SAVAŞ VE AÇLIK BİR ARADA OLURSA
Goethe, "açlık en akıllı balıkları bile oltaya getirir" der. Aç balık karnını doyurmak için oltadaki yeme yüzer, yemi yer ve kancaya takılır. İnsan ve hayvan organizmasında bu denli etkilidir açlık. Öyle ki, açlık hak, hukuk, dost, düşman, anne, baba, bebek, çocuk da tanımaz; sadece aç olanın kendi fiziksel ihtiyacının doyurulmasına bakar. Çünkü organizmanın temel içgüdüsü olan var olma ve hayatta kalmaya odaklanır.
Milyonlarca insanın öldüğü II. Dünya Savaşı hakkında genellikle savaşın ve kahramanca yapılan şehir savunmalarının anlatıldığı onlarca kitap yazılmış, bir o kadar da film çekilmiştir. Ama savaş sırasında öncelikli olarak orduda savaşan askerlerin yiyeceğini düşünmek zorunda kalan savaşan devletler, sivil halkın açlıktan yavaş yavaş ve acılı bir şekilde ölmesini görmezden gelmiştir. Eğer yönetmenliğini Xiaogang Feng'in yaptığı 2012 yılı Çin yapımı Back to 1942 (1942'ye Dönüş) adlı filmi tesadüf eseri izlemeseydim, II. Dünya Savaşı sırasında Çin'in Henan Eyaleti'nde yaşanan büyük kıtlığı ve resmi rakamlara göre üç milyon insanın açlıktan öldüğünü bilmeyecektim. Çinli yönetmen Feng, tarihe Çin kıtlığı(1942 - 1943) olarak geçen Henan'daki kıtlığı filme çekerek hem tüm dünyaya duyurmuş hem de "doğal afet" nedeniyle oluşan kıtlığın, insan eliyle çıkarılan savaşla birleştiğinde insanlar için iki kat daha ölümcül olduğunu gözler önüne sermiş.
Filmin konusu şöyle: Film bir radyo konuşmasıyla Çin Cumhuriyeti'nin Eksen Devletler (Japonya, Almanya, İtalya) karşısında Müttefik Devletlerin safında yer aldığını bildirmesiyle başlıyor. Savaş sırasında Çin'i ikinci kez işgal eden Japonlar, Çin'in Henan Eyaleti'ne kadar ilerlemişlerdir. 1942 yılında çekirge sürüleri tarafından yenilen tahıllar ve kuraklık nedeniyle Henan'da halk açlık çekmektedir. Bu nedenle yerlerini, yurtlarını bırakıp sırf karınlarını doyurmak ve açlıktan ölmemek için mülteci olmayı kabullenerek göç etmektedirler. Henan Eyaleti'nde zengin bir derebeyi olan Fan, bu kıtlıktan etkilenmemiştir. Ambarları tahıl ve yiyecek doludur. Ancak bir gün yiyecek bulmak üzere yola düşen eşkıyalar Fan'ın evini basar ve oğlunu öldürürler. Evini de yakarlar. Evsiz kalan Fan yanına uşağını, eşini, ölen oğlunun hamile karısını ve de kızını alarak diğerleri gibi yola düşer. Uyanık Fan, tedbir olarak sakladığı yiyecek ve paralarını da yanına almıştır ancak yolda soyulur ve zengin derebeyinin, yoksullardan hiçbir farkı kalmaz. Artık yoksullar gibi açlıkla mücadele etmek zorundadır. Filmin ilerleyen bölümlerindeki açlık sahneleri insanın içini çok acıtmakta diyebilirim. Bir kilo darı için karısını, çocuğunu satanların yanında, Fan'ın da16 yaşındaki kızını darı karşılığı geneleve satış sahnesi, "açlığın" ne menem bir şey olduğunu yönetmen, kafamıza balyozla indiriyor sanki. Savaş sırasında ve açlıkla mücadele ederek hayatta kalma savaşı veren mültecilerin göçü esnasında orada bulunan Times muhabiri Amerikalı gazeteci bölgenin içler acısı haline yakından tanıklık eder ve durumu bir rapor halinde gazetesine gönderir.
Filmi izledikten sonra, II. Dünya Savaşı süresince başka kıtlık çeken ülkeler var mı diye kısa bir araştırma yaptım. Bu vesileyle o ülkelerden de bahsetmek istiyorum. Belki o ülkelerde yaşanan açlıkla ilgili de filmler çekilir. Kim bilir?
- II. Dünya Savaşı'nın henüz başladığı 1Ekim 1940'da Yunanistan İtalyan ordusu tarafından işgal edilir. Almanların desteğini alan İtalyan Faşist Diktatör Mussolini, Alman ordusuna gereken erzakı temin edebilmek için depolar, mandıralar, çiftliklere el koyarak yağmalatır. Güç durumda kalan Yunan halkı açlığa mahkum edilir. Birkaç ay sonra da açlıktan ölümler başlar. Sokaklarda açlıktan ölenler kamyonlarla toplanıp toplu mezarlara gömülür. Pire ve Atina'da yaşanan açlıktan dolayı yetmiş bin kişi ölür. Ölümlere seyirci kalamayan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 2400 tonluk kuru yük gemisi olan Kurtuluş adlı gemiyle üç kez Atina limanına yardım gönderir. Dördüncü seferinde çok eski bir gemi olan Kurtuluş, yüküyle birlikte batar. Ama başka gemilerle Yunanistan'a birkaç kez daha yardım gönderilir.
- II. Dünya Savaşı'nda (1943 yılında) yankı uyandıran bir başka kıtlık, Britanya Hindistan'ında bulunan Bengal'de yaşanmış. Altmış milyonluk Bengal nüfusunun dört milyona yakın kısmı açlık, sıtma, sağlıksız koşullar, yetersiz beslenme ve nüfusun yer değiştirme gibi nedenlerden artan bir kıtlık ile karşı karşıya kalmış.
Bengal'de öncelikli konumda yer alanlara mal ve hizmetlere erişim kolaylığı sağlanmış, böylece tahıllara erişim yasağı gelmişti. Bunun yanında uluslararası ithalata erişim, Churchill'in savaş kabinesi tarafından reddedilmişti. Bengal'de her geçen gün insanlar açlıktan ölmeye devam ederken, eyalet hükümeti kıtlığın olduğunu kabul etmiyormuş. Yani kıtlık yok, yardım da yok.
Savaş zamanlarında kıtlık ve açlık insanları öldürürken, barış zamanlarında durum farklı mı peki? Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu'nun (UNICEF) 13 Temmuz 2020'de Roma'da yaptığı toplantı sonrasında hazırladığı rapora göre, "2019 yılında açlık çeken kişi sayısı 690 milyona ulaşmış. Açlık çeken kesime en çok Asya'da rastlanmakla birlikte, açlık en hızlı Afrika'da yayılmaktadır" denilmekte olup açlık sorununun pandemi ile birlikte artarak devam edeceği de vurgulanmaktadır.
-Film afişi Sinema Türk'ten alındı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder