21 Ocak 2021 Perşembe

 

AZİZLER FİLM ELEŞTİRİSİ VE YALNIZLIK ÜZERİNE



Yalnızlık. Sözcüğe yüklediğimiz anlam bile ürkütücü geliyor; kimsesizliği, ıssızlığı, tenhalığı çağrıştırdığı için. Çünkü,"insan, toplumsal(sosyal) hayvandır" diyen Platon'u doğrular niteliktedir yaşadığımız dünya ve birey ancak toplumla var olur.

Azizler filminin ana teması "bireyin yalnızlığı" üstüne kurulu. Günümüzde, diğer her şey gibi yalnızlık da çeşitlendirildi; patolojik yalnızlık, seçilmiş yalnızlık, mecburi yalnızlık, derin yalnızlık, sosyal durum yalnızlığı, duygusal yalnızlık, gizli yalnızlık.  Yalnızlığın sebebi, adı her ne olursa olsun, toplumdan uzaklaşma hissi ve kendi içinde bir boşluk barındırma duygusudur. İster yalnızlığı tercih et veya etme yalnızlık, paylaşılabilen bir duygu değildir. Ancak, yalnızlığı gerçekten isteyenler vardır. Halil Cibran'ın "Yalnızlığı istedim. Çünkü nezaketi zayıflığın bir parçası, hoşgörüyü ödleklik, yücelmeyi böbürlenme fırsatı kabul eden kalabalığın terbiyesizliğinden usandım" diyenler gibi. Bu durum ise, tek başına kalmayı tercih edenler ve yalnız olmaktan zevk alanlar için sıradan bir yalnız olma halinden farklıdır. Çünkü yalnızlık duygusu istek dışı bir yalnız kalma durumundan dolayı ortaya çıkar. Uzmanlara göre, yalnızlık duyan insan terkedilme, dışlanma, depresyon, güvensizlik, umutsuzluk, anlamsızlık, değersizlik ve kızgınlık duygularıyla doludur. Kendisinin hiç kimsenin sevgisine değer olmadığını düşünür. Bu nedenle de sosyal yaşamında zorluk çeker, diğer insanlarla sosyal ilişkiler kurmadan kaçınır.

Taylan Biraderler'in  Azizler filmi bir kara mizah. Doğrusu ben filmi izlerken hiç gülemedim, ancak filmdeki bazı karakterlerin yaşam tarzının, günümüz yaşam tarzındaki  izdüşümleri oldukça düşündürücüydü. Azizler filmi kısaca, günümüz insanının yalnızlığını anlatıyor ve film bittikten sonra, kendimize şu soruyu sorduruyor: Yalnızlığın içinde kıvranan insanlar, yalnızlıklarını gidermek için ne yapıyorlar? 

Fimde; yalnızlığını gidermek için sanal yoldan arkadaş bulmaya, zenginliğine rağmen bir arkadaş edinebilme uğruna, elindeki maddi olanakları kullanmaya, küçük kızlarının youtuber olmasından maddi çıkar sağlamaya çalışan ebeveynlere ve yalnızlıktan kafayı yeme aşamasına gelip, buzdolabının kapağına yapıştırdığı on yıl önce ölmüş karısının siyah-beyaz cenaze fotoğrafıyla hayali konuşmalar yapan yaşlı ve hasta bir ihtiyara kadar toplumun farklı katmanlardaki insanları görüyoruz. Dokuz yaşındaki oyuncu Göktuğ Yıldırım'ı (filmdeki adı Caner) izlerken, günümüz aile yaşamında kimin aile reisi olduğunu tartışmasız kabul edebilirsiniz. Artık evde-ailede ebeveynlerin değil, çocukların sözü geçiyor; uzman teşhisiyle bu çocuklar "denyo" bile olsalar! Filmde aklı başında olarak yalnız kalmayı ve dolayısıyla evine çöken ablası, eniştesi ve canavar yeğeni Caner'den uzak kalmayı çok isteyen Engin Günaydın'ın canlandırdığı Aziz tiplemesi (seçilmiş yalnızlık). Sanki Aziz, deliler içinde tek kalan akıllı gibi. Sonunda istediği yalnızlığa kavuşuyor ama ileride yalnızlıktan  delirmeyeceği ne malum?

Eğer yalnızsanız ve yalnız yaşamaya devam etmeyi düşünüyorsanız, ben bu tiplerden hangisiyim veya ileride hangisine benzeyeceğim diye düşünmeden edemeyeceksiniz. Çünkü filmin casting'i çok iyi.

Azizler filminde, iletişim teknolojisinin gelişimi ve sosyal medyanın günlük yaşam içinde bu kadar yoğunluklu ve etkin kullanıldığı günümüzde, insanlar arasındaki iletişimin çok daha sorunlu hale geldiğinin altını çiziyor adeta. Bu iletişim sorununun yeni nesile olan etkisini çok çarpıcı bir şekilde yansıttığı filmdeki iki çocuğun içler acısı haliyle tasvirinden anlıyoruz. Popüler kültüre çok erken yaşta maruz kalan Caner'in denyoluğunu izlerken insanın tüyleri diken diken oluyor. Diğer çocuk Cansu'nun sorunlu bir anne-baba'dan belki de kaçmak için youtuber olması ve kısa zamanda fenomen haline gelmesi,  ebeveynleri için Cansu'yu para makinesine dönüştürüyor. Daha fazla para kazanabilmek için kızlarından çok kendileri uğraşıyorlar ve ünlü bir reklam ajansından yardım almak için başvuruyorlar.

Samimiyetin kaybolduğu günümüz sosyal medya yaşantısında hangimiz içtenlikle duygularımızı dolambaçsız, doğrudan karşımızdakine aktarabiliyoruz? Samimiyetin lüks sayıldığı 21. yy dünyasında yalnızlaşmak bir kader mi, yoksa bir seçim mi? Sorunun cevabını haftalık yüzyüze görüşmeleriniz, telefon konuşmalarınızın süresi ile akıllı telefonunuzun haftalık raporunda sunduğu sosyal medya kullanım zamanınızı kıyaslayarak verebilirsiniz.

Aynada kendinize bakmak için keyifli seyirler... 


Görsel alıntıdır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder