bitkiler.co'dan alındı.
Mahkeme ağacını tanıyor musunuz ya da bu ağacın adını duydunuz mu hiç? Ben, tanıyormuşum, biliyormuşum da adına "mahkeme" ağacı denildiğinden haberim yokmuş meğer. "Miş"li geçmiş zaman kullanıyorum, çünkü şimdi bunun farkına varıyorum. Ankara'nın Kızılcahamam ilçesine on yedi kilometre uzaklıkta olan Mahkeme Ağacin Köyü'ne gitmeseydim eğer bu ağaca ilişkin bilgiyi asla edinemeyecektim. Boşuna değil, çok gezen ve okuyanlara şu sorunun sorulması: "Çok gezen mi bilir, çok okuyan mı?" diye. Hem bir gezgin hem de çok okuyan biri olarak bu soruya cevap verebilmem zor ama orta bir yol olarak ikisi de diyebilirim. :)
Köyün adı ilgimi çekince bir araştırma yaptım ve araştırma sonucu öğrendim ki köye adını veren ağaç, ıhlamur ağacıymış. Her ne kadar on dört kilometrelik yürüyüş süresince tek bir ıhlamur ağacına rastlamadıysam da. Ihlamur ağacı, aynı zamanda Mahkeme ağacı olarak da bilinirmiş. Şöyle ki; Orta Avrupa'da çokça bulunan ıhlamur ağaçlarının altı(bol yapraklı ve uzun boylu ağaç olduğundan gölgesi geniştir), aynı zamanda köylülerin toplandığı, sorunların tartışılıp çözümler üretildiği bir alanmış. Mayıs ayı başında yapılan dans festivalleri de yine ıhlamur ağaçlarının altında yapılırmış. Hatta köy mahkemeleri de ıhlamur ağacının gölgesinde kurulurmuş. Bu yüzden ıhlamur, "mahkeme ağacı" ya da "mahkeme ıhlamuru" olarak da bilinirmiş.
Çocukluğumdan beri çok sevdiğim ağaçlardan biridir ıhlamur ağacı. Orman içinde kendiliğinden yetişir, boyu otuz metreye kadar uzayabilir, baharda açan çiçekleri mis gibi kokar. Ağaca tırmanmayı öğrendiğimden itibaren, ormana gidip çok ıhlamur toplamışlığım vardır. Yaprakları kalp şekinde olan, çiçeğinden yapılan çayı soğuk algınlığına iyi gelen bu muhteşem ağacı, zihnimde "mahkeme" ile özdeşleştiremedim bir türlü. Çiçeği, yaprakları ve kabuğu ile şifa dağıtan ıhlamur, benim gözümde nazenin bir ağaç türüdür çünkü...Ihlamur adını duyup, içine ferahlık gelmeyen biri var mıdır acaba?
İşte pazar günü orman içi yollarında yürüdüğüm Mahkeme ağacin köyünü ziyaret etmem, bilmediğim bir bilgiye ulaşmamı sağladı. Bana göre; gezmek, yürümek, öğrenmektir. Merak etmezseniz öğrenemezsiniz, öğrenmezseniz düşünmezsiniz ve düşünmezseniz insan olamazsınız! Öyle ya biz insanları diğer canlılardan ayıran en önemli özellik düşünme yeteneğimiz değil midir? Tabii ki "Düşünebilen herkesin insan olması, insan olan herkesin düşünebildiği manasına gelmiyor. Ne yazık ki" diyen Freud'un sözünü de hatırlatarak...
Mahkeme ağacin köyünün ismi ile ilgili bir diğer rivayet ise, Osmanlı'nın son sayımlarında köyde bir kadı olduğu için bu adın verildiği yönünde. Başkente yakın mesafede bulunan bu güzel köy, Bizans döneminden kalan kaya kiliseleri, Abacı peribacaları ve balıkçıl kuşlarının göç yolu üzerinde olması nedeniyle bir doğa, tarih ve jeoloji cenneti. Köyün kuzeyindeki yamaçta, M.S. 7-8. yy'a ait (Bizans Dönemi) devasa bir kayaya oyulmuş yerleşim yeri ve kaya kiliseleri yer alıyor. Bölgenin jeolojik yapısı nedeniyle burada bulunan küflü kayaların oymaya müsait olması, kaya kilisesi yapılmasına sebep olmuş. Çevredeki peribacalarını andıran volkanik jeositler(Abacı peribacaları) mutlaka görülmesi gereken oluşumlar. Peribacalarının bulunduğu alan adeta Kapadokya'nın minik bir maketi gibi. Fotoğraflara bakınca, bana hak vereceksiniz. :)
Bir köyün adı, tanıdığım, bildiğim bir ağacın başka bir yüzünü gösterdi bana. "Gezmek, yaşayarak, görerek öğrenmektir" sözünü doğrularcasına. Ben bir gezginim ve Goethe'nin söylediği gibi; "Bir yere varmak için değil, keşfetmek için seyahat ederim." Bu arada kendimi de keşfederim; bilmediğim bir yönümü yani...
Çocukluğumdan beri çok sevdiğim ağaçlardan biridir ıhlamur ağacı. Orman içinde kendiliğinden yetişir, boyu otuz metreye kadar uzayabilir, baharda açan çiçekleri mis gibi kokar. Ağaca tırmanmayı öğrendiğimden itibaren, ormana gidip çok ıhlamur toplamışlığım vardır. Yaprakları kalp şekinde olan, çiçeğinden yapılan çayı soğuk algınlığına iyi gelen bu muhteşem ağacı, zihnimde "mahkeme" ile özdeşleştiremedim bir türlü. Çiçeği, yaprakları ve kabuğu ile şifa dağıtan ıhlamur, benim gözümde nazenin bir ağaç türüdür çünkü...Ihlamur adını duyup, içine ferahlık gelmeyen biri var mıdır acaba?
İşte pazar günü orman içi yollarında yürüdüğüm Mahkeme ağacin köyünü ziyaret etmem, bilmediğim bir bilgiye ulaşmamı sağladı. Bana göre; gezmek, yürümek, öğrenmektir. Merak etmezseniz öğrenemezsiniz, öğrenmezseniz düşünmezsiniz ve düşünmezseniz insan olamazsınız! Öyle ya biz insanları diğer canlılardan ayıran en önemli özellik düşünme yeteneğimiz değil midir? Tabii ki "Düşünebilen herkesin insan olması, insan olan herkesin düşünebildiği manasına gelmiyor. Ne yazık ki" diyen Freud'un sözünü de hatırlatarak...
Mahkeme ağacin köyünün ismi ile ilgili bir diğer rivayet ise, Osmanlı'nın son sayımlarında köyde bir kadı olduğu için bu adın verildiği yönünde. Başkente yakın mesafede bulunan bu güzel köy, Bizans döneminden kalan kaya kiliseleri, Abacı peribacaları ve balıkçıl kuşlarının göç yolu üzerinde olması nedeniyle bir doğa, tarih ve jeoloji cenneti. Köyün kuzeyindeki yamaçta, M.S. 7-8. yy'a ait (Bizans Dönemi) devasa bir kayaya oyulmuş yerleşim yeri ve kaya kiliseleri yer alıyor. Bölgenin jeolojik yapısı nedeniyle burada bulunan küflü kayaların oymaya müsait olması, kaya kilisesi yapılmasına sebep olmuş. Çevredeki peribacalarını andıran volkanik jeositler(Abacı peribacaları) mutlaka görülmesi gereken oluşumlar. Peribacalarının bulunduğu alan adeta Kapadokya'nın minik bir maketi gibi. Fotoğraflara bakınca, bana hak vereceksiniz. :)
Bir köyün adı, tanıdığım, bildiğim bir ağacın başka bir yüzünü gösterdi bana. "Gezmek, yaşayarak, görerek öğrenmektir" sözünü doğrularcasına. Ben bir gezginim ve Goethe'nin söylediği gibi; "Bir yere varmak için değil, keşfetmek için seyahat ederim." Bu arada kendimi de keşfederim; bilmediğim bir yönümü yani...
Bu güzel ve pitoresk rotada yürümemizi sağlayan ankarahiking rehber ve yöneticilerine, ayrıca rustik alandaki anlarımızı videoya kaydederek ölümsüzleştiren Doğan Ali Yıldız'a teşekkürler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder