2 Ağustos 2017 Çarşamba




SABAHATTİN ALİ'NİN BESTELENEN ŞİİRLERİNİN HİKAYELERİ





Şair, yazar, çevirmen ve dramaturg Sabahattin Ali, yazdığı şiirleri kendinden beş yaş büyük arkadaşı Nazım Hikmet'e gönderir ve fikrini sorar. Nazım, şiirleri beğenir beğenmesine de Sabahattin Ali'yi hikaye ve roman yazması konusunda yüreklendirir, teşvik eder. Sabahattin Ali'nin kendisine verdiği "Bir Orman Hikayesi" başlıklı çalışmasını dikkatle okuyan Nazım Hikmet, hikayenin Alman romantizminin etkisi altında yazılmış olduğunu; ama konu ve içerik bakımından Türk edebiyatında bir yenilik oluşturduğunu fark eder ve Resimli Ay'ın sahibi Zekeriya Sertel'le görüşerek Sabahattin'in bu ilk hikayesinin Resimli Ay dergisinde yayımlanmasını sağlar. 

Şiir yazmaya (özellikle aşık olduğu kadınlara) devam eder Sabahattin Ali. Bunun yanı sıra hikaye ve roman yazmaya da başlar. İlk romanı Kuyucaklı Yusuf gezetede tefrika edilir ve çok tutar. Sonra kitap olarak basılır. Ardından Kürk Mantolu Madonna ve İçimizdeki Şeytan yayımlanır. Sabahattin Ali artık tüm memlekette tanınan ünlü bir yazardır.

Eğer genç yaşında öldürülmemiş olsaydı, devletin ve bürokrasinin derinlerinde ne tür hatalar yapıldığını, örnekleriyle anlatacağı "Ankara" ismini vereceği kitabını yazacaktı. Olmadı. Fırsat vermediler.

Çoğumuzun severek dinlediği ünlü şarkıcıların seslendirdiği o güzelim şarkı sözlerinin Sabahattin Ali'ye ait olduğunu biliyor muyuz? Ve o şiirlerin kime, hangi duygularla yazıldığından haberdar mıyız? İşte ben, bu şiirlerin şarkı sözüne dönüştüğü şarkıları ve  hikayelerini yazacağım bugün. 

Bu şiirlerin ilki; "Eskisi Gibi"

Sabahattin Ali'nin, İstanbul'da tanıştığı ve aşık olduğu; ama aşkına karşılık bulamadığı Nahit Gelenbevi Fıratlı Damar'a yazdığı "Eskisi Gibi" şiiri, Nükhet Duru ve Ali Kocatepe tarafından bestelendi ve bu şarkıyı Nükhet Duru seslendirdi.

"Seneler sürer her günüm
 Yalnız gitmekten yorgunum
 Zannetme ki sana dargınım
 Ben gene sana vurgunum
 Başkalarına gülsem de
 Senden uzakta kalsam da
 Sevmediğini bilsem de
 Ben yine sana vurgunum."




İkincisi "Dağlar" şiiri

Bilinenin aksine önceleri, Sabahattin Ali ve Nihal Atsız yolları ayrılana dek yakın arkadaştırlar. Öyleki, Sabahattin Ali'yi Almanya'ya yolculayanlar arasında iki yakın arkadaşı vardı; Bunlardan biri, Pertev Naili Boratav, diğeri Nihal Atsız'dı. 

Çok sevdiği arkadaşlarından Nihal'in "Bütün Türkler bir ordu, katılmayan kaçaktır." mottosuyla çıkartmaya başladığı Atsız Mecmua için bir şeyler yazmalıyım diye düşünür. Çünkü Nihal Atsız, ısrarla dergisi için yazmasını ister. Nihal'in "Türk" motifini öne çıkartmasına takılsa da, bir motto yüzünden geçmişten gelen dostluğunu bitirmesinin doğru olmadığına karar verir ve tamamlanmayan çalışmalarından bir şiiri olgunlaştırır. "Dağlar" ismini verdiği şiirini yayımlanmak üzere Atsız'a gönderir. "Dağlar" şiiri Atsız Mecmua'nın 15 Aralık 1931 tarihli yedinci sayısında yayımlanır.

Sonradan ırkçı, Turancı görüşleriyle Türk milliyetçiliğinin bir numaralı ismi haline gelen Nihal Atsız'la araları açılır ve mahkemelik olur Sabahattin Ali.

"Başım dağ saçlarım kardır
 Deli rüzgarlarım vardır
 Ovalar bana çok dardır
 Benim meskenim dağlardır..."



Üçüncüsü ve dördüncüsü sırayla; "Çocuklar Gibi" ve "Melankoli"

Sabahattin Ali, Konya'da öğretmenlik yaparken on beş yaşındaki öğrencisi Melahat'a  (Muhtar) aşık olur. İlk olarak Konya'da yayımlanan Yeni Anadolu gazetesinde tefrika edilen "Bir Kadın Dalaveresi" ni okuyanları haberdar etti bu büyük aşkından genç yazar. Hikayesindeki on beş yaşındaki genç kızın adı Beria idi.

1932 yılında, Melahat için "Çocuklar Gibi" şiirini yazdı.

"Şimdi şiir bence senin yüzündür
 Şimdi benim tahtım senin dizindir
 Sevgilim, saadet ikimizindir
 Göklerden gelen bir yadigar gibi..."



Önüne gelene, deliler gibi aşık olduğu Melahat'tan bahseder olmuştu Sabahattin. Konya'da kendine yakın bulduğu insanları harekete geçirir ve Melahat'in ailesine duygularını ve düşüncelerini aktarmak üzere araya aracılar koyar. Melahat'in ailesi bu isteğe kesin bir dille karşı çıkar. Melahat ise, bu gelişmeden sonra öğretmenine karşı alabildiğine soğuk davranır.
Genç şair bir kez daha yıkılır. Aynı günlerde yazıp Ayşe ve diğer yakınlarına gönderdiği "Melankoli" adlı şiirde, yine Melahat'la ilgili gönül kırıklığını dile getirdi.

"Ne bir dost, ne bir sevgili
 Dünyadan uzak bir deli
 Beni sarar melankoli
 Kafamın içerisi ölür."



Beşincisi "Hapishane Şarkıları"nın beşincisi olan "Başın Öne Eğilmesin"

Kuyucaklı Yusuf romanı Cemal Kutay'ın sahibi olduğu Yeni Anadolu gazetesinde tefrika edilir ve roman çok tutulur. Ama Sabahattin Ali, parasını alamaz Cemal Kutay'dan. Bunun üzerine gazeteye romanın devamını vermez ve Kutay'la araları açılır. Kutay, Sabahattin Ali'den intikam almak için bir fırsatını kollar. "Memleketten Haber" başlıklı şiirinin Atatürk' e hakaret ettiğini öne sürerek Sabahattin Ali'yi şikayet eder Cemal Kutay. Mahkemede Cemal Bey'le başından geçenleri anlatır genç adam. Gazetenin satışını artıran, romanı "Kuyucaklı Yusuf"un tefrika edilmesine izin vermediği Cemal Bey'in kendine düşmanlık ettiğini, şahitlerin de onun yakını olduklarını söylediyse de bir yıl hapis cezası almaktan kurtulamadı. Temyize başvurup olanları tüm açıklığıyla anlattı ama on iki aylık cezası on dört aya çıkartıldı.

Konya Hapishanesi'nde beş ay kalan Sabahattin, 12 Mayıs 1933 tarihinde Sinop Hapishanesi'ne nakledilir. "Hapishane Şarkıları"nın ilkini Aydın Hapishanesi'nden çıktıktan sonra Konya'da yazmıştı genç şair. Ne yazık ki çok geçmeden tekrar hapse düşmüş ve Konya Hapishanesİ'nde o şiir demetine üç tane daha eklemişti. Serinin beşinci ve sonuncusunu ise, Sinop'ta yazdı ve Nazım Hikmet'e gönderdi.

"Başın öne eğilmesin
 Aldırma gönül aldırma
 Ağladığın duyulmasın
 Aldırma gönül aldırma..."





- "Leylim Ley"

"Bazıları bu şarkıyı, yazanı-söyleyeni belirsiz bin yıllık bir halk türküsü sanıyor...Oysa sözleri Sabahattin Ali'ye, bestesi Zülfü Livaneli'ye aittir ve neredeyse milli marş olmuştur."
(Ahmet Hakan, 24 Mart 2017 hurriyet.com)


-Göklerde Kartal Gibiydim (Hapishane Şarkısı -1)

"Göklerde kartal gibiydim.
 Kanatlarımdan vuruldum
 Mor çiçekli dal gibiydim,
 Bahar vatinde kırıldım..."


Bonus:

16 Mayıs 1935 tarihinde Kadıköy Evlendirme Dairesi'nde Aliye Hanım'la nikahları kıyılır Sabahattin Ali'nin. Bunun üzerine, Mayıs ayını yücelten bir şiir yazar:

"Mayıs ayların gülüdür.
 Taze bir çiçek dalıdır.
 İçerim ateş doludur.
 Mayıs'ta gönlüm delidir."






Kaynaklar:
-Osman Balcıgil - Yeşil Mürekkep, Bir "Sabahattin Ali" Romanı.

-Hıfzı Topuz - Başın Öne Eğilmesin, Sabahattin Ali'nin Romanı.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder