10 Nisan 2014 Perşembe


HAYVANSEVER  BİR  PADİŞAH:
II. ABDÜLHAMİD




Osmanlı İmparatorluğu tahtına oturan 36 Padişah' dan hiçbirinin kişiliği ve saltanat dönemi, 33 yıl tahtta kalan II.Abdülhamid' inki kadar yoğun ve birbirine zıt yorumlara konu olmadı. Kimilerine göre, "Kızıl Sultan" dı, kimilerine göre de, "Ulu Hakan". II. Abdülhamid' i anlatan birçok kitap okudum ama , doğruyu söylemem gerekirse onun kişiliği ve yönetim anlayışına ilişkin düşüncelerim kafamda netleşmedi: "Hangi Abdülhamid?" sorusu hala zihnimi kurcalarken, bu sorunun cevabını, Abdülhamid kitabında Alpay Kabacalı veriyor: "Günümüzde, 'Hangi Abdülhamid?' sorusunu ortaya atmanın, onu şu ya da bu prizmadan görmenin, yanlış bilgi sahibi olmak ve tarihi yanlış değerlendirmek gibi sakıncaları bir yana, hiç yararı yoktur. Dolayısıyla, Osmanlı tarihinin oldukça uzun bir sürecinde tahtta kalmış ve üstelik imparatorluğu kendisini eksen olarak yönetmek için elinden gelen çabayı harcamış olan Abdülhamid, artık nesnel tarihin prizmasından geçirilerek incelenmeli, değerlendirilmelidir."

Kitaplarda yazılan, anlatılan Padişah ve Halife Abdülhamid' i tanıyorsunuz zaten. Ben bu yazımda, onun insani yanlarını yani insan Abdülhamid' i anlatmak istiyorum. II. Abdülhamid' in özel hayatına dair bilgiler hemen hemen aynı kaynaklara dayanılarak verildiğinden, kalıplaşmıştır. Tahtta kaldığı süre boyunca ülke içinde övgü ve duadan başka hakkında herhangi bir şey yazılamadığından, söylentiler(fısıltı gazetesi) yoluyla yalan yanlış birtakım şeyler kulaktan kulağa aktarılmış; sonradan bunlar yazıya geçirilmiştir. Bir de, dönemin ileri gelenlerinin anıları vardır ki, anıların tarihe kaynaklık etme niteliği sınırlıdır araştırmacılara göre. ( Alpay Kabacalı-Abdülhamid)

II. Abdülhamid, 1876 devriminden sonra, Dolmabahçe Sarayını duygusal nedenlerle terk ederek daha korunaklı olan Yıldız Sarayı' na yerleşti. Hayvanlara düşkün olan Padişah' ın Yıldız Sarayı' nda hayvanat bahçesi vardı. Bu hayvanat bahçesinde; " Zebradan zürafaya ve devekuşuna kadar pek çok hayvan vardı. Bilhassa dünyanın sayılı kuşları, mesela akla gelebilecek en değerli papağanlar ve güvercinler bulunuyordu. Özellikle papağanlar, 1909 yılında Sultan' ın tahttan indirilmesi üzerine Yıldız yağmasında paylaşılmış, kalan hayvanlar da dağılmıştır.

Herkes bilir ki papağanlar kendilerine öğretilen sözleri gayet anlaşılır bir şekilde tekrar edebilirler. Fakat, tarihte öyle papağanlar vardı ki, bunlar öyle defalarca tekrar edilerek ezberledikleri şeyleri değil, tam aksine bir defa gördükleri ve duydukları şeyleri aynen rapor ederlerdi. Nasıl olduğunu bilmeye şimdilik imkan yoktur ama Yıldız Sarayı' nda II.Abdülhamid' in bir beyaz papağanı vardı ki, sarayda olup biten her şeyi aynen padişaha anlatabiliyordu.Bu marifetli papağan sarayın her tarafını dolaşır, duyduklarını sultana gayet güzel bir telaffuz ve sadakatle aynen tekrar edermiş. Abdülhamid' in çatalla yemek yiyen Ankara kedisi 'Ağa Efendi' ve de köpeği varmış yanından hiç ayırmadığı." ( Uzakları Görebilen Hükümdar Sultan II. Abdülhamid Han - Editörler: Osman Doğan-Selman Kılınç)

II. Abdülhamid, devlet işlerinden biraz uzak kaldığında, sarayın etrafında bulunan büyük bahçeye çıkarak dünyanın dört bir tarafından getirilerek buraya dikilmiş olan çeşit çeşit çiçeklerin bakımıyla da meşgul olurmuş.

Şimdi soruyorum sizlere;hayvanları ve çiçekleri seven bir insan ne kadar kötü olabilir ki? Sorunun cevabı, Arthur Schopenhauer' in şu sözünde saklı:
"Hayvanları sevmek insanın karakteri ile yakından ilgilidir. Rahatlıkla iddia edebiliriz ki, hayvanlara kötü davranan bir insan iyi bir insan olamaz..!"


Not: II. Abdülhamid' i ve dönemini tarafsız ve objektif bir şekilde anlatan Alpay Kabacalı' nın "TANZİMAT' TAN II. MEŞRUTİYET'E İMPARATORLUK VE NESNEL TARİHİN PRİZMASINDAN - ABDÜLHAMİD " kitabı bir DenizKültür yayını. II. Abdülhamid' i tanımak istiyorsanız eğer güzel bir kaynak kitap olduğunu söyleyebilirim. 

Görsel, en.wikipedia.org web sitesinden alınmıştır.





2 yorum:

  1. Bir önceki yazınızla bu yazınız arasındaki ortak noktadan cihetle bu yorumu yapmak isterim :) Nuh: Büyük Tufan filminde geçen bir replik de Arthur Schopenhauer'in yaklamının aynen doğrulamakta. Filmi izlemiş olanlar, hangi sözden bahsettiğimi anlamışlardı sanırım. Filmde Nuh oğlunun sorusu üzerine der ki: "Hayvanlar masumdur; çünkü onlar dünyada da halen daha Adem ve Havva'nın yaşadıkları Cennet bahçesindeki gibi yaşamaktalar." Hayvanları sevmeyen insanları sevemez.

    YanıtlaSil