18 Temmuz 2017 Salı




KENT, SICAKLIK, DOĞA
Başlığı Siz Seçin!






"Dünya ısınıyor, buna bağlı iklim değişiklikleri olacak" diyen bilim insanlarının savı gerçekleşti. Bu yaz günlerinde, yalnız ülkemiz değil, Kuzey Yarımküre adeta sıcaktan kavruluyor. Mevsim normallerinin çok üstünde seyreden sıcaklıklar, yeryüzündeki canlı topluluklarının tümünü etkiliyor; sıcaklık ya açlık ve susuzluktan öldürüyor ya da yaşamdan bezdiriyor. Ben de sıcaktan bunalmış bir halde, tek bir yaprağın bile kımıldamadığı bir ortamda, yapacak bir şeyim yokmuş gibi dünyanın geleceğini düşünüyorum: Düşünmek, sıcaktan buram buram terleyen kafamı biraz olsun serinletiyor sanki. Bedenim burada olsa da, zihnimin ürettiği hayaller, serin ormanlarda, başları dumanlı yüce dağlarda gezinip duruyor. Ferahlıyorum...Çünkü benim için, doğayı düşünmek bile ondan zevk alabilmenin bir yoludur ve kendimi bu tatlı duygulara kaptırmak yeterlidir. Doğadaki binbir renkli ve kokulu çiçeklerden, otlardan, çeşit çeşit, irili ufaklı böceklerden, ağaçlardan, otlardan, taş ve topraktan etkilenmemek mümkün değildir. Benimle aynı duyguyu hissetmeyenler olabilir; bunların ya doğal duyarlılığı eksik ya da zihinleri başka düşüncelerle doludur, ki çevreye dikkat etmezler.  Doğada bulunduğumda ben, sadece oradaki yaşama ve çevreye odaklanırım. Başka hiçbir şey düşünmediğim ender zamanlardan biridir bu anlar. Diğer deyişle, "an"ı yaşadığımın hissine kapıldığım anlardır... 

Bu nedenlerle, kentin tekdüze yaşamının verdiği sıkıntıdan kurtulmak, varoluşumun acı ve kederli yanlarını unutarak zihnimi ve gönlümü neşelendirmek için doğayla bütünleştiğim pazar günlerini iple çekerim. Bu hafta sonu yaptığım Gerede Toklar Yaylası'ndaki yürüyüşümün tek farkı, aşırı sıcaklardan kaçma isteğimin baskın oluşuydu. :)

Kırlarda, ormanlarda yaptığım bu yürüyüşlerde, biraz dinlenmek için  bir dere kıyısında yalnız başıma otururken ve derenin ninni gibi gelen şarkısını dinlerken sevdiğim şairlerin dizeleri, hayran olduğum düşünürlerin doğaya ilişkin sözleri belleğimin derinliklerinden yüzeye çıkar ve düşünürüm. İçim coşkunlukla dolar. Böylesi bir coşkunluğu yaşayan Rousseau kadar doğayı en güzel şekilde kim betimleyebilir ki? 
Kırlarda yaptığı bir gezinti sonrasında şöyle yazar, Rousseau:

"Ağaçlar, çalılıklar, bitkiler yeryüzünün giysisi ve süsüdür. Hiçbir şey, sadece taşların, kumun ve çamurun göründüğü çıplak ve çorak bir kırdan daha hüzünlü değildir. Oysa, doğanın hayat verdiği, kuş sesleri ve akarsuların ortasında düğün giysilerini giymiş olan toprak, insana, bu üç unsurun ahengi içinde hayat, cazibe ve güzellikle dolu bir alem gösterir ki, bu, gözlerle gönüllerin hiç bıkmadığı bir alemdir.


Seyreden kişinin ruhu ne kadar hassas ise, bu ahengin büyüsüne o oranda kapılır. O zaman tatlı ve derin bir düş, tüm duygularını ele geçirir ve o, kendisiyle özdeşleştiğini hissettiği bu güzel sistemin sınırsızlığı içinde tatlı bir sarhoşluk ile kendinden geçer. O andan itibaren ayrı ayrı fark edilen bütün özel nesneler gözünden kaçar ve her şeyi ancak bir bütün içinde hisseder. Tamamen kucaklamaya uğraştığı evreni parça parça inceleyebilmesi için düşüncelerini daraltan ve hayal gücünü sınırlayan olağanüstü bir olay gerekir."  (1)

Yürüyüş arasında verilen kısa bir molada, bazen yorgunluk ağır basar ve kısa bir uyku çekerim. Kırda uyuduğum o çok kısa süreli uykunun bana verdiği huzur ve dinginliği arasam da kentte bulamam.  A. Kutsi Tecer kır uykusunun benzersizliğini bakın nasıl dökmüş dizelere:

Ne hoştur kırlarda yazın uyumak!
Bulutlar ufukta beyaz bir yumak,
Ağaçlar bir derin hulyaya varmış,
Saçında yepyeni teller ağarmış.

Baş yorgun, yaslanır yeşil otlara,
Göz dalgın, uzanır ta bulutlara.
Öğleyin bu uyku bir aralıktır,
Saf hava bir kanat gibi ılıktır.

O zaman gönülde ne varsa diner,
Yüzlere tülümsü bir buğu iner.
Erirken sıcakta yaz kokuları,
Ne hoştur, ne hoştur kır uykuları! (2)

İşte böyle! Kentten, sıcaktan kaçtığım bir pazar günü, Gerede'nin Toklar Yaylasına tırmandım, orman içi patikalarda yürüdüm, dere kıyısında uykuya daldım, gözümü ve gönlümü neşelendirdim. Mutluluğu aramaya ya da mutluluğun resmini çizmek için uğraşmaya ne hacet. Mutluluk benim içimde ve onu nasıl ortaya çıkaracağımı biliyorum artık... Siz de öğrenmek ve bilmek istiyor musunuz? Cevabınız "evet" ise Anthony de Mello'ya kulak verin:

"Mutluluğun ne olduğunu öğrenmek istiyorsan bir çiçeğe, bir kuşa, bir çocuğa bak; onlar yaşamın kusursuz resimleridir..."

Sıra geldi yürüyüş süresince çektiğim fotoğraflara. Size bir kuş fotoğrafı gösteremeyeceğim; ama onun yerine son anda yakaladığım uçmaya hazırlanan güzel mi güzel bir kelebek fotoğrafı (Kelebeklerin bir günlük ömürlerine, bizim tüm yaşam süresince yaptıklarımızı sığdırdıklarını unutmadan) ile bazıları endemik tür olmak üzere rengarenk kır çiçeklerini göz ve gönül zevkinize sunacağım. Sırf fotoğraflara bakarken mutlu olun diye...

Bu güzel yaylada yürüyüşü düzenleyen ankarahiking yönetici ve rehberlerine teşekkürler.




 Gerede'yle ilgili kısa bir bilgi:

Gerede'ye kaç kez gittiğimi, yürümediğim yaylası kaldı mı hatırlamıyorum bile. Yüzlerce kez bıkmadan gidebilirim. Bolu iline bağlı bir ilçe  olan Gerede, İç Anadolu'dan Batı Karadeniz Bölgesine geçiş alanında bulunmaktadır. Doğal bitki örtüsü çok çeşitlidir. Her yürüyüşümde (dört mevsim yürürüm) ağaç-bitki çeşitliliği, iklimi ve doğal yaşamı beni şaşırtmıştır. Gerede ilçe merkezi, dalgalı bir arazi şeklinde, etrafı ormanlarla kaplı yeşil dağlarla çevrili küçük bir ova şeklindedir. İklimi sert ve bol yağışlıdır. Yaylalarında Kışın 70 cm'ye varan karda yürüdüğümü hatırlıyorum. İlçenin kuzeyinde, harika bir manzaraya sahip Esentepe yer almaktadır. Eski adı Ramazan Dede olan bu güzel tepede sürekli rüzgar estiği için Atatürk tarafından "Esentepe" olarak adlandırılmıştır.









































































Dip Not:
(1) Jean Jacques Rousseau - Yalnız Gezenin Düşleri

(2) Kır Uykusu - Ahmet Kutsi Tecer







2 yorum:

  1. J.J.Rousseau'dan A.K.Tecer'e... Keyifli bir yazıydı. Yeni keşfettim bloğunuzu, uzun zamandır görmediğim kadar güzel bir blog.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Sizin keşfiniz, benim de sizin blogunuzu keşfetmeme neden oldu. Bir keşif, başka keşiflerin kapısını açıyor. :) Bilgi veren blogların (sizinkide dahil) çok okunması dileğimdir. "Bilgi, güçtür" sözü, mottomdur çünkü.

      Sil