25 Nisan 2016 Pazartesi




DÜZCE/HARMANKAYA ŞELALESİ' NDE "RUHUMU ARINDIRMA" VE  MELEN ÇAYI' NDA RAFTİNG
(Masalların masalı gibi bir gezi *)



Yine bir Pazar günü, horozlar ötmeden kalkıyorum, heyecanlıyım. İlk kez göreceğim Harmankaya Şelalesi ve yöreyi merakımdan kaynaklansa da  heyecanım, içten içe biliyorum ki, asıl heyecanım, rafting yapıp yapmayacağıma Melen Çayı' nı gördükten sonra karar verecek olmamdan. Çünkü suyun gücünden korkmuyor değilim.  Suyun (deniz, göl, akarsu) ,yalnızca insan bedenini temizlemekle kalmayıp, insan ruhunu da arındırdığına inanırım. Denemesi bedava; ruhunuz sıkılmış, üzgün ve kederlisiniz. Yakınınızda bulunan dere, göl ya da  deniz kıyısına gidip oturun ve suyun sesine odaklanıp sadece onun sesini dinleyin, melodilerin tınısına bırakın kendinizi. Ne kadar süre orada  kaldığınızın bir önemi yok, kalkıp gitmek istediğinizde, içinizdeki rahatlama, huzur ve dinginliğe  şaşıracaksınız, eminim. 
(Gezi programı; SU' lu olunca ( şelaleli, "çay" lı, dereli, çeşmeli),  böyle bir girizgah yapmak geldi içimden. )

Yol uzun (gidiş-dönüş 500 km), gezi de  günübirlik olunca insan, gideceği yere varmadan yorulmamak için rahat bir otobüsle yolculuk etmek istiyor, ki çok rahat bir yolculuk sonrası Düzce' ye vardık. Ankara-Bolu-Düzce arasında seyir halindeyken kısa mesafelerde değişen bitki örtüsü ve coğrafi yapıyı da gözlemleme olanağı buldum. İç Anadolu Bölgesi' nin mor dağlarından Bolu ve Düzce' nin (Batı Karadeniz) yeşil dağlarına hızlı bir geçiş, mor ve yeşil arasında bocalamanıza neden oluyor. Neyse ki, insan gözü yeşile çabuk alışıyor, doğanın rengi olması nedeniyle ve bocalama yerini engin yeşil denizi izleme zevkine bırakıyor.Bu zevki sözcüklerle anlatmam mümkün değil, görmek, duyumsamak gerek. Ya da Balzac gibi betimleyebilmek. :)

Düzce' ye bağlı Cumayeri İlçesi sınırlarında kalan Dokuzdeğirmen Köyü Rafting alanına giderken, dağlarda eriyen kar sularıyla coşan, sularının rengi yeşile çalan Melen Çayı' nı yol boyunca izledim ve alana vardığımızda kararımı vermiştim; raftinge katılmayacaktım. Dağlarda yürüyüp, fındık bahçeleriyle süslü yamaçlarda gezinip tepelerden hem manzarayı seyredecek, hem de rafting yapanların heyecanlı haykırışlarına yükseklerden eşlik edecektim. Anlayacağınız benim rafting heyecanım bir başka bahara kaldı.

Yeşil doku içerisindeki patikadan hep birlikte Harmankaya Şelalesi' ne tırmanmaya başladık. Tırmanış orta zorluktaydı ve bir kilometre kadar sürdü. Bazı yerlerde su geçişleri oldukça zorluydu. Köylülerin yaptığı derme çatma iki köprüden geçmek, arada bir şelalenin oluşturduğu gölcüklere dalmak gerekti. Ama tepeye çıkıp şelaleyi görünce, saklı cennete ulaşmak için bu yolu katetmek gerekiyormuş dedim, kendi kendime. Başka nasıl bu güzelliğe ulaşılabilir ki? Her güzel şeye ulaşmak için zorlu yollardan geçmek gerektiği gibi... Şelaleyi, etrafı kalabalıklaşmadan görebilmek adına ilk sırada  tırmananlardandım ve kısa süreliğine de olsa sesini dinledim, güzelliğini seyrettim. İnsan kalabalığı oluştuğunda ise mistik arınmam tamamlanmıştı bile. Geldiğimiz yoldan geri dönerken şelalenin yıllar boyunca aktığı yatağının duvarlarındaki kaya katmanları sanki insan eliyle örülmüş taş duvarları  andırır gibi ilginçti. Bunların jeolojik araştırmalarının yapılıp yapılmadığını bilmiyorum.

Rafting yapacak grup ayrıldıktan sonra, yemyeşil fındık bahçelerinin arasından geçerek köy yoluna ulaştığımızda epeyce yükselmiştik.Manzara nefes kesiciydi. Aşağıda akan Melen Çayı, yüksekte oraya buraya serpiştirilmiş köy evlerinin süslediği her ton yeşilin yer aldığı tepeler. Gel de, Emily Bronte' un "Uğultulu Tepeleri" ni hatırlama! Bu küçük evler,  onun malikanesinden daha görkemli  duruyordu  tepelerde. Hem de uğultusuz! 

Yürüyüşümüzün son noktası Dokuzdeğirmen Köyü' ne vardığımızda, gözlerim çevrede eski su değirmenlerini aradı. Öyle ya, köye adını verdiklerine göre, değirmenler de çevrede bir yerde olmalıydılar. Hayal kırıklığına uğradım doğrusu; değirmenler teknolojiye yenik düşmüşler ve işlevlerini yitirdikleri için de yok olmuşlar. Geriye sadece  köye verdikleri isim kalmış. Köy meydanında bulunan 600 yaşındaki koca çınarı görünce yüzümde güller açtı, şaşırdım. Yüzyıllara meydan okumuş, sert rüzgarlara boyun eğmemiş, insanların hoyratlıklarına aldırış etmemiş. kocaman ve yaşlı gövdesine rağmen hayata inat filiz verdiği dallarındaki yeşil yapraklarıyla dimdik ayakta ve karşımdaydı. Ağacın çevresini dolanıp kof ve çürümüş izlenimi veren kovuğuna girdiğimde şaşkınlığım arttı; 5 kişinin içinde rahatça oturabileceği geniş bir alanda  oturma bankı ve masa yer alıyordu  ve üç çocuk oturmuş keyiflerini kaçıran şaşkın şaşkın ağacı inceleyen, fotoğraf çeken  bu yabancıya yani bana bakıyorlardı. Çocuklardan izin isteyerek kısa bir süre bankta oturdum, gözüm ağaç kovuğunun tepesinden gözüken masmavi gökyüzünde, gönlümde ise Nazım' ın şiiri; Masalların Masalını okumuyor, yazıyordum  sanki:

Su başında durmuşuz.
Su serin,
Çınar ulu,
Ben şiir yazıyorum.
Kedi uyukluyor
Güneş sıcak.
Çok şükür yaşıyoruz.
Suyun şavkı vuruyor bize
Çınara bana, kediye, güneşe, bir de
ömrümüze...

Çok şükür yaşıyorum ve bu güzellikleri gördüm diyerek, ruhum arınmış, gözüm gönlüm açılmış, içim huzurla dolu olarak dönüşe geçmek için bindim otobüse.





Not: Çınar ağaçlarının bin yıl yaşadığı söylenir. Dokuzdeğirmen köyünde bulunan bu 600 yıllık "Anıt Ağaç", kendi haline bırakılsa belki yıllara meydan okuyup bin yıllık ömrünü tamamlayabilir. Ancak, koruma altına alınmış olsa da, İstanbulluların içme suyu ihtiyacını karşılamak için Melen Çayı üzerine yapılacak olan baraj suları altında kalacağını söyledi köylüler. 


 * Nazım Hikmet' in "Masalların Masalı" şiirinden. 








































                   Alttaki beş fotoğraf  Nedim Yılmaz tarafından çekilmiştir.













4 yorum:

  1. Çok güzel bir yermiş. Bende ilk fırsatta gideceğim. Selamlarımla..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Baraj suları altında kalmadan görmek gerek,bu cennet yöreyi. Trekking grupları genellikle Nisan ayını tercih ediyorlar, rafting için su düzeyi azalmadan. Grup haricinde her zaman gidilebilir. :) Yorumunuz için teşekkürler. Selamlarımla.

      Sil
  2. İzninizle yazınızı grupta paylaşıyorum. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Paylaşmanızdan mutlu olurum. O kadar güzeldi ki gördüğüm yerler, yazıya ancak bu kadar dökebildim. Gidip görmek gerek...

      Sil