16 Nisan 2014 Çarşamba




ŞEVÇENKO' NUN  KALEMİ
Nazım Hikmet



Dosya:Gipsy Fortune Teller by Taras Shevchenko.jpg



Blog yazmaya karar verdiğimde maksadım; okuduğum yüzlerce kitaptan aklımda kalanları, önemli gördüğüm ve not aldığım bilgileri sizlerle paylaşmaktı. Öyle ya! Bilgi paylaşılmadıktan sonra neye yarar? Bence, paylaşılmayan bilgi, kaybolmaya, unutulmaya ve yerinde saymaya mahkumdur. Çünkü paylaşılmayan bilgi, ilerleme kaydedemez. Bir düşünsenize; geçmişten günümüze düşünürler, filozoflar ve bilim insanları düşündüklerini, yaptıklarını, buluşlarını, keşiflerini bencillik edip kendilerine saklasalardı, sistematik bir bilgiden söz edebilir miydik? Tabii ki hayır. Bir sonra gelen, bir öncekinin düşüncelerini geliştirmiş, üstüne fazladan bir şeyler koymuştur. 

Bunu neden yazdım? Yakın çevremde bulunanlar, blogumda genellikle bilgi paylaşmamı  eleştirir oldular. Yazdıklarımdan bilgilendiklerini söylüyorlar ama biraz da duygu ve düşüncelerimi paylaşmamı istiyorlar. Bunu yapıyorum zaten. Ancak, ben ne bir yazarım, ne de bir gazeteci...Sadece bir blog yazıyorum hepsi o kadar. Bilginin güç olduğuna inanan biri olarak, "Bilgi Çağı"nda bilgi paylaşımını çok önemsiyorum ve bilgi paylaşımlarını keyifle yapıyorum. Umarım, blogumu okuyan sizler de aynı keyfi alıyorsunuzdur.
Gelelim;  Nazım Hikmet' in hayran olduğu, şiirlerinden etkilendiği Mayakovski ve Şevçenko ile  ilgili anılarına.

Nazım Hikmet' in yaşamında önemli rol oynayan bir olay 1926 yılında Moskova' da şair Mayakovski ile tanışması oldu. İşte tanışmalarının öyküsü:" Nazım' ın ilk başlarda kaldığı otelde iki kız kardeş vardı. Şura ve Lyolya. Bu kızlar Nazım' a büyük yakınlık gösterdiler ve şairi odalarına çağırdılar.Nazım odada gür sesli, iriyarı, geniş omuzlu, kafası usturayla tıraş edilmiş bir adamla karşılaştı.Şura bu kişiyi Nazım'la tanıştırdı.Nazım' ın o dönemde Rusçası çok kötü olduğu halde hemen dost oldular. Meğer bu kişi Mayakovski imiş. Şiirlerini okudu. Nazım bunları güçlükle anlıyordu ama şiirleri gördüğünde, şairin basamak biçimindeki dizeleri çok ilgisini çekti.

Onun şiirleriyle Nazım' ınkilerin ortak yanları vardı: Şiirlerdeki lirik ve eleştirel yaklaşımlar ile siyasal öğelerin ağırlığı. İkisi de tribün şairiydi. Yani kitlelerin önünde bağıra bağıra şiir okumayı seviyorlardı. Nazım Mayakovski' den çok şey öğrendi ama onu asla taklit etmedi.
Nazım Mayakovski' yle ilk kez halkın karşısında şiir okumaya çıktığı zaman korkuyordu. Mayakovski kendisine,"Korkma," dedi, "nasıl olsa anlamayacaklar." (Hıfzı Topuz - Hava Kurşun Gibi Ağır- Nazım Hikmet' in Romanı)

1930 yılında intihar eden Mayakovski' nin eşyalarının yer aldığı müzeyi Nazım 1955' te ziyaret eder ve çok sevdiği şairin eşyalarının önünde fotoğraf çektirir.

Nazım' ın etkilendiği bir diğer şair de Ukrayna' lı Hümanist şair ve ressam Şevçenko' dur. Kiev' e gittiğinde Nazım 56 yaşındadır ve kalbi onu zorlamaktadır. "Nazım Hikmet, ünlü yazar Şevçenko' nun kalemini görmek istediğini müze görevlisine söylediğinde adam işaret parmağıyla merdivenleri gösterir:
"Üst katta efendim!"
56 yaşındaki şair, yaşadığı ömrün neredeyse üç katı olan basamakları görünce, müze görevlisinin sandalyesine oturur. Zaten, müzeye gelmek için yürüdüğü yol hasta kalbini epey zorlamıştır. Bu yorgunluğun üstüne merdivenleri çıkmayı göze alamayacağını, biraz dinlenip gideceğini söyler...

Gözden kaybolan görevli iki üç dakika sonra Müze müdürüyle Nazım' ın yanına gelir. Müze müdürü konuşurken nefes nefesedir:
"Hoş geldiniz efendim. Duydum ki, Şevçenko' nun kalemini görmek istemişsiniz ama hastalığınızdan dolayı merdiven çıkamıyormuşsunuz. Siz lütfen istirahat buyurun, ben birazdan gelirim."
Nazım, merdiven basamaklarını hiç zorlanmadan hızlı hızlı çıkan müdürün arkasından gıptayla bakar. Ne olurdu şu kalp hasta olmasaydı da, o da basamakları birbiri ardına devirip, hayranı olduğu Şevçenko' nun eserlerini yazdığı kalemini görebilseydi!..

Müze müdürünün ayak seslerini duyan Nazım, tekrar merdivenlere çevirir başını...Adamın elinde itinayla taşıdığı bir kutu vardır!
Şairin yanına gelen müdür, kutuyu açarak uzatır:
"Buyrun efendim, Şevçenko' nun kalemi!..."

Kiev kentinde yaşanılan bu olay olmasaydı, yani Nazım Hikmet o kalemi göremeseydi "Şevçenko' nun Kalemi" adlı şiir yazılamayacaktı. Şiirin son kıtasında yer alan "Verdi bana kalemini" dizesi, işte bu yazıda anlattığımız hiç bilinmeyen bu öykünün eseridir. Nazım, kalemi görmek için merdivenleri çıkamazken, sanki Şevçenko ona kalemini uzatmıştır:

Konuştuk şiir üstüne
Yüreğim gibi dedi, yana yana
Şiir düşmeli, dedi, halkın önüne
Verdi bana kalemini. "
(Sunay Akın - Geyikli Park)

Nazım' ın hayran olduğu iki şairle ilgili anılarını, iki ayrı kitaptan aktardım. Nazım hayranları bilsinler, okusunlar istedim. Belki, kitap okumaya vakitleri yoktur diye...


İlgilenenler için: Şevçenko' nun resimleri de çok ünlüdür. Sayfa başına koyduğum resmini çok beğendim. Resim, tr.wikipedia.org web sitesinden alınmıştır.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder