1 Mayıs 2014 Perşembe




NAZIM HİKMET'İN ÇİZDİĞİ DESENDEKİ KIZA TUTULAN VE ONUNLA EVLENEN ŞEVKET SÜREYYA AYDEMİR'İN ÖYKÜSÜ


Uzunca bir süredir, tarihin sararmış sayfalarından seçtiklerimi sizlerle paylaşmadığımı fark ettim. Ve bugün, bunu telafi etmek istiyorum. Paylaşacaklarım "sanat"la ilgili olacak. Umarım, keyifle okursunuz...

II. Dünya Savaşı sürerken Türkiye, 1940 yılının Haziran ayında savaşın eşiğine gelmişti. Ama I.Dünya Savaşındaki yanılgısına düşmemişti. O eşiği aşmasını bilmişti. Ankara, savaşa girmekten kurtulurken, konservatuvar öğrencilerinin ilk opera temsilini seyretti. Genç soprano Mesude Çağlayan' ın aryalarını dinledi. Gerçi bu, üç perdelik Madame Butterfly' ın sadece ikinci perdesiydi. Birinci ve üçüncü perdelerin çalışmaları daha bitmemişti. Ama çok önemli bir başlangıçtı. Devlet Konservatuvarı'nın  Carl Ebert yönetimindeki öğrencileri, ilk opera temsillerini Ankara Halkevi Sahnesinde, 21 Haziran 1940 gecesinde Cumhurbaşkanı İnönü' nün huzurunda verdiler. İnönü' yle birlikte tüm devlet erkanı ve kordiplomatik oradaydı. (Altan Öymen - Bir Dönem Bir Çocuk)


Verdi' nin  "Aida" operası Süveyş Kanalı' nın açıldığı yıl (1869) Kahire Operası için bestelenmiş olup Verdi, operayı yazarken Eski Mısır' dan esinlenmişti. Daha sonra Mısır' da Aida, Zafer Marşı olarak çalınıyordu. (Gilbert Sinoue - Yasemin Kokusu)

Bunu şunun için yazdım: Ülkemizde, 21 Haziran 1940 gecesinde ilk opera temsili verilirken (o da, sadece 2. perdesi), 1869' da Kahire Operası için, opera bestelenmiş!..

Nazım Hikmet hayranları bilirler; hapiste kaldığı yıllarda sadece şiirler ve yazılar yazmamış, resimler  de çizmişti. Resimleriyle ilgili şunları anlatacaktır yakın dostlarına Nazım:

"Bedri Rahmi' nin bende özel bir yeri vardır. Bir süre önce Eren' le birlikte beni görmeye geldiler, çok sevindim. Bedri' nin resimlerini de şiirlerini de çok beğenirim. Son günlerde burada boncuklu çanta yapmayı düşündüm. Resimleri Bedri çizecek, Adalet de (Cimcoz) bunları İstanbul' da satacaktı.

Geçenlerde birkaç resmimi Bedri' ye yolladım. Hiç ses çıkmadı. Benim resim yapmama icazet vermiyor mu acaba? Abidin' e de (Dino) bir iki çizgi yollamıştım. Belime hakkaklık peştamalı (ressamlık belgesi) bağlamasını rica ettim. Ondan da ses çıkmadı. Anlaşılan biz ellisinden sonra ressamlar loncasına çırak bile olamayacağız." (Hıfzı Topuz - Hava kurşun Gibi Ağır Nazım Hikmet' in Romanı)


Aslında Nazım gayet başarılı desenler çiziyormuş ki, çizdiği bir resimde Şevket Süreyya Aydemir' in  resimdeki kıza tutulmasına neden olmuş. Nasıl mı? Yine Hıfzı Topuz' un aynı kitabından aktarayım:

"Nazım ile Vala' nın Kafkasya maceralarında önemli bir olay, Şevket Süreyya' yla tanışmaları oldu. Şevket çok kitap okumuş, akıllı, becerikli bir aydındı. Cezaevinden kurtulduktan sonra soluğu Kafkasya' da almıştı. Batum' da Nazım ve Vala' yla sıkı fıkı dost oldular.

Nazım bir gün defterine desenler çiziyordu. Çizdiği desenlerden biri de Batum' da tanıdığı Hikmet Bey adında birinin kız kardeşi Leman' dı. Nazım kaküllü, saçları kurdeleli, yuvarlak yüzlü bir kız deseni çizmişti. Şevket bu kıza hayran oldu ve ' Bu kız bana varırsa alırım' dedi.
İnanamadılar. Nasıl olur da bir insan Nazım' ın çizdiği bir desene tutulur dediler. Ama Şevket' in kararı kesindi. Birkaç gün sonra Nazım ona kızı tanıtınca Şevket ne kadar isabetli bir karar verdiğini anladı. Hemen kızı ailesinden istedi ve evlendiler. Leman Hanım' da Ahmet Cevat, Nazım, Vala ve Şevket grubuna katıldı."







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder