MANTIKSIZ ADAM FİLMİ
9 Ekim 2015' te vizyona giren Mantıksız Adam (Irrational Man) , bir Woody Allen filmi ve benim kaçırmak istemediğim filmlerden. On kişilik grupla birlikte izledim filmi ve her zamanki gibi çok beğendim. Bir Recep İvedik filmi olsaydı, salon tıklım tıklım olurdu diye geçti aklımdan. Kış Uykusu filmini de üç kişi izlediğimi hatırlayınca. Sonra neden böyleyiz, bu ülke neden kaostan kurtulmuyor diye söylenip dururuz. Düşünmeyi, düşünen insanları sevmediğimiz için olabilir mi?
Filmlerinde içerik olarak kadın-erkek ilişkilerini, cinselliği, birbirini aldatan eşleri kullanması ve bunları dantel gibi ince ince işlemesiyle, olaylardan çok karakter analizleri üzerinde durmasıyla ve karakter analizlerini derinlemesine yapmasıyla ünlü 80 yaşındaki delikanlı Allen, Mantıksız Adam filminde varoluşsal sıkıntıları, hayatın anlamsızlığını sorguluyor. Hem de çok karmaşık konular diye düşündüğümüz bu konuları, hayata indirgeyerek, basit, somut bir biçimde yapıyor.
Film, Felsefe Profesörü olan Abe Lucas (Joaquin Phoenix) ders vermek üzere küçük bir kasabadaki üniversiteye gelmesiyle başlar. Abe, hayattan zevk almayı ve umudu kesmiş, yılgın, alkol bağımlısı ve iktidarsız bir adamdır. Bu haliyle de felsefe konuşmak gibi bir niyeti yoktur. Ona göre, okuldan mezun olup düzenin çarklarına kapılan kim felsefe düşünür ki?
Abe, ilk derste, felsefenin gerçek yaşamdaki zor sorulara cevap vermeyen bir lafazanlık olduğunu söyleyerek, Soren Kierkegaard ve Immanuel Kant gibi filozoflara değinir, kendi karamsarlığını unutarak. Ve öğrencilerine felsefeye ilişkin şunu söyler: "Felsefe, sözsel mastürbasyondur." Soren Kierkegaard,"Felsefe tarihinin soyut mantıksal kurgularla geliştiğini ve bu nedenle bireyi, bireyin gerçek yaşamını gözden kaçırdığını düşünür. Ona göre varoluş, somut ve öznel insanın yaşamıdır. Bu nedenle felsefe somut düşünmeye, yani varoluşa yönelmelidir." dediğini düşünürsek, Abe' in felsefe hakkındaki bu sözünü anlamlandırabiliriz.
Abe, gönüllü olarak dünyanın sorunlu bölgelerine gitmiş, ihtiyacı olanlara yardım etmeye çalışmış, ancak arkadaşının Irak' ta öldürülmesiyle bu gezegendeki hiçbir şeyin değiştirilemeyeceğinin farkına varmıştır. İşte bu farkındalık, onu hayatın anlamsızlığı üzerinde düşünmeye sevk ederek, karamsarlığa ve kaygılı bir kişiliğe dönüştürmüştür. Zaman zaman panik atak krizleri geçirmektedir.
Ancak, bir raslantı ve bir kısmet, ya da şans diyelim Abe' in geleceğini belirleyecektir.Jill ile Lunaparka giden ve bir şans oyununda kazanan Abe, öğrencisine şöyle der:" Yüzde 50, bazı insanların sahip olabileceğinin çok üstünde bir şanstır..." Bence bu sahne çok önemli ve filmin sonunu belirliyor. Şans mı? Şansızlık mı?
Abe ile ilişki kuran iki kadın vardır: İlki, sıkıcı evliliğinden, evliliğin monotonluğundan kurtulmak isteyen ama tek başına bunu gerçekleştiremeyeceğini bilen ve risk almayı göze alan Profesör Rita (Parker Posey)dir. Diğeri ise, zeki olduğu kadar, güzel olan genç öğrencisi Jill (Emma Stone) dir. Bu iki kadınla ilişkisi Abe' yi fiziksel olarak değiştirir. Ruhsal değişimi; hayatı sevmesi ve anlamlı bulması ise Jill' le birlikte restoranda yemek yerken tesadüfen bir konuşmaya tanık olmasıyla gerçekleşir. Artık hayatta bir amacı vardır, hayat yaşanmaya değerdir. Tabii ki bu amacı söylersem filmi izleyecek olanları bu zevkten yoksun bırakmış olurum. Ama Felsefe Profesörü Abe' in bir Dostoyevski hayranı olduğunu ve Suç ve Ceza' daki Raskolnikov' a öykündüğünü söyleyebilirim sadece... Hayatı sevmeye, hayatın zevklerinden tat almaya başlayan Abe' in bu değişimi kendisine neler getirecek ya da kendisinden neler götürecektir?
"Allen, fiziksel olarak da bir değişiklik gerçekleştirmiş. Joaquin Phoenix' in performansıyla Abe' in yer aldığı her sahneye huzursuzluk yüklüyor... Felsefe sözcüğünün ağırlığı altında kasaba ahlakıyla dalga geçerken, alttan alta insan doğasının suça yatkınlığının önünü açıyor... Seyirciyi inandırıp ikna ediyor, hatta suç ortağı yapıyor. Gerçek hayatın acımasız yüzü ve sürprizleriyle bir defa daha varoluşsal sorulara manalı tek bir yanıt veremiyor! 'Düzensiz düzenin' tuhaflığı, karanlığı ve karışıklığı içinde bizleri en çıplak halimizle yüzleştiriyor." (www.beyazperde.com/filmler/elestiriler)
Maç Sayısı, Mavi Yasemin filmlerinden sonra Allen' in izlenmeye değer güzel bir filmi; Mantıksız Adam (Irrationel Man). Bence sinemada izlemenin keyfini kaçırmayın. İyi seyirler...
Mavi Yasemin filmiyle ilgili yazdıklarımı merak ediyorsanız, işte linki :
http://sahriye.blogspot.com.tr/2013/10/mavi-yasemin-blue-jasmine-vizyonda-bir_23.html
Maç Sayısı, Mavi Yasemin filmlerinden sonra Allen' in izlenmeye değer güzel bir filmi; Mantıksız Adam (Irrationel Man). Bence sinemada izlemenin keyfini kaçırmayın. İyi seyirler...
Mavi Yasemin filmiyle ilgili yazdıklarımı merak ediyorsanız, işte linki :
http://sahriye.blogspot.com.tr/2013/10/mavi-yasemin-blue-jasmine-vizyonda-bir_23.html
Bizler, düşünmeyen, araştırmayan,sorgulamayan, dayatıcı bir toplumuz Bu yüzdendirki ilerleme kaydedemiyoruz.Var olan potansiyelimizi ortaya çıkaramıyor olanıda yok ediyoruz . Değiştirilmeyecek hiçbirşey yoktur .Duygu alanı bize aittir duygularımızı şekillendirmek, yönetmek bizim elimizde .Yaş önemli deyil idealler var oldukça yaşlılık bile hissedilmez...LEMİYE KILIÇ
YanıtlaSil