7 Ekim 2017 Cumartesi




TANRI'NIN TEMSİLCİLERİ
Gök Tanrı Dini (Tengricilik) - Şamanizm


Çifte Minareli Medrese/Erzurum (Çift Başlı Kartal)


Branşım olmamasına rağmen tarihe, beşeri coğrafyaya ve değişik kültürlere duyduğum merak ve ilgi bu kültürleri araştırmaya, incelemeye itti beni. Hala, araştırmaya,  okumaya devam ediyorum. Okumak sonlu bir eylem değildir çünkü.

Bilgi Yayınevi'nin internet sitesinde, Kutsal Topaloğlu'nun yazdığı "Tanrı'nın Temsilcileri" romanının  içeriğini okuyunca,  ilgimi çekti. Kitabı alıp okumaya başladım.  İlgimi çekmesinde yanılmamıştım; okudukça, istediğim bilgilere ulaşmış, bilmediklerimi bilir olmuştum. 

Tarih kitaplarında pek söz edilmeyen veya kısaca geçiştirilen ilginç bir konuyu anlatıyordu aldığım roman ve belli ki romanı yazmadan önce çok geniş bir araştırma yapmıştı yazar. Bir ilk roman olmasına rağmen sürükleyici kurgusu ve zihinde yer eden karakterleriyle başarılı bir eser diyebilirim rahatlıkla. Romanın çatısı, genelde Dinler Tarihi ve Mitoloji üstüne kurulu olsa da özelde Türklerin Müslüman olmadan önceki dini ve inançları olan Atalar Kültü, Şamanizm ve Gök Tanrı Dini' ni anlatmakta. İşte romanın ana konusunu bu üç inanç ve bu inançların günümüze yansımaları oluşturmaktadır. Bu ana konunun yanında, eski Türklerde kadın ve aile, Türklerin Müslüman oluşu, Sümerler, Mezopotamya dinleri ve bu dinlerin bugünkü inançlarımıza etkileri anlaşılır, akıcı bir dille yazılmış. Romanı kısa sürede bitirdim.

Kurgu, Amerika Birleşik Devletleri'nde yaşayan 22 yaşındaki Joshua isimli ana karakterin etrafında şekillenen olaylardan oluşuyor. Her şey Joshua'nın başına gelen tuhaf birkaç olayla başlar. Onun seçimi, yaşı, vatandaşlığı, geçmişi, anne-babası, Türkiye ile ilgisi başına gelen bu tuhaf olaylarla ilgilidir. Yani hiçbir şey Joshua açısından tesadüf değildir. İkinci önemli karakter ise Dedektif Darren'dir. Dedektif Darren, seri cinayetleri takip ederek Joshua'yı olası bir ölümden kurtarır.

Gök Tanrı Dini (Tengricilik) - Şamanizm

Müslümanlığı kabul etmeden önce Türklerin dini Gök Tanrı diniydi. Gök Tanrı dininin, Şamanizmle aynı din  olduğu sanılır. Orta ve Kuzey Asya Şamanizmiyle Gök Tanrı dininin aynı olduğu söylenebilir.  Ancak, genel anlamdaki Şamanizmle Gök Tanrı dininin aynı din olduğunun söylenmesi karmaşaya ve yanlış anlaşılmalara neden olmaktadır. Bugün dünyanın her tarafındaki şifacılık, hekimcilik, büyücülük inançlarına genel olarak Şamanizm denilmektedir. Oysa içinde tanrının gökte olmasını, Çift Başlı Kartal'ın tanrının temsilcisi olmasını ve Hayat Ağacı'nı barındıran ve uygulayıcılarının da genellikle Kam, Kaman, Şaman ve Baksı olarak isimlendirildiği Orta ve Kuzey Asya'daki inanç çok farklıdır. Dünyada Gök Tanrı dinine en çok benzeyen inançlar, Amerikan yerlilerinin inançlarıdır. 

Orta ve Kuzey Asya'da bulunan ve Gök Tanrı dininin  ritüellerini gösteren bazı kaya resimlerinin yaşının on bin yıldan fazla olduğu tespit edilmiştir. Yani Gök Tanrı dini çok eski bir din. Bu dinde uyulması istenen en önemli kural "Dengeli yaşam" dır. "İnsanın hem fiziksel hem de ruhsal alanda, tabiatla uyumlu ve dengeli yaşaması gerekir. Bunu yapmazsa bedensel ve ruhsal hastalıklara yakalanıp ruhunu kaybedebilir. Dengenin, ya kendiliğinden, yani insanın dikkatsiz yaşamından, ya da kötü ruhlar tarafından bozulduğuna inanılır. Dengesinin bozulduğunun farkına varan insanın bunu hemen düzeltmeye çalışması gerekir. Düzeltemezse çok özel yetenekleri olan şamandan yardım ister."
Şamanlar, hayvanlarla iletişim kurabilirler, onlar gibi hareket edebilirler ve hatta bazı hayvanların şekline bürünebilirler. Bu duruma hayvan donuna girme, yani onlar gibi olabilme deniyor. Şamanlar ayrıca ruhlarla bağlantı kurarak onların yeteneklerine sahip olabilen insanlardır. Şamanların kartal soyundan geldiklerine inanılır. İşte o efsane:

"Bir Sibirya efsanesine göre tanrı insanları kötülüklerden korumak için Çift Başlı Kartal'ı gönderir, ancak insanlar onun dilinden anlamazlar. Tanrı bunun üzerine, kudretini rastlayacağı ilk insana devretmesini ister kartaldan. Kartal da büyük bir ağacın altında uyuyan bir kadına rastlar ve onu hamile bırakır. İşte bu kadından doğan çocuğun, ilk şaman olduğuna ve daha sonraki tüm şamanların onun soyundan geldiğine inanılır." 
Şamanların kartal babalarının ruhunu taşıdıklarına inanılır. Ancak bu ruh, bazı şamanlarda az, bazılarında çok olur. Bu da onların gücünü gösterir. Bu nedenle her şaman her sorunu çözemez. Bir sorunu çözemeyeceğini anlayan şaman, tanrının temsilcisi ve aynı zamanda kendi atası olan Çift Başlı Kartal'dan yardım ister. O da, sorunun önemine göre şamana yardım edip etmeyeceğine karar verir."
Şamanlar ağırlıklı olarak yeraltından gelen kötü ruhlarla mücadele ederler. Dengeli yaşamı bozulup kötü bir hastalığa yakalanan veya kötü ruhlar tarafından ele geçirilen kişiyi o hastalıktan veya kötü ruhların elinden şaman kurtarır.
Gök Tanrı dininde sadece insanların değil, doğadaki bütün varlıkların ruhu olduğuna inanılır.

"Bu inanca sahip olanlar, insan odaklı düşünmezler tabiatı. Her şeyin bir nimet olduğu, insan için yaratıldığı düşüncesi yoktur bu inançta. Koyunlar, insanların sofralarında pirzola olsun diye dünyaya getirmezler kuzularını. İneklerin insanlara süt sağlamak gibi bir derdi, katırların, develerin yük taşıma gibi bir hevesi yoktur. Kiraz ağacının tabaklara meze yetiştirmek değildir hedefi. Ancak bu, insanın ihtiyaçlarını tabiattan karşılamaması gerektiği anlamına da gelmez. Dengesi bozulmadan yararlanılmalıdır ondan. Hayvanların ve bitkilerin de amacı, aynı insanlar gibi üremek, soylarını devam ettirmektir. İnsanın ihtiyacından fazlasını tabiattan almaması gerektiğine, bu bilinci yitiren her insanın zamanla ruhunu kaybedeceğine ve hastalıklı bir kişiliğe dönüşeceğine inanılır. İnsanların bir ruhu varsa eğer, çiçeklerin, atların, köpeklerin, fillerin, kaplumbağaların ve tabiattaki her şeyin de az ya da çok bir ruhu vardır çünkü."

Çift Başlı Kartal - Hayat Ağacı (Gök Tanrı dininin önemli iki sembolü)

"Gök Tanrı inancına göre evren; yeraltı, yeryüzü ve gökyüzü olmak üzere üç bölgeden oluşur.Kötü ruhlar yer altındadır. İnsanlar ile diğer canlı ve cansızlar yeryüzündedir. Tanrı ise gökyüzündedir. İnananlar işte bu yeraltı, yeryüzü ve gökyüzü üçlüsünü çok büyük bir ağaç ile sembolize ederler. Ancak Hayat Ağacı veya Dünya Ağacı dedikleri bu ağaç, sıradan bir ağaç değildir. O, tabiatın kanunlarını, dünyanın düzenini ve bütünlüğünü temsil eder. Meyvesizdir, ancak tüm meyvelerin özünü kendi içindeki suda barındırır, bu da hayatın kaynağıdır. Tüm canlılar, dolayısıyla insanlar bu sudan beslenir. O, tabiattaki her şeyin anasıdır. İnsanlar onu, doğuran, büyüten ve besleyen mitolojik bir kadın gibi düşünmüşlerdir."

Çift Başlı Kartal, gökyüzünde bulunan tanrıdan aldığı mesajları, sembolik hayat ağacına gidip gelerek yeryüzündeki hakanlara ve insanlara ilettiğine inanılan sembolik bir kuştur. Evrendeki her şeyin yaratıcısı ve kaynağı olan tanrının temsilcisi ve elçisi olarak görev yaptığına inanılır onun. Gök Tanrı dinine göre tanrıdan sonraki, en büyük ruhi güce sahip varlıktır, yani tanrının baş meleğidir. Çift başlı olması, düalist veya iki kutuplu düşünce yapısının göstergesidir. Asya kökenli bütün düşünce ve inanç sistemlerinde, evrendeki her şeyin iki kutuplu yapısı olduğuna inanılır. Akla gelebilecek her alanda hareketi doğuran bu ikili kutuplaşmalardır. Her şey, birbirinin içine geçmiş karşıtı ile açıklanır. Gök Tanrı dininde de, tanrının dışındaki her şey bu iki kutuplu yapı ile izah edilir. Tanrının temsilcisi için de geçerlidir bu kural, yani Çift Başlı Kartal için. O, hem maddi hem de manevi gücü temsil eder aynı zamanda.

Türklerin büyük bir kısmı din değiştirip Müslümanlığı kabul edince  eski dinlerine ait bu sembole sahip çıkmadılar. Zamanla da asıl anlamı neredeyse unutuldu ve daha çok Selçuklu İmparatorluğu'nun saltanat sembolü ve bayrağı olarak hatırlandı.

Selçuklu Türklerinin kullandığı Çift Başlı Kartal sembolü, Haçlı Seferleri sonrası bazı şövalye grupları tarafından Avrupa'ya götürüldü. Ayrıca Bizans, diğer adıyla Doğu Roma İmparatorları da Çift Başlı Kartal sembolünü Selçuklularda görüp kullanmaya başladılar. Selçuklular döneminde yapılan birçok medreseye, Gök Medrese adı verildi. Çift Başlı Kartal ve Hayat Ağacı sembollerinin kullanıldığı en ünlü iki yapı Erzurum'da bulunan Çifte Minareli Medrese ve Yakutiye Medresesidir.

Türklerin Müslüman Oluşu

Resmi tarih kitaplarına bakarsanız, Türkler Müslümanlığı 751 yılında Çinliler ve Araplar arasında gerçekleşen Talas Savaşı sonrası kabul etmişler. İnandıkları Gök Tanrı dinine çok benzediğini düşündükleri için gönüllü olarak ve kitleler halinde bu dini seçmişler. (Romanda bireylerin din değiştirmelerinin mantıklı ve bilimsel nedenleri de  açıklanıyor.)
Gerçekte ise Müslüman Araplar, kafir gözüyle bakıyordu Türklere. Onların zengin bölgelerini işgal etmek, esir alıp ganimetler elde etmek Müslümanlara göre dini bir hak, hatta dini bir gereklilikti. Bölgeleri işgal edilmeye çalışılan halk, doğal olarak kadın, erkek, çoluk çocuk bu duruma karşı çıktı. Ancak kazanan Araplar oldu ve Türk bölgeleri işgal edildi. Böylece siyasi baskı gerçekleşti. İşgal sırasında ve sonrasında şehirlerde yaşayan bir kısım yönetici ve halk, canlarını mallarını kurtarmak için görünüşte Müslüman oldu, ancak Gök Tanrı dinine gizli olarak inanmaya devam ettiler. Görüntüde Müslüman olan bu insanlar, ölümden kurtuldukları gibi Müslümanlığa geçmeyenlere göre çok daha az vergi ödemeye, maddi teşvikler almaya başladılar. Büyük çoğunluğu oluşturan konar-göçer halk için Müslümanlığa geçiş, şehirde yaşayan halka göre çok daha zor ve yıpratıcı oldu. Onlar da bu yeni dini siyasi baskı ve maddi teşvik ile görüntüde kabul etmişlerdi, ancak gerçek anlamda atalarının dinini hiçbir zaman terk etmediler. "Toplumların din değiştirmesi genelde çok uzun zaman alır ama dünyanın  hiçbir toplumunun din değiştirmesi Türklerinki kadar uzun sürmemiştir. Bugün bazı konar-göçerler ve köylüler Müslüman olsalar bile, atalarının kültürüne  aykırı olan bazı temel dini kuralları hala kabullenememektedirler."

Türklerin eski dinlerini, inançlarını kafalarda soru işareti bırakmayacak şekilde yazmaya çalıştım.. Amacım blog yazımı okuyanların Gök Tanrı Dini ve Şamanizm'le ilgili yeterli bilgiye sahip olmalarını sağlamaktı. Bunu başarabildiysem ne mutlu bana. :)




Not:Roman 422 sayfa. Romanın farklı bölümlerinde anlatılanları uzun yazımın daha kolay okunabilmesi için başlıklar altında birleştirerek yazdım.


Roman içeriğinde Şamanizm ve Şamanlarla İlgili Bilgiler Bulunan Kitaplar. İlginizi Çekerse.

1- Jean Christophe Grange, Taş Meclisi.
2- Ruper Isaacson - At Çocuk







2 yorum:

  1. Kütüphanede Türk Kültüründe Ağaç Kültü adında bir kitap görmüştüm bir defasında. Yazınızı okuyunca o kitap geldi aklıma. Aradan geçen yüzlerce yıla, din değişimine, sosyal değişmelere vs rağmen gene de yüzlerce yıllık kültürel sürekliliğin devam etmesi çok etkileyici bir şey. Maalesef o kadar çok kitap var ki hepsine bir ömür yetmez. Bir de sadece okumakla olmaz, onun üzerine düşünmek, yeni zaviyelerden tekrar okunulan konuyu düşünmek lazım fakat maalesef tüm bunlara zaman yetmiyor. Bloglar bu açıdan çok verimli olabiliyor. Hiç değilse konu üzerine bir görüş bir izlenim edinilebiliyor. Yazınızı okumak çok keyifliydi

    YanıtlaSil
  2. Yorumcu arkadaşa cevaben.. Kütüphanede gördüğünüz o kitap, muhtemelen Hikmet Tanyu'nun bir kitabıdır.

    YanıtlaSil