece bir tane hayatınız var ve şimdi yapmayacaksanız da ölünce mi yapacaksınız*" ifadeleri ile anın değerinin bilinip ona göre hareket edilmesi gerektiği anlatılıyor." (tr.wikipedia.org)
Hayyam da şöyle der: "Yaşadıklarınızı bir daha yaşamayacaksınız, belki o kadar da yaşamayacaksınız, öyleyse salın kendinizi zamana."
Kendimizi zamana salmak mı? "Öğretirken öğrenmeli, öğrenirken öğretmeli" düşüncesinin bilinçli ve dirençli savunucusu Hayyam'ın şu rubaisi, kendimi zamana salmamı engelliyor. :)
"Dünyada bir gün bile özgür olmuş değilim,
Yaşamdan bir an bile tad almış değilim,
Şu dünyada ömrümce hep öğrenci idim,
Hala da işimin ustası olmuş değilim."
Eğer, Ekrem Ataer'in Besteleriyle ÖMER HAYYAM (Kaynak Yayınları) kitabını okumasaydım ve güzel müziğini dinlemeseydim bu yazı yazılmayacaktı. Kitabı okurken, sayfa kenarlarına almış olduğum notlardan böyle bir karşılaştırma yapma fikri geldi aklıma. Fikir tamamıyla bana ait ve yazımda adı geçen kitapların hepsini okudum, çok beğendim. Ömer Hayyam'ın rubailerinin tamamını Ekrem Ataer'in kitabından aldım. Hayyam'dan bugüne kalan iki yüz rubai (gerçekten kendisine ait olan) detaylı incelense, daha çok karşılaştırma yapılacak bilgilere ulaşılır sanırım. Benim ki sadece bu kitapla sınırlı kaldı. Kim bilir, belki bir gün bu konu(karşılaştırma) üniversitelerin edebiyat fakültelerinde ve filolojilerde tez konusu yapılıp derinlemesine incelenir. Hayyam bunu fazlasıyla hakediyor çünkü.
Not:
Genellikle, güzel ülkemde filozofla felsefe profesörü aynı tutulur. Oysa, filozof, düşünce üretir, profesör ise üretilen bu düşünceleri öğretir, irdelenmesini sağlar. Yani her felsefe profesörü, filozof değildir. Bazen bu iki kavramın karıştırıldığına tanık olmuşumdur. Söz filozoflardan açılmışken sevdiğim, düşüncelerinden etkilendiğim filozof ve düşünürlerin isimlerini de yazayım bari. Bu filozoflar: Ömer Hayyam, Halil Cibran, Jean-Jacques Rousseau, Arthur Schopenhauer, Seneca ve Montaigne'dir. A.Schopenhauer, Seneca, Montaigne ve Ömer Hayyam' la ilgili daha önce yazdım. Sırada Halil Cibran var, yazılmayı bekleyen. :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder