İNSANLAR, MEŞE AĞACINI NEDEN ASLA EVCİLLEŞTİRMEYİ BAŞARAMADILAR?
Avcı/yiyecek toplayıcılıktan yerleşik hayata geçen ilk insanlar, yiyecek üretimini başlattılar. Bereketli Hilal (Mezopotamya) yiyecek üretimini başlatan yerlerin başında geliyordu. Bereketli Hilal'de yaklaşık 10.000 yıl önce evcilleştirilmiş olan buğday, arpa, bezelye gibi tarım bitkileri pek çok üstünlüklere sahip olan yaban bitkiler arasından çıktı. Çünkü bunlar yaban haldeyken bile çok fazla ürün veriyordu. Bu tohumları sadece ekmek ve dikmek yetiyordu. Birkaç ay sonra ürün veriyor ve biçiliyorlardı. Bu yiyecek üretimini ilk adımıydı.
Tarım bitkisi geliştirmenin ikinci adımı, M.Ö. yaklaşık 4000 yılında meyve ağaçları ile zeytinsi yemiş ağaçlarını evcilleştirmek oldu. Bunlar arasında zeytin, incir, hurma, nar ve üzüm vardı. Ancak bunlar tahıl ve baklagillerle karşılaştırıldıklarında, onların kusuru dikildikten üç yıl sonrasına kadar ürün vermemeleri ve on yıl sonra tam ürün vermeleriydi. Dolayısıyla bu ürünleri yetiştirmek ancak yerleşik köy hayatına tam olarak geçmiş insanlar için mümkündü.
Üçüncü adım ise, elma, armut, erik, kirazın da içinde olduğu yetiştirmesi çok daha zor meyve ağaçlarının evcilleştirilmesi oldu. Bunların yetiştirilmesi ve evcilleştirilmesi aşağı yukarı klasik dönemlere kadar gecikti. Roma dönemine gelindiğinde günümüzün belli başlı tarım ürünleri dünyada bir yerlerde üretilmekteydi.
Yiyecek üretimini başaran insanın besin değeri yüksek olmasına rağmen asla evcilleştirmeyi başaramadığı pek çok yaban bitkisi de vardır. Bunların arasında meşe ağacı başı çekiyor. Meşe pelitleri Amerika'daki yerlilerin belli başlı besin kaynağıydı. Avrupa'da da tarlalar ürün vermediği zaman aç kalan köylülerin can simidiydi. Pelitler besleyicidir, bol nişasta ve yağ içerirler. Yenebilir birçok yaban yiyecek gibi pelitlerin çoğunda acı tanin maddesi bulunur. Bunun da çaresini bulmuşlardı. Ya pelitleri öğütüp tanini çıkarıyor ya da ara sıra rastladıkları mutasyona uğramış, tanin oranı düşük pelitleri topluyorlardı.
Peki pelit gibi böylesine değerli bir yiyecek kaynağını evcilleştirmeyi neden beceremedik?
Meşe ağaçlarının evcilleştirilmesinin üç sakıncası var. Birincisi, çok yavaş büyüyorlar. Bir peliti toprağa ekerseniz en az on yıl ürün vermeyebilir.
İkincisi, meşe ağaçları sincaplara uygun tat ve büyüklükte yemişleri olacak şekilde evrimleşmişlerdir. Sincaplar pelitleri toprağa gömer, sonra da çıkarıp yerler. Ara sıra bir sincabın kazıp çıkarmayı unuttuğu bir pelitten bir meşe ağacı boy atar. Her yıl milyarlarca sincabın saçtığı yüzlerce pelit arasından biz insanlar istediğimiz meşeleri seçme şansını bulamadık belki de.
Üçüncü olarak da meşede bulunan pek çok genin varlığı. Bademde acılık veren tek bir başat gen olduğundan evcilleştirilebilmiş ama pelitteki pek çok gen evcilleştirilmeyi mümkün kılmamıştır. Yani arada sırada acı olmayan mutasyonlu bir meşe ağacı bulup, onun peliti toprağa gömülse bile meşe pelitinden çıkacak pelitlerin neredeyse hepsi yine acı olacaktır.
Kısacası, sincaplarla baş edip sabırlı olmayı bırakmayarak pelit dikmekte direnen bir çiftçinin hevesini bu bile tek başına kırmaya yeter. Bu üç nedenle meşe ağacı evcilleştirilemedi denilebilir.
Birçok kültürde gücü, kuvveti ve bilgeliği temsil eden bir meşe ağacı gördüğümde, onun dik başlılığını, ele avuca sığmaz, asla evcilleştirilemez hallerini düşünürüm. Ve onu her haliyle sevdiğimi bir kez daha fark ederim. Sevgi de bu değil midir zaten? :)
Not: Latince adı "Quercus Ithaburensis" olan pelit ağacına yaygın olarak meşe palamudu veya palamut ağacı da denir.
Kaynak: JARED DIAMOND, TÜFEK, MİKROP VE ÇELİK. TÜBİTAK-POPÜLER BİLİM KİTAPLARI. 9. Basım, s: 151-155- 167-168.
Fotoğraflar tarafımdan çekilmiştir. İzinsiz kullanılamaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder