18 Ekim 2017 Çarşamba





OYUN İÇİNDE OYUN





Oyun kavramı, zihnimizde ilk önce çocukları çağrıştırıyor değil mi? Oyunu çocuklar oynar çünkü, toplumun genelgeçer algısı böyle.Çocuklar kendilerini kelimelerle ifade etmeye başlamadan önce oyun, hikaye anlatma, resim çizme ile ifade ederler. Oyunlar çocuklara hayatı tanıtır, ruh ve beden sağlıklarının (bilişsel, duygusal,sosyal ve fiziksel) gelişimine katkıda bulunur. Oyun oynamayan veya oyun oynamayı sevmeyen bir çocuk düşünebiliyor musunuz? (Engelli olanlar hariç, ki onlar için de engellerine göre oyunlar geliştirilmekte.)
Kısacası, çocuk oyunsuz kalmaz, oyun da çocuksuz olmaz.

TV'de, basında, Mavi Balina oyunu ile ilgili haberleri izleyince, okuyunca dehşete düştüm; farkında olmadan evlerimizde katil mi yetiştiriyoruz diye. Farkında olmadan diyorum, çünkü hiçbir ebeveyn çocuğunun katil veya suçlu olmasını istemez. Öyleyse bu zararlı oyunlar çocuklarımıza nasıl ulaşıyor ve ebeveynler çocuklarının bu oyunu oynadıklarını nasıl anlayamıyorlar? Üstünde durulması gereken asıl sorun bu.Tabii bana göre. Sorunun çözümü ise şöyle olabilir:

Bilgisayar, internet ve televizyon kesinlikle  çocukların odasına konulmamalı, ortak kullanım alanında bulundurulmalı. Bilgisayarın ekranı size dönük olmalı.  Böylece ebeveynler çocukları kontrol edebilir. Yasaklama olmamalı aksi takdirde çocuk-genç istediğini yine yapar ama gizli olarak. Bu da çocuğun, sizin kontrolünüzden çıkması anlamına gelir, ki tavsiye etmem.

Günümüzde teknolojisiz yapamayacağımıza göre, çocukları teknolojiden uzak tutamayız. Bilgisayar oyunlarını oynamalarına izin verebiliriz ama oynama süresini biz ayarlayabiliriz. Yani bağımlılık yaratmamak adına kısıtlı bir zaman tanıyabiliriz çocuklara. Böylece çocuk disipline olur; ne zaman ders çalışacağını, ne zaman oyun oynayacağını, ne zaman bilgisayar karşısında zaman geçireceğini bilir, planlı ve programlı çalışmayı öğrenir. Yani, "Ağaç yaşken eğilir."

Ben, 18 yaşından küçüklerin cep telefonu kullanmalarından yana değilim. Cep telefonlarından yayılan radyasyonun çocukların beyninde hasar yaratacağına inanıyorum çünkü. Elbette cep telefonunu sık kullanan büyüklerin de. Çocuğa cep telefonu vermek gerekiyorsa eski tip telefonlar da işini görebilir. Çocuk akıllı olsun yeter, telefonun akıllı olması şart değil!

Evimizdeki tehlikenin büyüklüğünün farkına varabilmek için Mavi Balina intihar oyununun nasıl oynandığına bakalım biraz.  
Bu oyuna bir şekilde katılan kişilerden, çoğu şiddet içeren 50 talimatı yerine getirmesi isteniyor.

"50 günlük bir süreyi kapsayan bu komutlar arasında derin olmayacak şekliyle kol ve bacakların kesilmesi, belirli bir süre boyunca kimse ile görüşülmemesi, yüksek sesli olarak müzik dinlenilmesi gibi aşamalar yer alıyor.

50 günün sonunda ise kişiye son aşama olan "yüksekten atlayarak ya da kendini asarak" intihar etme komutu veriliyor.


Mavi Balina adlı oyunda yönetici konumunda olan kişilerin, kişisel bilgilerini ele geçirdikleri kurbanlarına şantaj da yaptığı bu şekilde oyunda kalmaya zorladıkları ifade ediliyor." *

Şu veya bu şekilde Mavi Balina intihar oyununa katılıp oynayan çocuk ve gençler, hiç tanımadıkları birinin komutuyla, hipnotize edilmişçesine hayatlarını sonlandırırken, oyun sahibi ya da sahipleri bizim çocuğumuzun hayatı üstünden kasalarını parayla dolduruyor. Oyun yöneticisi tarafından verilen görevlerin, gece yarısından sonra saat 02.00'da gerçekleştirilmesinin istendiği göz önünde bulundurularak, ailelerin "uyanık" olması gerekiyor. Uyumak veya ders çalışmak için odasına çıkan çocuğun ara sıra kontrol edilmesi şart. Öyle bir çağdayız ki artık, çocuklarımız evde güvende olsalar bile, kontrolleri bizde değil!

"Gençler arasında yayılan ve dünya çapında yüzlerce intihar olayıyla bağdaştırılan Mavi Balina isimli oyunun yaratıcısı Rusya'da 3 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ancak "oyunla" ilişkilendirilen ölümler sonlanmış değil."

2016 yılı Kasım ayında tutuklanan, oyunun kurucusu 22 yaşındaki Philipp Budeikin, duruşmalardan birinde, toplumda temizlik yaptığını söyleyerek, kurbanlarını "biyolojik atıklar" olarak tanımlamıştı.

İşte bu "biyolojik atık" tanımı kanımı dondurdu diyebilirim. Buna kafadan sakat biri karar verebiliyor ve çocuklarımızı böyle birinin insafına terkediyoruz. Niçin? Çünkü, çocuğumuz oyun oynuyor, sıkılmıyor, bizi rahat bırakıyor diye. Oyun deyip geçmemeli ve "oyun oynama" basite alınmamalı. Aksi halde sonuçları çok ağır olabiliyor. Nasıl mı? İşte cevabı:

Bu haberi duyduğumda, elimde olan kitabı henüz bitirmiştim. Altını çizdiğim satırlar, yine bir oyunla ilgiliydi. Ama bu oyun, Mavi Balina gibi sanal bir oyun değildi. Canlı kanlı bir oyundu.
Hatta, Nazilerin Almanya'yı teslim almalarına aracı olmuş bir kutu oyunu idi. İnandırıcı gelmedi değil mi? İnanmak güç ama gerçeklerin gün yüzüne çıkma gibi bir alışkanlıkları vardır. Alttaki paragraf gün yüzüne çıkan gerçekleri işaret ediyor...

"Bugün Nazilerin Almanya'yı teslim alabilmiş olmalarının nedeni, 'Juden raus' yani, 'Yahudiler  dışarı' tarzında kutu oyunları piyasaya sürüldüğünde karşı çıkılmamış olmasında aranmalıdır. Oyundur diye küçümsenmeyip piyasaya sürüldüklerinde karşı çıkılma cesareti gösterilseydi, bugün daha büyük bir cesaret göstermeye ihtiyaç kalmayacaktı. Bilmeyenler için söyleyeyim, sözünü ettiğim oyunun kartonunda şu ibare var: Altı Yahudiyi kov, kesin zafer kazan!"  **

İkinci Dünya Savaşı sona erdiğinde, Nazilerin Yahudiler'e yaptıkları malümunuz. Şimdi, "Mavi Balina" oyunu ile ilgili haberi okuduğumda "dehşete düştüm" diye yazmamın  nedenini anladınız sanırım...




* İtalik yazılanlar ve görsel, bbc.com/turkce den alınmıştır.
** Osman Balcıgil - Ters Kanatlı Şahin (s: 254)

3 yorum:

  1. Marx bu günleri görseydi sanal oyunlar toplumun afyonudur derdi. Hiç anlam veremesem de dünya giderek bu oyunları daha da ciddiye alır hale geldi (iktisadi yönü gayet anlaşılır olmasıyla birlikte bir tür bağımlılık halini nasıl aldı onu anlayamıyorum). Çok garip geliyor bana ama artık bir spor türü olarak kabul edilir hale geldi durum. Bana kalırsa saçmalığın daniskası

    YanıtlaSil
  2. Dikkat çekici çalışmalarınız için kutlarım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Elimden geldiğince yararlı olmaya çalışıyorum, yoksa onca okuduğum kitaplardaki saklı bilgiler yalnızca bana kalırdı. Bu da bencillik olmaz mıydı? :) Ama artık bu bilgileri paylaşacağım bir sosyal medya hesabım olmayacak. Sağolsunlar, eş dost, akraba, arkadaşlar çeşitli sosyal medya hesaplarında paylaşıyorlar da ben de mutlu oluyorum. Çok çarpıcı bir yazı hazırlıyorum, henüz okumalarım bitmedi; Tapınak Şövalyeleri.

      Sil