GÜVEN VARSA, SEVGİ DE VARDIR!..
Her insanda doğuştan güven duygusu arayışı vardır. Anne karnında güven içinde olduğunu hisseden bebek, doğduktan sonra da annesinin kollarında bulur huzuru. "Annenin çocuğunu beslemesi, sevmesi, ilgi göstermesi, sıkıntısı olduğunda bebeğine sevecen davranarak, onu sıkıntısından kurtarması karşısında bebek kendisini güvencede hisseder ve anneye bağlanır. Anne ile çocuk arasında oluşan bu olumlu ilişki, temel güven duygusunun çekirdeğini oluşturur. Bebek kendisini, değer verilen ve sevilmeye layık biri olarak algılar. Yani kendisine güvenmeye başlar.Bebekteki ilk toplumsal güvenin belirtileri, beslenmesinin rahat bir hale gelmesi, uykusunun derinleşmesi ve bağırsaklarının rahatlamasıdır. Bu sağlıklı gelişim çocuğun kendine ve dünyaya güvenebilmesi demektir. Anneyle olan ilişkinin sağlıklı veya sağlıksız oluşuna göre temel güven duygusu veya temel güvensizlik gelişir. Ailesi içinde, sevgi ortamı içinde büyümeyen temel güven duygusu gelişemeyen çocuklarda, daha sonraki yıllarda içe kapanık, depresif davranışlar ortaya çıkabilir." (Prof. Dr. İlkay Kasatura - Kişilik ve Özgüven)
Çocuk için, öncelikli olarak aile içinde gelişen (güven ve sevgi) duygu ikilisi, daha sonraları okul, arkadaş, iş çevresi yani toplumsal ilişkilerde gelişmesine devam edecek ya da bireyin ruhsal durumuna, davranışlarına bağlı olarak güvensizlik ve sevgisizlik olarak ortaya çıkabilecektir.
Birine korkmadan, çekinmeden ve kuşku duymadan inanıyor ve bağlanıyorsanız ona güveniyorsunuz demektir. Birine güvenme duygusunu kazanmak çok zor olduğu halde, güvenini kaybetmek çok kolaydır. Güveninizi kaybettiğinizde ise, kaybettiren kişiye bir daha güvenemezsiniz. Artık, o kişiyle kuşku duymadan iletişimde bulunamazsınız. Çünkü, güven kendi içinde "kuşku" yu barındıramaz.
Hayatının herhangi bir döneminde "Güvendiği dağlara karlar yağdığını" görünce; üzülmeyen, güven kaybına uğramayan biri var mı? Bence yoktur. Bu güven kaybını yaşayan kişi, diğer insanlara güvenmekte zorlansa da, insanlarla olan iletişimi ve sosyal ilişkileri nedeniyle, daha da önemlisi kendi ruhsal sağlığı açısından biri veya birilerine güvenmek zorunda hisseder.
La Rochefoucauld' un dediği gibi: " Başkalarına karşı beslediğimiz güvenin en büyük kısmını doğuran, kendimize olan güvenimizdir." Önemli olan kendimize olan güvenimizi kaybetmemek. Kendine güveni olmayanlar, başkalarına da güvenmezler çünkü...Ve unutmayalım! Güven sevginin temelidir...
Çocuk için, öncelikli olarak aile içinde gelişen (güven ve sevgi) duygu ikilisi, daha sonraları okul, arkadaş, iş çevresi yani toplumsal ilişkilerde gelişmesine devam edecek ya da bireyin ruhsal durumuna, davranışlarına bağlı olarak güvensizlik ve sevgisizlik olarak ortaya çıkabilecektir.
Birine korkmadan, çekinmeden ve kuşku duymadan inanıyor ve bağlanıyorsanız ona güveniyorsunuz demektir. Birine güvenme duygusunu kazanmak çok zor olduğu halde, güvenini kaybetmek çok kolaydır. Güveninizi kaybettiğinizde ise, kaybettiren kişiye bir daha güvenemezsiniz. Artık, o kişiyle kuşku duymadan iletişimde bulunamazsınız. Çünkü, güven kendi içinde "kuşku" yu barındıramaz.
Hayatının herhangi bir döneminde "Güvendiği dağlara karlar yağdığını" görünce; üzülmeyen, güven kaybına uğramayan biri var mı? Bence yoktur. Bu güven kaybını yaşayan kişi, diğer insanlara güvenmekte zorlansa da, insanlarla olan iletişimi ve sosyal ilişkileri nedeniyle, daha da önemlisi kendi ruhsal sağlığı açısından biri veya birilerine güvenmek zorunda hisseder.
La Rochefoucauld' un dediği gibi: " Başkalarına karşı beslediğimiz güvenin en büyük kısmını doğuran, kendimize olan güvenimizdir." Önemli olan kendimize olan güvenimizi kaybetmemek. Kendine güveni olmayanlar, başkalarına da güvenmezler çünkü...Ve unutmayalım! Güven sevginin temelidir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder