23 Aralık 2012 Pazar





FETİH  1453 (KERKAPORTA  KAPISI)

Başlığa bakıp İstanbul' un fethini anlatan filmi yazacağım anlaşılmasın. Filmi izlemedim. Ben, çağ kapatıp çağ açan Fatih Sultan Mehmet' in ve fethin yabancı gözüyle nasıl görüldüğüne dikkat çekmek istiyorum sadece.

Stefan Zweig' in "İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar"kitabında yazdığı On İki Tarihsel Minyatür arasında Fatih Sultan Mehmet' e yer vermesini ve İstanbul' un fethinin küçük bir kapı sayesinde nasıl gerçekleştiğini anlatmasını yazacağım.
Kitapta, 21 yaşındaki Manisa Sancak Beyi Mehmet' in zeki olduğu kadar hırslı, hırçın, şöhret düşkünü olduğu belirtildikten sonra,  tahta çıkan şehzadenin Bizans' ı dehşete düşürdüğünü yazıyor. Çünkü Bizanslılar, yüzlerce casusu aracılığı ile bilmektedirler ki utku ihtirasıyla yanıp tutuşan bu genç adam, dünyanın bir zaman ki başkenti İstanbul' u ele geçirmek için ant içmiştir. Yeni padişahın askeri ve politik konulardaki engin bir bilgi birikimi ve yeteneği olduğunu Bizanslılar çok iyi bilseler de Mehmet' in hem dindar, hem de acımasız, hırslı ve gaddar, yaman bir asker ve başarılı bir diplomat olduğunda hemfikirdirler.

Bizans İmparatoru Konstantin, tehlikeyi gördüğünde İtalya' ya, Papa' ya, Venedik' e, Cenova' ya peş peşe elçiler göndererek asker ve donanma istiyor. Fakat Ortodoks Kilisesi ile Katolik Kilisesi arasında var olan derin inanç ayrılığı, Roma ve Venedik' in duraksamasına neden oluyor.

Kuşatma başladığında dev toplar Bizans surlarını dövüyor, bir taraftan da donanma karadan yürütülüyor. İmparator' un kendisi surlara gelerek, halkına moral veriyor. Kitapta "İşte tam bu sırada, insanlık tarihinde zaman zaman karşılaşılan gizemli anlardan birine, çok acıklı bir olaya tanık oluyor ve bu olay, Bizans' ın yazgısını kesin olarak belirliyor.

Hiç akla gelmeyen, çok tuhaf bir şey olmuştur. Dış surlarda açılan ve asıl saldırı yerinin hemen yanında bulunan bir gedikten, içeriye birkaç Türk askeri sokuluyor. Bunlar iç surlardan içeriye girmeyi göze alamıyorlar. Fakat iki sur arasında şaşkın şaşkın dolaşarak çevreyi seyrederlerken, Kerkaporta denilen küçük bir kapının, anlaşılmaz bir tedbirsizlik yüzünden açık kalmış olduğunu görüyorlar. Aslında bu, büyük kapıların henüz açılmadığı saatlerde ve barışta yayalara ayrılmış bir sürü küçük kapıdan biridir. Askeri bakımdan hiçbir önemi bulunmadığı için de, varlığı son gecenin büyük telaşı içinde unutulmuş olmalıydı"diye yazıyor. Sonrası malum; yeniçeriler içeriye giriyorlar ve halk "kent ele geçirildi" feryadı ile bütün direncini kaybediyor. İmparator Konstantin çatışmada ölüyor. Ancak ertesi gün, ceset yığınları arasında, altın kartallarla işlenmiş bir çift erguvan renkli ayakkabının fark edilmesiyle, son Doğu Roma İmparatoru' nun öldüğü anlaşılıyor. 

Stefan Zweig,"işte bir toz zerreciği kadar küçücük bir rastlantı, herkesin unuttuğu kapı Kerkaporta, dünya tarihinin akışını kesin bir biçimde değiştirmiştir" diye yazıyor.

Tarihe bakmak; hangi tarafta ve nerede bulunduğunuzla ilgili olarak değişebiliyor: Bizim için, zor kuşatma ve askeri dehanın sonucu fethedilen İstanbul, bir başkası için açık unutulan küçük bir kapı nedeniyle kaybedilmiş oluyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder