PETROL (KARA ALTIN) - BUZUL İLİŞKİSİ
(Yeni bir Soğuk Savaş nedeni olabilir mi?)
Yıl 1980, aylardan Mayıs. Ulusça radyonun başında, televizyonun karşısında Eurovision Şarkı Yarışmasının sonuçlarını bekliyoruz. O zamanlar bu yarışma neredeyse milli bir meseleydi.. Bir türlü ilk üçe giremediğimiz yarışmada bu sefer Süperstar Ajda Pekkan "Petrol" şarkısıyla ülkemizi temsil ediyordu. Bir umut işte! Sonucun iyi olacağını düşünüyorduk. Ülkemizde ve dünyada yaşanan petrol krizine gönderme yapan şarkı, güncel bir konuyu işlemenin yanı sıra oryantal melodisiyle de kulağa hoş geliyordu. Tabii bize göre. Sonuç açıklandığında, ki 23 puanla 15. olmuştuk doğal olarak hayal kırıklığı yaşadık. Bunu yazdım çünkü bugün 36 yaşını sürenler ve daha altındakiler bilmezler ve "petrol nasıl bu kadar önem arz ediyormuş ki adına şarkı bile yazılmış" diyebilirler. Günümüzde durum farklı mı? Petrol şarkısının nakaratına bakalım:
Aman petrol canım petrol
Artık sana sana sana muhtacım petrol
Eninde petrol sonunda petrol
Artık dizginlerim senin elinde petrol
Bugün de yalnız bizim değil, diğer ülkelerin dizginleri de petrolün elinde. Yani atı süren dizginleri elinde tutar misali. İşte Ortadoğu' daki bitmeyen savaşın nedenlerinden biri de oradaki zengin petrol kaynaklarına sahip olabilmek değil midir? Enerjide güçlü olan dünyada da güçlü olur ve dünyaya hükmeder mantalitesiyle yola çıkan ülkeyi yönetenlerin hırsları o raddeye varmış ki, petrol uğruna yapılan savaşlar bir türlü bitmek bilmiyor.
Jean- Jacques Annaud' un yönettiği "Black Gold" filmi, 1930 yılında Arabistan' da geçen petrol merkezli bir hikayeyi, petrolün bulunmasını ve ardından yavaş yavaş altın değerinde önem kazanmasını ve petrolün yol açtığı rekabeti genç bir prensin gözünden anlatıyor. Hatırlatmak isterim; Birinci Dünya Savaşı sonrasında galip devletlerce harita başında çizilen Ortadoğu sınırları (Irak, Suriye, Kuveyt, Ürdün) tamamen petrol yataklarında söz sahibi olmak amacı güdülerek çizilmiştir. Ve sınırların çizilmesinde İngiliz Gertrud Bell' in rolü büyüktür.
Kara altının sanata konu olmasıyla ilgili bu bilgiden sonra dünya iklim kuşakları için tehlike çanlarının çaldığı iklim değişikliklerinin nedenlerinden biri, hatta en önemlisi olan Kuzey Kutbu buzullarının erimesine ve petrolle nasıl bir ilişkisi olduğuna geçebilirim. Öncelikle şunu belirtmeliyim; konuyu hatırlamama neden olan, okuduğum Marc Levy' nin "Korkudan Güçlü Bir Duygu" adlı romanıdır. Kitabı okurken, petrol şarkısını, Dallas dizisini hatırladım gülümseyerek. Ama kitapta okuduğum gerçekler öylesine acıydı ki, gülümsemem dondu kaldı yüzümde. Az çok bilmeme rağmen, resmi belgeler ve raporlarda yazılanları okumak yine de sarsıyor insanı. İşte o gerçeklerin kısa bir özeti:
ABD 1945' te, kutup bölgesinde geniş askeri tatbikatlara girişti ve Musk Ox adı verilen bir operasyonla, buzkıranların yardımıyla beş bin kilometrelik bir yol açıldı. Amaç, kuzey yolundan gelecek bir Sovyet istilasının risklerini değerlendirmekti. 1954' te USS Nautilius denizaltısı bankizin altından geçerek kutba ulaştı. Operasyonun amacı, Kuzey Kutbu' ndan vuracak Amerikan nükleer gücünün kapasitesini kanıtlamaktı, kanıtladı. Yirmi yıl sonra, Sovyetler Kuzey Kutup Dairesi' nde nükleer denemeler yaparak Novaya ve Zemlya bölgesindeki 80 milyon metreküp buzu yok ettiler. SSCB gibi ABD' de, düşük güçlü nükleer enerjiyi ticari ve sivil amaçlarla kullanmayı planlıyordu. Sovyetler hemen her fırsatta nükleer patlamalara başvurdu. Radyoaktif kirlilik endişesi, onların nükleer enerji sayesinde Kuzey Kutbu' nun jeolojik zenginliklerine ulaşmayı kolaylaştırabilecek bir yöntem konusundaki araştırmalarını engellemedi. Anchorage Konferansı sırasında, Kurçatov Enstitüsü başkanı, hazır bulunan topluluğa sıvı gaz sevkiyatının nükleer denizaltılarla nasıl sağlanabileceği konusunda açıklamalarda bulundu. 1969 yılında ABD kuzey yolunu kullanınca Kanada ile kıta sahanlığı konusunda sorunlar çıktı. Ve Ottawa hükümeti maden çıkarma işini hızlandırma düşüncesiyle, Kanada Kutup bölgesindeki mineral kaynaklarının haritasını çıkarmak için yüz milyon dolarlık bütçe ayırdı. Kremlin' de, Kuzey Kutbu' nda petrol ve gaz çıkartılmasının, Rusya' nın enerjide süper güç olarak kalmasının kilit faktörü olduğunu ilan etti. Grönland otoriteleri bile, mineral zenginliklerin çıkartılmasını Danimarka' ya karşı bağımsızlıklarının şartı olarak savunuyorlar. Petrol, gaz, nikel ve çinko; kutup topraklarında hak iddia edemeyenler ve Arktik kıtanın bütün milletlerin malı olduğunu ileri sürenler de dahil, bütün zengin devletler bu yataklara el koymak istiyorlar. Buzulların erimesi sebebiyle kuzey yolunun açılmasının an meselesi olduğu düşünüldüğünden beri, aralarında Fransa, Çin ve Hindistan' ın da bulunduğu pek çok ülke, yıllardır Panama Kanalı' nda yaptıkları gibi artık bankizleri de kontrol altında tutuyor. Norveç Savunma Bakanı, Rus petrol şirketlerinin gelecek on yıllarda kendi karasularının ötesinde petrol arama çalışmalarına başlayacaklarıyla ilgili bir senaryo sundu ve kelime oyunlarına kalkışmadan, Kuzey Kutbu' nun paylaşımının Batı ile Doğu arasında yeni bir soğuk savaş' ın başlangıcı olacağını vurguladı.
Söz konusu petrol olduğunda iştahlar kabarıyor ve dünya enerji piyasasını elinde tutmak ve enerji de en güçlü olabilmek adına zengin devletler arasındaki rekabet kızışıyor ve olan gezegenimizdeki masum tüm canlılara oluyor. Kısacası; filler tepişiyor, çimenler eziliyor...
Not: Korkudan güçlü bir duygunun ne olduğunu merak edenler için yazıyorum; Cesaret' miş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder