31 Ağustos 2017 Perşembe




KANLI KOLTAN :GELECEĞİN MADENİ Mİ?



Lise yıllarını geride bıraktığımdan beri kimyayla ilgilenmedim. Hoş, o yıllarda da kimyayı sevdiğimi söyleyemem. Dolayısıyla okuduğum bir kitapta geçen koltan cevheri benim için pek bir şey ifade etmiyordu. Ta ki, nerelerde kullanıldığını ve bu cevherin nasıl kanla çıkarıldığını öğrenene dek. "Kanlı Elmas" filmini izlemiştim, koltanın da kanla çıkarıldığını okuduğumda yazıma bu ismi verdim. Üstelik her gün, her saat, her dakika elimde küçücük bir koltanı tuttuğumun farkında olmayarak. Acaba kaç kişi bunun farkında? Cep telefonlarından söz ediyorum.

Bu madeni bilmeyenler için Jean-Christophe GRANGE'ın "LONTANO" adlı romanında koltan cevherine ilişkin yazdıklarından  kısa bir özetle tanıtımına başlayayım:

Afrika'yla ve oradaki hammaddelerle ilgilenen yabancı yağmacılar, en başta da her şeyi alıp götüren Çin, ya da teknolojik faaliyetleri çok miktarda koltan gerektiren ABD veya diğer Avrupa ülkeleri, hatta Kore ya da Japonya'nın gözünü Kongo'ya dikmesinin nedeni işte bu kimyasal element koltanmış. Geleceğin ne kobaltta, ne manganezde, hatta ne altında ne de elmasta olduğunu söyleyen yazar geleceğin koltanda olduğunu belirtiyor ve koltanla ilgili şu açıklamayı yapıyor: Koltan cevheri tantal içeriyor, üç bin derecenin üstünde ergimeye giriyor, sıklıkla elektronik sanayiinde süperalaşımlarda kullanılıyor. Cep telefonlarının içinde bulunan devrelerin ve çiplerin bulunduğu plakaların hepsi birbirlerine küçük bir gümüş damlasıyla bağlanırmış. Bu gümüş damlaları kazıyınca altından siyah renkli bir başka metal çıkıyormuş ki, işte o metal koltanmış. Bütün elektronik ve uzay havacılığı sanayileri gelecekte bu metali çıkarmanın ve elde etmenin peşine düşeceklermiş. Koltanın en büyük rezervleri de Kongo'da bulunmaktaymış.
Lontano'nun devam kitabının adı ise "KONGO'YA AĞIT".

Artık koltanı tanıyordum ve internette bir araştırma yaptım. İşte savaş madenlerinden biri olan koltan ve Kongo'yla ilgili çarpıcı bilgiler:

Kongo'nun doğusundaki maden işçileri, insan sağlığına ve çevreye verilen zarara aldırmaksızın pisliğin içinde, yerdeki deliklerde ve sarp kayalıklarda elleriyle ya da kör kazmalarla altın, bakır, elmas ve koltan çıkarıyorlar. Alman Jeoloji ve Hammaddeler Kurumu Başkanı Hans-Joachim Kümpel bu madenlerin, asi milisler tarafından kontrol edildiğini anlatıyor. Kümpel, "Savaş madenleri derken, Kongo Demokratik Cumhuriyeti'ndeki durumu kastediyoruz. O ülkede madencilikten kazanılan parayla silahlı çatışmalar finanse edilip körükleniyor", diyor.

Savaşların sermayesi

Bütün dünya madenlerin savaş için kullanılmasını kınıyor. Amma kanlı madenler yine de alıcısını buluyor. Örneğin, tantal içeren koltan cevheri. Yoğunluğu ve dayanıklılığı çeliğin iki katını bulan bu maden aynı zamanda son derece esnek ve ısıya da oldukça dayanıklı. Çelikle karıştırılıp, akıllı telefon, yassı ekran ya da dizüstü bilgisayar yapımında kullanılıyor. Avustralya ve Brezilya'da da bulunan bu madenin %18'inin Demokratik Kongo'dan alındığı tahmin ediliyor. Alman Metal İşletmeleri Birliği Başkanı Rallf Schmitz, bütün boykot çağrılarına rağmen Kongo'nun dışarıya koltan satmasının neden önlenemediğini şöyle anlatıyor: "Tüccara tantalı nereden aldığını sorduğumuzda, Kongo'nun adı pek geçmiyor. Çünkü Kongo tantalı Çin ve diğer ülkelere gönderilip orada dökümü yapılıyor. Dökümhaneden çıkan tantal da metal şeklinde dünya piyasasına sürülüyor. Parmak izi sadece cevhere uygulanabildiği için işlenmiş tantalın menşei belirlenemiyor." *

Teknolojik gelişmeler hızla devam ederken  hava sanayii ve teknoloji için gerekli olan koltandan vazgeçilebilir mi? Vazgeçilemezse, o madenlerde çalışan insanların çalışma şartları iyileştirilebilir mi? Kongo'daki savaş madenlerini asi milisler işletip bu madenlerden kazandıkları paralarla savaşı finanse ettiklerine göre Birleşmiş Milletler bu konuda bir şey yapamaz mı? Daha çok soru sorulabilir, sorabilirim ama teknolojik yarar-zarar ve insan hayatı arasında orta bir yol bulmak gerekir diye düşünüyorum. Stuart Chase'in dediği gibi; "Teknolojiyi tümüyle yermek, tuzdan arındırılmış deniz suyu ile yeşeren bahçeleri görmezlikten gelmek, onu gözü kapalı övmek ise Hiroşima'yı unutmak demektir."

Not: 2018 yapımı bir İspanyol filmi olan "Sara'nın Defteri" Kongo'da geçiyor ve koltan madeninin çıkarılması ve dağıtılmasındaki vahşeti anlatıyor. Vahşet diyorum, çünkü bazı sahneleri izlemekte zorlandım. :( İzlemenizi öneririm.






İtalik kısım ve fotoğraf için link: http://www.dw.com/tr/cevherlerin-parmak-izi/a-16399591

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder