2 Aralık 2013 Pazartesi




DESCARTES' İN KUŞKUCULUĞU



Felsefeyi mizah yoluyla anlatan, okunması zevkli, anlaşılması kolay, insanın mizah duygusunu geliştiren Thomas Cathcart & Daniel Klein' in " Platon Bir Gün kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer" kitabını okurken kimi zaman tebessüm ettiren, kimi zaman düşündüren yaratıcı fıkralarını çok beğendiğimi söylemeliyim. İşte! Sizin için seçtiğim o fıkralardan biri:

"Amerika' da her ceza mahkemesi hakimi jüri üyelerinden, savunmanın açıklamalarını neredeyse Descartes' inki kadar yüksek bir standartla sınamalarını ister. Böylece jüriden bir bakıma Descartes' in kesinlik arayışı sürecini yinelemelerini talep eder. Aslında jüri üyelerinin sorunu Descartes' inkiyle aynı değildir; hakim, sanığın suçluluğunun herhangi bir kuşkuya değil, akla yatkın kuşkuya açık olup olmadığını sorar. Ama bu düşük standart bile jürinin, Descartes' in uyguladığına benzer ve neredeyse aynı ölçüde köktenci bir zihinsel deneyim uygulamasını gerektirir.

Sanık, cinayet suçuyla yargılanmaktadır. Suçluluğunu gösteren ciddi kanıtlar bulunmasına karşın ortada ceset yoktur. Savunma avukatı, kapanış konuşmasında bir numara çekmeye karar verir.
' Baylar, bayanlar' der, ' sizlere bir sürprizim var: Bir dakika içinde, öldüğü düşünülen şahıs mahkeme salonuna gelecek.'
Sözlerini bitirir bitirmez salonun kapısına bakar. Şaşakalan jüri üyeleri de bakışlarını heyecanla kapıya çevirirler. Bir dakika geçer, hiçbir şey olmaz. Avukat sonunda, ' Aslında' der, ' öldüğü sanılan şahsın geleceğini ben uydurdum. Ama sonuçta hepiniz beklenti içinde kapıya baktınız. Bu da, bu davada birinin bir cinayete kurban gittiği konusunda akla yatkın ölçüde kuşku taşıdığınızı gösterir. Bu durumda 'suçsuz' kararı vermenizi talep ediyorum.'
Jüri karar için çekilir ve birkaç dakika sonra geri döner.
Sözcü ayağa kalkar ve kararı okur: 'Suçlu.'
Avukat ayağa fırlar ve bağırır: 'Ama nasıl olur? Kesinlikle kuşkunuz vardı... Hepinizin kapıya baktığını gördüm.'
Jüri sözcüsü sakindir. 'Evet, hepimiz baktık, ' der. ' Ama müvekkiliniz bakmadı.' "

Descartes, " Düşünüyorum öyleyse varım" cümlesini söylediğinde, dış dünyanın varlığından kuşkulanmakla başladığı deneyine, kendi varlığından kuşkulanmayı deneyerek ulaşmak istedi. "Fakat ne kadar kuşkulanırsa kuşkulansın, sürekli olarak bir kuşkucunun varolduğu gerçeğiyle yüz yüze geliyordu. Bu kuşkucu kendisinden başka kim olabilirdi ki? Kendi kuşkulanmasından kuşkulanamıyordu!" Hangimiz kendimizden kuşkulanabiliriz ki? Eğer kuşkulanabilseydik herhangi bir konuda bilgi sahibi olduğumuzda o konuyla ilgili her şeyi bildiğimizden kuşkumuzun kalmamasını nasıl açıklayabilirdik?







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder