ERZİNCAN'IN İNCİSİ KEMALİYE (EĞİN)
Erzincan iline bağlı Kemaliye (Eğin) ilçesi Fırat Nehri'nin kollarından biri olan Karasu Nehri'nin vadisinden başlayıp dağ yamaçlarına doğru yayılan güzel mi güzel ahşap evleriyle, tarihi çok eskilere dayanan cennet gibi bir yer. Okuduğum bazı kaynaklarda, Eğin adının Göktürkçe'de "Cennet gibi güzel bahçe" anlamına geldiği yazmaktaydı. Eğin'i görünce, adıyla müsemma bir yerleşim olduğuna tanıklık ettim böylece. Eğin'in doğasının güzelliğine, insanlarının sıcakkanlılığına bayıldım doğrusu. Buraya daha önce neden gelmediğime de hayıflandım. Nehrin adının Karasu olması beni şaşırttı. Çünkü suyu, yemyeşil bir şekilde akmakta, yani adının kara olması, suyun rengiyle tamamen zıt. Karasu, Keban yakınlarında Murat Nehri ile birleşerek Fırat adını almakta.
Eğin'in M.Ö. iki bin yıla uzanan tarihinde, Asur, Grek-Pers, Roma, Bizans hakimiyetlerinde kalmıştır. Türk boylarının bölgeye yerleşmeleri ise 1058 yılına rastlamaktadır. 1071'de kazanılan Malazgirt zaferiyle de Anadolu kapıları Türklere açılmıştır. Sonrasında Eğin (Kemaliye), Anadolu Selçuklu Devleti, İlhanlı Devleti ve Akkoyunlular Devleti egemenliğine girmiştir. Osmanlı Devletinin Fetret Devri'nden sonra ikinci kurucusu sayılan Çelebi Mehmet (1413-1421) zamanında Osmanlı topraklarına katılmıştır. Çelebi Mehmet, Kafkasya'dan göç eden ailelerin bir bölümünü Eğin'e yerleştirmiş ve geçimlerini sağlamak için İstanbul et kethüdalığını (satış yönetimi) vermiştir. Ailelerini Eğin'de bırakıp, ticaret yapmak ve para kazanmak için İstanbul'a giden, bazen dönen, bazen de dönmeyen erkekler için Eğinli kadınlar yıllarca acılarını, özlemlerini, sevgilerini, ahlarını manilere dökmüşler. Bu maniler bir kitapta toplanmış ve yayımlanmış. Bine yakın maninin yer aldığı "Mani Yolu" bu şekilde oluşturulmuş. Mani yolunda yürüyüp, bazılarını okudum. Tümünü okumak için yolu tamamlamak gerekti. Tamamlayamadım, vakit dardı çünkü.
Kurtuluş Savaşı yıllarında, Milli Mücadeleye verdikleri destek nedeniyle, Eğin olan ilçenin adı Gazi Mustafa Kemal tarafından 21 Ekim 1922 tarihinde kendi adına izafeten KEMALİYE olarak değiştirilmiştir. Bugün ilçenin adı Kemaliye olarak anılmaktadır.
Eğin'in ahşap evleri, içinde doğup büyüdüğüm Doğu Karadeniz ahşap evlerinden farklıydı. Çünkü ahşap yatay olarak değil, evlerin duvarlarına dikey olarak yerleştirilmişti. Bu ahşap mimari tarzını ilk kez burada gördüm. Mutlaka görülmesi gereken bu sivil mimari örnekleri, bütün özellikleri ile Anadolu kültürünün zengin özelliklerini gözler önüne sermektedir.
KARANLIK KANYON
Karanlık Kanyon, Kemaliye ilçesinde Munzur Dağları üzerinde Karasu Nehri'nin oluşturduğu ve doğa sporlarıyla ünlü bir kanyondur. Kanyon, 25 kilometre uzunluk, yer yer 1000 metre derinlik, %90 yamaç eğimine sahip güzel bir kanyon. Karanlık Kanyon, Kemaliye kent merkezi ile birlikte 2021 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası Geçici Listesi'ne dahil edildi. Ayrıca Kemaliye, Tarihi Kentler Birliği üyesidir.
Karanlık Kanyon'da tekne turu yaptık. Kemaliye'ye gidip Karanlık Kanyon'da tekne turu yapmadan, taş yolda yürümeden dönmeyiniz. Kanyonda tekne ile yol alırken Karasu'yun debisinin çok fazla olması, dalgaların deniz dalgalarını aratmaması biraz ürkütse de, önceden uyarıldığımız için korkumuz, heyecana dönüştü diyebilirim.
Şırzı köprüsünde durup fotoğraf çektirdikten sonra, hemen yanı başındaki taş yolda yürüdük. Karanlık Kanyon'daki kaya bloklarının delinerek tünel açılması suretiyle yapılan taş yolun inşası yaklaşık 130 yıl sürmüştür. Taş yol üzerinde 17 adet tünel bulunmaktadır. Tünelleri görünce, insan istemeye görsün, her şeyi başarabilir diye geçirdim içimden. Taş yolda araçla gitmek ister miyim? diye sordum kendime. Cevabım hayır oldu. Taş yolda araçla gitmek büyük cesaret ister doğrusu.
Kemaliye'nin her tarafı dut ve ceviz ağaçlarıyla çevrili. Cevizin taş dibeklerde dövülmesi sonucu çıkan ceviz yağının içine dut karıştırılarak, son derece doğal ve sağlıklı bir tat olan "lök" tatlısını ilk kez tattım. Başka hiçbir yerde bulunamayacak muhteşem bir lezzetti. Bu lezzetin adını öğreninceye dek "lök"ün deve olduğunu biliyordum. Hani bir deyimimiz vardır; Lök gibi oturmak, diye. Buradaki lök deve anlamındadır. Deve bir yere çöküp oturdu mu, ayağa kaldırması zormuş.
Son zamanlarda Kemaliye ilçesinin simgesi haline gelen tepedeki evi uzaktan gördüm. Aracımız seyir halinde olduğu için fotoğraf çekemedim. Öğretmen olan karı-koca emekli olduklarında, yaşamak için kayanın üstüne taş evi yaptırmışlar. Eve çıkış zor olsa da eminim manzarası çok güzeldir. Konum itibarıyla Karasu Nehri vadisine kuş bakışı ile bakıyor çünkü.
Ben, seyahat etmeyi, gezip görmeyi, değişik kültürleri tanımayı seven biriyim. Elimden geldiğince gezip gördüğüm yerleri, tarihi anıtlarımızı amatörce fotoğraflayıp, videoya alıp, kalıcı olması bakımından da oralarla ilgili kısa bilgilerle paylaşmaya çalışıyorum. Beğenirseniz, sizler de gidip görün diye. :) Çünkü sevdiğim bir yazar olan Mark Twain'in şu sözüne aynen katılıyorum: "Ön yargı, taassup ve dar görüşlülüğün en iyi tedavisi seyahattir."
Tüm fotoğraflar tarafımdan çekilmiştir. İznim olmadan kullanılamaz!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder