Matematik, mantık, etik, estetik ve diğer birçok keşif ve gelişmeleri Batı medeniyetini ve dolayısıyla bu küresel köyü temelinden etkileyen eski Yunanlılar, sevgi ve sevginin insan ruhuyla ilişkisi konusuna hayati önem veriyordu. Bu Hıristiyanlık öncesi dönemde Yunanlılar paganizme inanıyordu. Bu yüzden ruha ilişkin görüşleri hayaletler ya da periler gibi dini unsurlar barındırmaz. Platon ve diğerleri sevginin ruhta yaşadığını ve ruhun (dolayısıyla sevginin) üç bölümü veya boyutu olduğunu düşünüyorlardı. Bu boyutlar mide, zihin ve kalbe denk geliyordu. Yunanlılar sevginin bu üç farklı türüne eros, philos ve agape adını vermişti.
Her ne kadar bugün "erotik" kelimesini cinsellik anlamında kullansak da eski Yunan'da eros insanın tüm fiziksel iştahlarına gönderme yapıyordu. Cinselliğe olduğu kadar yemek ve içmeye olan iştah da erotikti (mide bölgesine aitti). Bu görüş açısıyla seks de yemeğe verilen değer yargılarından fazlası içermeyen bir başka iştahtı. Ancak dinler insanların sosyal davranışlarını kontrol etmeye başlamasından sonra cinselliğe diğer bedensel iştahlardan farklı yaklaşıldığını görüyoruz. Bu yaklaşım erosun anlamını daraltmış ve bugünkü durumunu getirmiştir. Bugünün tabiriyle "erotik aşk", cinsel sevgi demektir ve albeni, cazibe, gizem, kimya ve hayvani çekim gibi çağrışımları vardır. Önemini inkar edemeyiz ama sevginin daha üstün yönlerini de kabul etmeliyiz.
"Philos", birine ya da bir şeye karşı duyulan entelektüel çekimin bir tür sevgiye dönüşmesidir. Kökü "philos" kelimesinden gelen felsefenin "bilgi sevgisi" anlamına gelmesi iyi bir örnektir. "Philos", insanları, nesneleri ya da fikirleri cinsellik içermeyen bir biçimde sevmek demektir. Bir öğrenci ve öğretmeni arasındaki ilişki ya da bir arkadaşa, şiire, manzaraya, matematik teorisine, ahlak teorisine, çalışma alanına ya da sosyal bir amaca duyulan çekim bu türden bir sevgi olabilir. İşlerini seven insanların kariyerleriyle aralarında bu tür bir sevgi vardır. Hayatı seviyor ve kutluyor musunuz? Bu da bir "philos"tur. "Philos"un en güçlü dışavurumlarından biri ise arkadaşlıktır.
"Arkadaşlık söz konusu olduğunda ego, diğerininki içinde yok olmaz; tersine gelişir. Aşk ilişkisinin aksine arkadaşlık bir artı birin yine bir ettiğini söylemez; bir artı bir iki eder. Bu ikinin her biri, diğeriyle birlikte ve diğeri için zenginleşir."
-----Elie Wiesel
"Philos"un diğer bağlılık türlerinde olduğu gibi kötü bir tarafı da olabilir. Bir şeye bu tür bir sevgiyle aşırı bağlanırsanız tıpkı aşkta olduğu gibi körleşebilirsiniz. Ya da "philos" karşıtına, korkuya ya da tiksinmeye dönüşebilir. Çoğu fobi ters giden bir "philos"tan kaynaklanmaz ama benzer bir duygudan bahsedersek çekimin tiksinmeye dönüştüğünü söylemiş oluruz.
Aynı zamanda "philos"a eros karıştırmamaya da dikkat etmemiz gerekir. İkisini birbirine karıştırmak genellikle ikisini birden yok eder. Bazen mantık ve tutku birbirinden ayrılmalıdır. Yine de yakın bir iş ilişkisi yaşayan iki kişinin birbirine karşı erotik hisler beslemesi nadir görülen bir durum değildir. Ama erotik ilişki "philos"a zarar verebilir. Entelektüel benzerliklerini bir aşk ilişkisine ya da evliliğe dönüştüren bir yüksek lisans öğrencisi ve bir profesörün ilişkisi, profesörün öğrencinin gelişimini denetlemesini riske atmadığı ya da üzerine gölge düşürmediği sürece diğer birçok ilişkiden daha başarılı olabilir. Bu türden ilişkiler arasında toplumsal olarak en kabul göreni de büyük olasılıkla profesör-öğrenci ilişkisidir. Doktor-hasta, avukat-müvekkil ilişkileri türünden ilişkilerin erotik ilişkiye dönmesi, profesyonel açıdan haklı olarak kabul edilmez.
Eski Yunan'da sevginin üçüncü ve en üstün boyutu "agape"dir. "Agape", karşılık beklemeyen sevgidir. Sevginin en nadir ve değerli çeşididir. "Agape"ye sahip kişiler tamamen kişisel nedenlerle hareket eder: Dünya kocaman bir kalp tarafından sevilmeye ihtiyaç duyan insanlarla doludur ve "agape" böyle bir kalbin sevgisidir. "Agape" insanların ilahi sevgiyi kendi içlerinde yaşamalarını ve başkalarına gösterebilmelerini sağlar. Çünkü "agape" bencil değildir; dışavurumu başkalarına her zaman yardım eder, hiçbir zaman kötülüğü dokunmaz. Eros flört ve aileyi, "philos" arkadaşlığı ve toplumu mümkün kılarken "agape" ibadeti ve insanlığı mümkün kılar. "Agape" ayrıca eros ve "philos"a izin verip güçlendirebilir.
Agape"yi eros ve "philos" tan farklı kılan bencillikten uzak oluşudur. Eros insanın kendisini bir başkasında bulmaya ya da kaybetmeye çabalamasına sebep olur. "Philos" insanın kendisini ötekiyle özdeşleştirmek istemesine yol açar. "Agape" kişiden bağımsız olarak kendini gösterir ve kişisel amaçların önüne geçmesine izin vermez. "Agape" sevgisi almak, güneşin üzerinize yansıması gibidir. Başkalarına da yansımasına aldırmazsınız, onların da bunu hissetmesini istersiniz. "Agape" sevgisi vermek ise güneş ışığı yaymak gibidir.
"Agape"den yararlanıp başkalarının da fayda görmesini sağlamanın birçok yolu vardır. Bazıları bunu ibadetle, bazıları meditasyonla, bazıları hayatın zorlu dersleriyle ve bilgeliğin getirdiği kabullenmeyle, bazıları da zor mistik maceralar yoluyla yapar. Hayatınıza nasıl girerse girsin, önemli olan "ben"i denklemden çıkarmaktır. Freud için bu bir problemdi. Sevgi üzerine teorilerinin zayıf tarafı da budur. Freud iştahın, erotik ruhun yatıştırmasıyla sağlanabilecek varoluş halleri ve "mistizm" hakkında biraz okumuştu. Egolarını geçici olarak yok ederek evrenle bir olabilen ya da "şey"lerle birleşebilen insanların deneyimlerini dinlemişti. Bunları yaşayanlar genellikle deneyimlerinin verdiği hissi, okyanusa dönen bir damla ile tarif ediyordu. Bu hisse genellikle görsel his olarak ilahi bir ışık, işitsel his olarak ilahi bir müzik, tat hissi olarak ilahi bir nektar ya da ilahi bir sevgiyle yıkanmak gibi dokunma hisleri eşlik ediyordu. Freud biraz hayal kırıklığı içinde, "O
okyanus duygusunu keşfedemedim" diye itiraf etmişti. "Agape" "ben"in içinde ya da psikoanalitik haritadaki herhangi bir yerde bulunmadığı için bunda haklıydı. Ne ego, ne süper ego, ne de id "agape" alamaz ve veremez. Bunlar sadece güneşin altında biraz yanabilirler.
Hem eros hem de "philos"u yaşamak kesinlikle güzeldir. Böylece faydalarını, yararlarını ve sınırlarını kendiniz keşfedebilirsiniz. Ve hazır olduğunuzda "agape" sizi bekliyor olacaktır.
LOU MARINOFF - Felsefe Hayatınızı Nasıl Değiştirir? (s:172-175)
Not: Sevginin üç farklı türünün din olgusu ortaya çıkmadan önce nasıl değerlendirildiğini yalın ve anlaşılır bir şekilde anlattığı için kitaptan doğrudan alıntı yaptım. Yoksa, sevgi üstüne herkes bir şeyler söyleyebilir ve de yazabilir. Benim de yazılarım var sevgi üstüne, sevginin gücü üstüne. Önemli olan sevginin kaynağı ve boyutlarının keşfidir diye düşünüyorum. Yanılıyor muyum?
"Arkadaşlık söz konusu olduğunda ego, diğerininki içinde yok olmaz; tersine gelişir. Aşk ilişkisinin aksine arkadaşlık bir artı birin yine bir ettiğini söylemez; bir artı bir iki eder. Bu ikinin her biri, diğeriyle birlikte ve diğeri için zenginleşir."
-----Elie Wiesel
"Philos"un diğer bağlılık türlerinde olduğu gibi kötü bir tarafı da olabilir. Bir şeye bu tür bir sevgiyle aşırı bağlanırsanız tıpkı aşkta olduğu gibi körleşebilirsiniz. Ya da "philos" karşıtına, korkuya ya da tiksinmeye dönüşebilir. Çoğu fobi ters giden bir "philos"tan kaynaklanmaz ama benzer bir duygudan bahsedersek çekimin tiksinmeye dönüştüğünü söylemiş oluruz.
Aynı zamanda "philos"a eros karıştırmamaya da dikkat etmemiz gerekir. İkisini birbirine karıştırmak genellikle ikisini birden yok eder. Bazen mantık ve tutku birbirinden ayrılmalıdır. Yine de yakın bir iş ilişkisi yaşayan iki kişinin birbirine karşı erotik hisler beslemesi nadir görülen bir durum değildir. Ama erotik ilişki "philos"a zarar verebilir. Entelektüel benzerliklerini bir aşk ilişkisine ya da evliliğe dönüştüren bir yüksek lisans öğrencisi ve bir profesörün ilişkisi, profesörün öğrencinin gelişimini denetlemesini riske atmadığı ya da üzerine gölge düşürmediği sürece diğer birçok ilişkiden daha başarılı olabilir. Bu türden ilişkiler arasında toplumsal olarak en kabul göreni de büyük olasılıkla profesör-öğrenci ilişkisidir. Doktor-hasta, avukat-müvekkil ilişkileri türünden ilişkilerin erotik ilişkiye dönmesi, profesyonel açıdan haklı olarak kabul edilmez.
Eski Yunan'da sevginin üçüncü ve en üstün boyutu "agape"dir. "Agape", karşılık beklemeyen sevgidir. Sevginin en nadir ve değerli çeşididir. "Agape"ye sahip kişiler tamamen kişisel nedenlerle hareket eder: Dünya kocaman bir kalp tarafından sevilmeye ihtiyaç duyan insanlarla doludur ve "agape" böyle bir kalbin sevgisidir. "Agape" insanların ilahi sevgiyi kendi içlerinde yaşamalarını ve başkalarına gösterebilmelerini sağlar. Çünkü "agape" bencil değildir; dışavurumu başkalarına her zaman yardım eder, hiçbir zaman kötülüğü dokunmaz. Eros flört ve aileyi, "philos" arkadaşlığı ve toplumu mümkün kılarken "agape" ibadeti ve insanlığı mümkün kılar. "Agape" ayrıca eros ve "philos"a izin verip güçlendirebilir.
Agape"yi eros ve "philos" tan farklı kılan bencillikten uzak oluşudur. Eros insanın kendisini bir başkasında bulmaya ya da kaybetmeye çabalamasına sebep olur. "Philos" insanın kendisini ötekiyle özdeşleştirmek istemesine yol açar. "Agape" kişiden bağımsız olarak kendini gösterir ve kişisel amaçların önüne geçmesine izin vermez. "Agape" sevgisi almak, güneşin üzerinize yansıması gibidir. Başkalarına da yansımasına aldırmazsınız, onların da bunu hissetmesini istersiniz. "Agape" sevgisi vermek ise güneş ışığı yaymak gibidir.
"Agape"den yararlanıp başkalarının da fayda görmesini sağlamanın birçok yolu vardır. Bazıları bunu ibadetle, bazıları meditasyonla, bazıları hayatın zorlu dersleriyle ve bilgeliğin getirdiği kabullenmeyle, bazıları da zor mistik maceralar yoluyla yapar. Hayatınıza nasıl girerse girsin, önemli olan "ben"i denklemden çıkarmaktır. Freud için bu bir problemdi. Sevgi üzerine teorilerinin zayıf tarafı da budur. Freud iştahın, erotik ruhun yatıştırmasıyla sağlanabilecek varoluş halleri ve "mistizm" hakkında biraz okumuştu. Egolarını geçici olarak yok ederek evrenle bir olabilen ya da "şey"lerle birleşebilen insanların deneyimlerini dinlemişti. Bunları yaşayanlar genellikle deneyimlerinin verdiği hissi, okyanusa dönen bir damla ile tarif ediyordu. Bu hisse genellikle görsel his olarak ilahi bir ışık, işitsel his olarak ilahi bir müzik, tat hissi olarak ilahi bir nektar ya da ilahi bir sevgiyle yıkanmak gibi dokunma hisleri eşlik ediyordu. Freud biraz hayal kırıklığı içinde, "O
okyanus duygusunu keşfedemedim" diye itiraf etmişti. "Agape" "ben"in içinde ya da psikoanalitik haritadaki herhangi bir yerde bulunmadığı için bunda haklıydı. Ne ego, ne süper ego, ne de id "agape" alamaz ve veremez. Bunlar sadece güneşin altında biraz yanabilirler.
Hem eros hem de "philos"u yaşamak kesinlikle güzeldir. Böylece faydalarını, yararlarını ve sınırlarını kendiniz keşfedebilirsiniz. Ve hazır olduğunuzda "agape" sizi bekliyor olacaktır.
LOU MARINOFF - Felsefe Hayatınızı Nasıl Değiştirir? (s:172-175)
Not: Sevginin üç farklı türünün din olgusu ortaya çıkmadan önce nasıl değerlendirildiğini yalın ve anlaşılır bir şekilde anlattığı için kitaptan doğrudan alıntı yaptım. Yoksa, sevgi üstüne herkes bir şeyler söyleyebilir ve de yazabilir. Benim de yazılarım var sevgi üstüne, sevginin gücü üstüne. Önemli olan sevginin kaynağı ve boyutlarının keşfidir diye düşünüyorum. Yanılıyor muyum?