13 Ağustos 2013 Salı





GÖĞE  KOMŞU  TOPRAKLAR
( ARTVİN )


Artvin' e gitmeye karar verdiğimde heyecanlıydım, biraz da stresliydim; göğe komşu topraklarda bir hafta boyunca 2000-2800 metre yükseklikte bulunan yaylalarda yürüyecektim. Bu da, medeniyetten, medeniyetin sunduğu nimetlerden, alışkanlıklarımdan uzak kalacağım anlamına geliyordu.

Seyahat günü geldiğinde uçakla Kars' a uçtuk. Kars' ı ilk kez görüyordum. Bu serhat ilimiz, Doğu Anadolu' nun yüksek platolarında kurulmuş küçük, şirin bir şehir. Gözlerim, tek bir ağaç bile olmayan platoya bakarken hayli yorulsa da, şehrin kalesi, tarihi dokusu ve Ani Harabeleri' nin tarihsel dinginliğinde dinlenme fırsatı buldu.

Kars' tan karayoluyla Ardahan üzerinden Şavşat' a vardık. Şavşat adı aslen Türkçe kökenli olup sonradan Gürcü diline geçen ve kara anlamına gelen " ŞAV" sözcüğü ile orman anlamına gelen " ŞAT" sözcüğünden oluşan birleşik bir isim olup Kara Orman anlamını taşımaktadır. Gerçekten de adına yakışır bir şekilde Şavşat gür ve zengin ormanlarla kaplıdır. Alabildiğince yeşil dağlar, kulağı sağır edecek bir sessizlik ve dinginlik...Ruhunu huzura erdirmek isteyenler daha ne bekleyebilirler?

Şavşat' a 25 km uzaklıkta, Sahara Karagöl Milli Parkı içinde yer alan Karagöl, çam ormanları duvarlarının ortasında bir çanak gibi, mavi ve yeşilin kol kola girdiği bir güzellik sergilemekte. Bu güzelliği seyrederken mest olmamak mümkün değil...Huzur ve güzellik iç içe geçmiş adeta.

Karagöl' den sonra Meydancık' a geçtik. Mereta Yaylası'ndan
tırmanarak ulaştığımız Kuyruklu Göl, masmavi rengi ve buz gibi suyuyla insanı yüzmeye davet ediyordu adeta. Gördüğüm güzellikler zorlu tırmanışa değmişti doğrusu. Ve, oradan ver elini Macahel ( Camili ). Macahel Havzası' nı gördüğümde, yeryüzündeki cennet burası olmalı diye geçirdim içimden. Hala bakirliğini koruyan ender yörelerden biri. Orman ve yaylalardaki endemik flora zenginliği, anıt ağaçları, derelerindeki kırmızı pullu alabalığı, saf Kafkas arılarıyla üretilen karakovan Macahel balı gibi çeşitli özellikleri bulunan Macahel Havzası, doğa harikası bir yer. Tema Vakfı' nın özenli çalışmaları sonucu doğa ve çevreyi korumada bilinçlenen yöre halkı, turizm konusunda da eğitilmiş ve kısıtlı da olsa pansiyon işletmeciliğine başlamış. Ancak pansiyon işletmeciliğinin gelişmesi için daha zamana ihtiyaç var diye düşünüyorum. Tema Vakfı' nda izlediğimiz belgeselde Macahel Havzası' nda bulunan ormanlar " Yağmur Ormanları" diye de adlandırılıyor. Çok bilinmese de ülkemizde yağmur ormanları var! Havza içerisinde bulunan Maral Şelalesi' ni görmeden, çağıldayan sesini duymadan ve dinlemeden geçmek olmaz. Kendine güvenenler şelalenin oluşturduğu gölde yüzebilirler. Macahel' den sonra Efeler yaylasından Gorgit yaylasına yaptığımız inişli çıkışlı yürüyüş sonrası Kartal yuvasını andıran Beyazsu (Borçka) yaylasına vardık. Yayla kendi elektriğini beyazsu üzerine kurduğu doğaya zarar vermeyen tribünle kendisi sağlıyor. Başından sis eksik olmayan, gökyüzünde atmacaların kanat çırptığı yaylada iki gece konakladık. Temmuz sonu, Ağustos başı olmasına rağmen havanın soğuk olması nedeniyle hem soba, hem de fırın işlevini yerine getiren "kuzine" sürekli yanmaktaydı. Tabii yöresel lezzetlerden bahsetmiyorum bile. Yerinde tatmak gerekir çünkü...

Kafkas dağlarının Doğu Karadeniz' deki uzantısı olan Kaçkar Dağları' nın "Karçal" zirvesine tırmananlar zirve keyfi yaşarken, geride kalanlar neredeyse zirve kadar zorlu bir tırmanıştan sonra Yıldız Gölü' nü görme zevkini tattılar. 2850 m yükseklikte bulunan gölün sularının akşama doğru yakamozlar oluşturmasından dolayı bu ismi aldığı söylendi.

Yaylaların serinliğinden Borçka' ya indiğimizde yaz mevsiminde olduğumuzu farkettirecek sıcaklıkla karşılaşsak da, Borçka Karagöl' ün zengin orman örtüsü (yayvan yapraklı ağaçlar) bize gölgesinde yer verirken, ince ince yağan yağmur da yaylaları aratmadı.

Son durağımız Hopa' ya vardığımızda Karadeniz' in ülkemizdeki başlangıç noktasından çılgın dalgalarıyla kıyıyı döven Karadeniz' e "merhaba" dedik. Sabah erken bir saatte Sarp sınır kapısından Batum' a geçtik. Dünyaca ünlü Botanik Parkı' nı  gezerken Şavşat ve Borçka' da yeşile doyan beynim ve ruhum gözlerimi öylesine etkiledi ki yeşile, ağaçlara sadece baktım, görmedim diyebilirim. Şiddetli yağan yağmur nedeniyle mi, yoksa hayal ettiğimden farklı bulduğumdan mı bilemiyorum, Batum' dan erken ayrıldım ve Hopa' yı gezdim. Sonra, güzel anılarla eve dönüş...

Göğe komşu bu toprakları(Artvin), güzellikleri görmeyenler için Behçet Kemal Çağlar' ın şu dizelerini armağan ediyorum:

" Kokla gönül Artvin' in gülünden
  Şavşat' tan Borçka' dan Yusufeli' nden
  Git Hopa' da anla deniz dilinden
  Bak Çoruh namını yayıp geliyor

  Altta Çoruh suyu Delihoronda
  Artvin denilen yeşil balkonda
  Göğe komşu olan alın en sonda
  Rabbin dudağına değip geliyor



Dip Not: Şiir Artvin Valiliği- 19 ve 20. yüzyıl belgelerinde Artvin kitabından alınmıştır. Ağustos-2007






2 yorum:

  1. Sahriye hanım çok güzel anlatmışsınız yöreyi gerçekten, öyle ki okurken gözümde canlandı bir bir 2008 yılında benzerini yaptığım (Hopa ve Batum yoktu benimkinde) gezide yaşadıklarım. Ben sözlerle anlatmaktansa, fotoğraflarla anlatmayı yeğliyorum. Sizin sözlerle anlattıklarınızın yanına benim fotoğraflarımı koymak mümkün olsaydı, ne güzel olurdu diye düşünüyorum. :-) Selamlarımla...

    YanıtlaSil
  2. Güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim. Sizin de fotoğraflarınız çok güzel...Fotoğraflara bakınca, yörenin bakirliğini koruduğunu söyleyebilirim beş yıl sonrasında bile. Umarım, bu güzellikleri korumayı başarabiliriz. Gelecek nesillerin de bunları görmeye hakları var çünkü...

    YanıtlaSil