28 Temmuz 2013 Pazar




DEMOGRAFİK  KIŞ MI  GELİYOR?


21. yüzyılın ilk on yılında dünya nüfusları üzerinde yapılan araştırmalar gösteriyor ki, dünya nüfusu 2050 yılına kadar 9 ila 10 milyar arasında bir rakama ulaşacak ve ardından azalmaya başlayacak. Bunun birkaç nedeni var. Doğum kontrol yöntemlerine kolay ulaşılması, birçok ülkede aile planlamasının ciddi olarak uygulanması ve tabii ki ailelerin gelir seviyelerinin yükselmesi. Bunların beraberinde getirdiği bariz küçülme eğilimleri  21. yüzyılın başında tehlikeli bir hal alıyor. Öyleki, BM araştırmacılarının özel bir proje kapsamında hazırladığı tahmine göre dünyanın önde gelen 60 ülkesinin nüfusu 2050 yılına kadar önemli ölçüde azalacak. Bu 60 ülke, dünya nüfusunun % 44' ünü oluşturuyor. Örneğin, Rusya' nın nüfusu 2050 yılına kadar % 22 azalacak. Doğal nüfus artış oranı şu anda sadece 0,7.

Tıp bilimindeki baş döndüren hızlı gelişmeler ve buluşlar insan ömrünü uzatmakta ve bu durum yaşlı nüfusun artmasına neden olurken, doğurganlık oranındaki düşüşler de genç nüfusun azalmasına neden olmaktadır. Araştırmalar  nüfusun azalmasının, bir ekonomik krizin sonucu  değil, aksine, ülke zenginleştikçe doğal artış oranının daha çabuk düştüğünü gösteriyor. BM verilerine göre 1980' li yıllarda Japonya ve Avrupa' daki doğurganlık oranı kadın başına 1,8 çocuk iken, bu doğurganlık oranı 2009' da 1,3 seviyesine düştü.Bu sayı demografik denge için gerekli 2,1 değişim seviyesinin % 40 altındadır.

Dünya nüfusunun azalmasını "demografik kış" olarak adlandıranlar var. Onlara göre, bu ani değişimi ortaya çıkaran, altı eğilimin biraraya gelmesiydi. " Dünyadaki yaş dağılımını şekillendiren altı eğilim şunlar:

* Çalışan ve eğitimli anneler daha az çocuk doğurmayı seçiyor.
* Aileler her çocuğa daha fazla yatırım yapabilmek için daha az çocuk sahibi oluyor.
* Etkin doğum kontrol araçları istenmeyen çocuk sayısını aza indiriyor.
* Evlenmeden birlikte yaşama giderek yaygınlaşıyor. Genellikle evli olmayan çiftler, birlikteliklerini evliliğe dönüştürenlerden daha az çocuk sahibi oluyor.
* Dünyanın her yerinde ve toplumun her kesiminde yüksek boşanma oranları çiftleri, boşanma ihtimalini düşünerek çocuk yapmamaya veya daha az çocuk yapmaya itiyor.
* Dünyada büyük bir nüfusu destekleyecek kaynağın bulunmadığına inanan ve böyle bir dönemde fazla çocuk sahibi olmanın " sorumsuzluk " olduğunu hisseden kişiler var.

Bu eğilimlerin bir araya gelmesi tüm dünyada doğurganlık oranlarının düşmesine; Avrupa, Japonya ve sonunda Çin' ' in (sorumsuz aile planlaması politikaları sonucu) de nüfuslarının azalmasına neden oldu.
....................................."  (  Prof. David Passig  2050-İKİ BİN ELLİ )

Dünyada nüfus azalmasının diğer bir deyişle "demografik kış" ın, gittikçe eksilen kaynaklar açısından iyi olduğunu düşünenlerin olacağını belirten Prof. David Passig, bu eğilimin sadece ekonomiye ve çevreye değil, aynı zamanda insanoğlunun aile anlayışına ve aileyi korumak için gerekli yöntem ve araçlara da etkisinin olabileceğini belirterek şöyle devam ediyor: " Ekonomik açıdan bu eğilimin talep ve tüketim oranlarının düşmesine yol açacağını söylemek abartılı olmaz.Günümüzde daha az çocuk olması, ileride ekonomiyi döndürecek büyük alımlar yapacak daha az insanın olması demektir. Sosyal açıdan da az sayıda çocuk, ileride büyük sayıda yaşlı nüfusa bakacak sosyal güvenlik ağlarını destekleyemeyecek kadar küçük bir iş gücü demektir. Ulusal açıdan bu eğilim, her toplumu canlı tutan yeni ve yaratıcı fikirlerin yeterli sayıda olmayacağını , bunun da sanayide duraklamaya ve kültürde donmaya yol açacağını gösteriyor."

Bütün bunlar düşünüldüğünde, insanlığın geleceği  " demografik kış "a mı giriyor diye endişelenmeli miyiz, yoksa  dünyada varolan kaynakların kıtlığını göz önünde bulundurarak, açlık ve sefaletten ölümlerin azalacağını düşünerek "demografik kış" ın gelişine sevinmeli miyiz?



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder