KORKUNÇ İVAN GERÇEKTEN KORKUNÇ MUYDU?
Şevket Süreyya Aydemir'in "Suyu Arayan Adam" kitabını okurken, kısa ve öz olarak yazdığı Rusya tarihinde, Moskova'nın ilk kurucusu olarak bahsettiği Korkunç İvan oldukça ilgimi çekti. Kendi öz oğlunu işkence yaparak öldüren bir baba kimin ilgisini çekmez ki? Sadece kitapta okuduklarımla yetinmeyip internette de bir araştırma yaptım. Ve gördüm ki, bugün hala devam eden Rusya-Ukrayna savaşının temelleri ve de Ukrayna'nın Rusya için neden önemli olduğu sorusunun cevapları Rusya'nın tarihinde yatıyor! Merakınızı uyandırabildiysem eğer, Rusya tarihinde kısa bir yolculuk yapmaya ne dersiniz?
Rusların ilk tarihi dokuzuncu yüzyılda (888-889) Kiev (Bugünkü Ukrayna'nın başkenti) Kinyazı Vladimir zamanlarında, Bizans Hristiyanlığının ve Rum alfabesinin, güneyden Rus ovalarına girişiyle başlar. O zamanlar bütün Ukrayna ovalarında Hunlardan arta kalanlar, Polvesler, Avarlar ve Kumanlar(Kıpçaklar) hakimdi. Slavlar daha çok Kiev ve çevresinde gruplaşmışlardı. Sekizinci yüzyılda bu ovalardaki kasaba ve şehirlerin başkenti Kiev'di. Gerek o zaman gerek daha sonraları Moskova'nın bu ovalardaki şehirlerin üstünde sivrileceğine dair hiçbir emare yoktu.
Rusların, Kiev'de bile hükümdarlık edecek hanedanları yoktu. Aslında birer köyden ibaret olan Rus şehirleri, hükümdarlarını daima diğer memleketlerin asil ailelerinden kiralarlardı. Örneğin; bir İsveçli olan Rurik sülalesi, sekizinci yüzyıldan itibaren Kiev'de ve diğer şehirlerde idareyi bu yoldan ele almıştı. Rus şehirlerini yöneten prenslerin hepsi aynı hanedandan olsa da bağımsız yaşarlardı. Bunların hepsi de en kuvvetli zamanlarında bile Moğol Hanlarına vergi verirlerdi. Bu vergi verme şekli sonucunda, şehirlerin hepsi Moğol Hanlarına tabi oldular.
Kiev çökünce, Moskova Kinyazları, Moğollara daha çok sadakat göstererek, Büyük Kinyaz(Büyük Prens) oldular. Kısaca, Moskova'nın asıl saltanatı Korkunç İvan'la başlar (1546-1584).
Travmatik bir çocukluk geçiren İvan, henüz üç yaşındayken babasının ölümü üzerine Moskova Knezliğinin başına geçer. Sekiz yaşındayken de annesi zehirlenerek ölür ve İvan yapayalnız kalır. Rus asillerine ve beylerine büyük bir nefret ve hırsla büyüyen İvan, 17 yaşında kendisini Rus Çarı ilan eder. Aşık olduğu eşi Anastasia Romanovna onun tek güvendiği kişidir. Anastasia onun hırslarını törpüler. Bu nedenle henüz kontrolden çıkmamıştır. Fakat Anastasia'nın erken ölümü ile birlikte İvan, geri dönemeyeceği bir karanlığa sürüklenir. İleri derecede paranoyaktır, gittikçe gaddarlaşır. Bu gaddarlığından ailesi de payını alır. Çevresindeki herkesin ihanet içerisinde olduğunu düşünen İvan, Anastasia'dan sonra sık sık evlenmiş, sonrasında eşlerini zehirletmiş, kalan aile üyeleri üzerinde son derece sadistçe işkenceler uygulamıştır.
Korkunç İvan'ın annesi bir Moğol prensesiydi. Annesinin ölümünden sonra İvan, hemen tahta oturmadı. Kendi yerine tahta Kırım Tatarları'ndan olan Bek Polat'ı oturttu. Ona biat etti ve kendisi bir manastıra çekildi. Manastırda, asıl kendi saltanatının usul ve kuvvetlerini gizlice hazırladı. Önce Opriçnina denilen bugünkü silahlı polis gücünü hatırlatan, hem gizli istihbarat hem de terör işleriyle uğraşacak bir teşkilat kurdu.
Mutlak bir hükümdar olmak ve her şeyden önce saltanatına engel olarak gördüğü beylerden intikam almak tek amacıydı. Tahta bunun için oturdu ama kapandığı manastırla da ilişkisini kesmedi.
Her gün kaba bir rahip elbisesi içinde, başını taştan taşa vurarak kendinden geçercesine ibadete dalardı. Sonra manastırın çan kulelerinde mecalsiz düşene dek çan çalardı. Daha sonra eğlence alemleri başlardı. O zaman; Tanrı, din, İncil, kilise her şey unutulur, daha birkaç saat önce kendisiyle beraber ibadet edenler, bu kez mukaddesatı aşağılamak için birbirleriyle yarışırlardı. Gün sadizm krizleriyle devam ederdi.
Sadizm krizleri geldiğinde, işkence odalarına geçilirdi. Boyarların (beyler), asilzadelerin, esirlerin dilleri kesilirdi. Kemikleri kırılırdı. Derileri yüzülürdü. Her gün uygulanmak üzere yeni bir işkence metodu bulunurdu. Korkunç İvan'ın kendi oğlu bile bu işkencelerden kurtulamadı ve babasının elinde can verdi. Çünkü İvan, oğlunun kendisine ihanet ettiğini düşünüyordu.
Paranoyası o kadar ilerlemişti ki, 1569 yılında kendisine ihanet ettiğini düşündüğü Novgorod şehrini tamamıyla yıkmış, tüm halkı kılıçtan geçirtmiştir.
Korkunç İvan 1584 yılında çar olarak öldüğünde, Rusya'nın toprakları Çin sınırlarından, Baltık Denizi'ne, Kuzey Buz Denizi'nden Karadeniz'e kadar genişlemişti. Bu da devlet anlamında kafasının çok iyi çalıştığını gösterir.
Geçtiğimiz yıllarda İvan'ın kemikleri üzerinde yapılan araştırma sonucunda , kemiklerde yüksek miktarda cıva bulundu. Bazıları cıvayı ağrılarını dindirmek için kullandığını, bazıları ise çeşitli ritüellere katıldığını veya zehirlendiğini düşünüyor.
Tüm bu akli sorunlarına karşın İvan yine de Rusların ulusal kahramanıdır. Merkezi otoriteyi tesis etmesi ve askeri zaferleriyle Rusya'da başarılı bir hükümdar olarak kabul edilir.
İster korkunç olsun, ister Rusların ulusal kahramanı, yüzlerce yıl geçmesine rağmen İvan'ın mirasının bugün de ülke üzerinde bir etkisinin olduğu yadsınamaz...
Kaynakça:
- Şevket Süreyya Aydemir, Suyu Arayan Adam. Remzi Kitabevi. (s:269-271)
- seyler.eksisozluk.com
- listelist.com