4 Mayıs 2016 Çarşamba




"KOKU"LU  ANILAR






İnsan için, koku alma duyusunun güçlü olması iyi mi, yoksa kötü mü diye çok düşünmüşümdür; burnumun kokulara olan hassasiyeti nedeniyle. Hatta seçme şansım olsaydı, koku alma duyumun gücü yerine, gözlerimin bir şahininki kadar keskin görüşlü olmasını yeğlerdim, dediğim de olmuştur.  Çok okumaktan yorulan gözlerimin,optik  cam olmadan her şeyi flu görmesinden yakınarak hem de. Net görebilmek için bir araca ihtiyaç duymak, insanı o araca bağımlı kılıyor. Oysa kokuyu (beyinde bulunan ve kokuyu alan"all factor" sinirinde sorun yoksa), aracısız, direkt alabiliyor, mis mi, yoksa pis mi kokuyor ayırt edebiliyorsunuz. Bu ayrım sonunda da "burnuma kötü kokular geliyor" diyebileceğiniz gibi, "burnuma mis gibi kokular geliyor" da diyebilirsiniz. :)

Bir sokaktan geçerken ya da bir apartmanın merdivenlerini tırmanırken burnunuza gelen kek, kurabiye veya sıcak börek kokusu sizi geçmişe, çocukluğunuza götürebilir; annemin kurabiyeleri gibi kokuyor dedirtebilir. Bu duyguyu yaşamayan veya kokularla geçmişe yolculuk yapmayan biri var mıdır? Sanırım yoktur. Bu yazıyı yazmama neden olan ise bir pastanenin önünden geçerken aldığım geçmişimin kokusuydu. Neden bu kadar güçlüydü ki, kokuyla gelen anılarımın görüntüsü? Bir koku beyinde oluşturduğu bir hafızayla bizi nasıl geçmişe götürebiliyordu ki?  Konuyu araştırmaya  karar verdim ve ilginç bilgilere ulaştım. İşte araştırma sonucu bulduklarım:

Doğamızda, koku duyusunu algılayabilecek canlılar dışında "koku" diye bir kavram olmadığını söyleyen Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Sinan Canan koku ile ilgili şunları söylüyor: "Koku, vücudumuzun dış dünyadan haber alma yolları olan temel duyulardan bir tanesidir. Koku dediğimiz kavram aslında sadece bir biyolojik algılama ve yorumlama meselesidir. Kokunun diğer duyulardan bazı farklı yönleri olmakla beraber, hem filogenetik olarak çok "eski" olması hem de davranışlarımız üzerinde doğrudan etkiye sahip olması bakımından önemlidir. Fakat yine koku da diğer duyularımızda olduğu gibi dışarıdan gelen bazı uyaranların mesela burada bazı uçucu kimyasal maddelerin vücudumuzda kendilerine uygun algılayıcı (reseptör) hücreleri etkilemesi sonucu tetiklenen bir dizi karmaşık sinirsel süreç ile algılanır. Neticede yapılan şey, kimyasal sinyallerin kimyasal algılayıcılar (kemoreseptörler) aracılığıyla beynin anlayabileceği sinirsel sinyallere dönüştürülmesidir."

Güzel kokunun kadınlarda ağrı kesici etki yaptığını söyleyen Doç. Dr. Sinan Canan, ağrı duyusunu, depresyon durumlarını ve hafızayı en fazla etkileyen şeylerden birisi "koku"dur diyor ve ekliyor: "Koku duyusu, her ne kadar insanlarda , mesela "köpekler kadar gelişmiş değildir" gibi kalıp cümlelerle hep ikinci üçüncü planda önemli bir duyuymuş gibi düşünülse de aslında öyle değildir. Sadece çevreniz hakkında size çok önemli bilgiler vermekle kalmaz, bütün davranışlarınızı etkileyebilme, hatta biyolojik ritimlerinizi dahi etkileyebilme özelliğine sahiptir. Psikobiyoloji alanında kokuya dair gerçekten çok sayıda çalışma yapılmış ve yapılmaya da devam ediyor. Mesela bazı kokuların mekan algısını etkilediği, bulunduğunuz yeri size daha büyük ve daha küçük gösterdiği biliniyor. Güzel koku hafıza oluşumuna olumlu etki yapıyor ve güzel olarak nitelendirilen kokularla birlikte öğrenilen bilgi veya beceriler genellikle insanlarda daha kalıcı halde depolanabiliyor. Koku kayıtlarının beyinde nasıl depolandığını, aynen hafıza kayıtlarında olduğu gibi, pek bilemiyoruz. Bu konuda Walter Freeman' ın yaptığı çalışmalar ilginç ayrıntılar verse de yine de kokunun ve benzer sinirsel hafıza kayıtlarının ne şekilde tutulduğu hakkında pek fikrimiz yok. Koku hafızasının görsel hafızadan daha kuvvetli olduğunu ve daha uzun süre saklanabildiğini de biliyoruz.Görülen bir sahnenin hatırlanma oranı üç ayda yüzde ellinin altına düşerken, kokular bir yıl sonra deneklerin yüzde altmış beşi tarafından hala hatırlanabiliyor mesela. Dolayısıyla, koku hafızası görsel ve işitsel hafızadan daha kalıcı etkiye sahip."


Koku duyusunun insanın anne karnında en önce gelişen duyu olduğunu, bu nedenle bebek doğduğu zaman  anne kokusunu diğer kokulardan ayırt edebildiğini ve koku duyusunun bir diğer ayırt edici özelliğinin beyinde talamusa uğramadan direkt olarak koku korteksine giden tek duyu olduğunu ve koku hafızasının görsel hafızadan daha kuvvetli olduğunu ve daha uzun süre saklanabildiğini öğrendikten sonra kokulu anıların neden daha güçlü olarak bizi etkilediklerini anladım. Kokuyla geçmişe yolculuk, anıların çağrılması daha gerçek gibi duruyor, gözlerimizin önünde...İnsan görüntüyü unutabiliyor ama kokuyu asla.


Koku denilince,  Patrick Süskind' in "Koku" kitabından söz etmeden olmaz. Kitabı okumuştum ve yazarın kaleminin gücünün, kokuları sözcüklerle tanımlarken, kokuyu adeta hissettirmesinden geldiğini anlamıştım. Okurken, kitabın kelimeleri kokuyordu sanki. Sonra filmi çekilmişti ama kitabını okuduğum filmleri izlememe huyumdan dolayı filmi izlememiştim. "Koku"nun kahramanı Jean-Baptiste Grenouille, tüm insani duyumlardan ve duygulardan yoksun, sadece kokulara karşı aşırı duyarlı biridir. Çünkü kendisinin kokusu yoktur. İstediği kokuları üretebilmek için cinayet işlemekten çekinmez. Grenouille, herkesin ve her şeyin kokusunu almaktadır. İstediği tüm kokuları üretmekte gerçek bir dahidir. Kendisinin bulunduğu yerlerde insanların onun kokusunu alamadıklarını anladığı gün, dünyası altüst olur. Artık tek bir amacı vardır; başkalarına, kendisi için sanki insanmış izlenimini verebilecek kokular sürünmektir. 

Bir başka ünlü yazarın, Nikos Kazancakis' in "Zorba" da kokuya ilişkin yazdıkları ise oldukça düşündürücü...

"Ben her insanın ayrı bir kokusu olduğuna inanırım. Biz bunu anlamıyoruz, çünkü kokular birbirine karışıyor, hangisi senin, hangisi benim olduğunu bilemiyoruz; yalnız havanın pis bir koku yaydığını anlıyor; buna da insanlık adını veriyoruz."

Hoş kokulu anılarınızın olması dileğiyle...


Not: Doç. Dr. Sinan Canan' ın "koku" yla ilgili açıklamalarına ve araştırma sonuçlarının tümüne linkten ulaşabilirsiniz:
http://fesraoz.blogspot.com.tr/2012/05/beyni-etkisi-altina-alan-duyu-koku-1.html

Görsel: www.biyolojisitesi.net



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder