26 Eylül 2013 Perşembe




TARİHTEN  NOTLAR -2-


- 15 Haziran 1215' te imzalanan Magna Carta(Büyük Senet) tarihe, İngiliz monarşisinin gücünü, özellikle de Kral John' un mutlak yönetimini sınırlayan bir İngiliz bildirgesi olarak geçmiş ve kralı, bazı haklarından vazgeçmek, kanunlara uymayı ve iradesinin kanunlar tarafından sınırlanmasını kabul etmek zorunda bırakmıştı. Diğer bir deyişle, anayasal hukukun üstünlüğüne giden süreçte atılan ilk adımdı. Kral John' un 18 Ekim 1216' da dizanteriden ölmesinin ardından, tahtın varisi, henüz 9 yaşındaki III. Henry' nin naipleri tarafından 12 Kasım 1216' da bazı maddelerin çıkarılmasıyla yeniden imzalandı. 1225' te 18 yaşına gelen Henry tarafından da onaylanan Magna Carta, bir daha ayrılmamak üzere İngiliz sisteminin bir parçası olmuştu.

1957 yılında Amerikan Barolar Birliği, Runnymede' de bir anıt inşa ederek Amerika' nın, kanunları ve anayasasını Magna Carta' ya borçlu olduğunu kabul etti. Bugün pratikteki uygulaması çok sınırlı olan Magna Carta, başta Amerikan Anayasası olmak üzere anayasal hükümetler kurmak için yapılan tüm girişimler, kaynaklarını bu anlaşmadan almışlar ve bu anlaşmanın bıraktığı izlerden faydalanmışlardır. Magna Carta' nın etkisi hükümetin yetkilerini kısıtlayan ve insanların haklarını sıralayan ABD İnsan Hakları Beyannamesinde açıkça görülmektedir.

Magna Carta aynı zamanda uluslararası bildirgeleri de etkilemiştir. Söz gelimi Başkan Roosevelt' in eşi Eleanor Roosevelt, " İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi' ni " Magna Carta' nın tüm insanlığa hitap edeni " şeklinde tanımlamıştı. ( Kaynak: Ali Çimen- Tarihi Değiştiren Olaylar)

- Adı genetik biliminin atası olarak tarihe geçen Gregory Mendel bir keşişti. 20 yıl sonra manastırdan dışarı çıktığında kalıtımla ilgili üç kanun ortaya atsa da, dönemin tıbbi şartları, iddialarını kanıtlamasına fırsat tanımadı ve fikirleri kabul görmeyince çaresizlik içinde öldü.

20. yüzyılın teknolojisi, kalıtım ve genlerle ilgili fikirlerindeki doğruluk payını gözler önüne serdiğinde, tarihe genetik biliminin babası olarak geçiyordu. Ne yazık ki, bundan haberi olmayacaktı.

Doğa aşkı ile kendince yaratıcı güç olarak gördüğü doğanın sırlarını çözmeye soyundu.

Bilimde çığır açan iddialarını test etmek için bezelyeleri kullandı.  Zira bezelyeler, kalıtımın esrarengiz ilkelerinin çözülebilmesi açısından en uygun bitkiydi. Yedi farklı fenotipik( genetik ) karakteri olması, Mendel' in çalışmalarını zenginleştirmişti.

Deneyleri için 28 bin bitki yetiştirmek zorunda kalmış, bunu da " Evrimin tarihi ile ilgili eşiği geçmek için cesaret verici işlere soyunmak gerekir " diyerek açıklamıştı. ( Ali Çimen- Tarihi Değiştiren Bilginler )




2 yorum:

  1. Magna Carta Libertatum aynı zamanda tarihteki ilk anayasal belge olarak kabul edilmekte. Önemi, gerek 13. yüzyıl açısından; gerekse "hukukun üstünlüğünün" resmi olarak ilk kabulünü gösteren yazılı belge olmasından dolayı insanlık tarihi açısından çok fazladır. Güneş Batmayan İmparatorluk'un 13. yüzyılda deklare ettiği bu kabul, Cihan İmparatorluğu addedilen Osmanlı'ya 18. yüzyılda ancak erişebilmiştir-ne yazık ki! Bu "tarih'sel" gerçek dikkate alındığında ise, demokrasinin yalnızca kelime telafuzu ile sağlanabilecek kadar basit bir mekanizma olmadığını anlamak için, Mendel gibi bir dahi olmaya gerek de yoktur, kanımca :) Saygılarımla,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. " Tarihsel gerçek " dikkate alındığında, toplum olarak beş yüz yıldır " demokrasi " yi içselleştiremediğimiz ortada maalesef...Bu nedenle, yazdıklarınıza katılmamak mümkün değil. Teşekkür ederim, isabetli yorumunuz için.

      Sil