28 Mayıs 2018 Pazartesi




AMİN MAALOUF'UN DOĞU'DAN UZAKTA KİTABINDAN 10 ALINTI





Lübnan asıllı Fransız yazar Amin Maalouf'un romanı Doğu'dan Uzakta, kaderin ve tarihin acımasız kıskacında terk ettikleri yurtlarına dönen bir grup arkadaşın hikayesini anlatıyor. Ortadoğu coğrafyasının yaşadığı kültürel, tarihsel ve toplumsal sorunları çok çarpıcı bir şekilde anlattığı kitabını beğeniyle okudum ve kitaptan alıntıladığım bölümleri sizlerle paylaşmak istedim. İşte alıntılar:


"Bana, bizim Doğu Akdeniz böyledir, değişmez, hizipler, iltimas, rüşvet, edepsiz bir nepotizm her zaman olacak, buna alışmaktan başka bir seçeneğimiz yok deyip duruyorlar. Bütün bunları reddettiğim için de kibirli olmakla hatta hoşgörüsüzlükle suçlanıyorum. Ülkesinin bu arkaik yapıdan biraz olsun çıkmasını, yozlaşmanın ve şiddetin azalmasını istemek kibir sayılabilir mi? Üstünkörü bir demokrasi ve hep kesintiye uğrayan bir iç barışla yetinmek istememek kibir veya hoşgörüsüzlük diye algılanabilir mi? Eğer öyleyse kabul, günahı boynuma, ben kibirliyim ve onların faziletli tevekkülünü lanetliyorum." (s:63)

" Dikkat edin:Siz siyasetle uğraşmazsanız, siyaset sizinle uğraşır. Kaynaklara göre, Fransız Devrimi'yle çağdaş iki farklı yazara atfedilmişti: Biri Royer-Collard, diğeri Başrahip Sieyes'ti." (s:98)

" Her ne olursa olsun, ben senin dindaşlarını eleştirmiyorum, benimkiler daha beter. Onlar dağa sadece dua edip tefekküre dalmak için çıkmıyorlar...Ben, bugün dinin her yere sokulmasına ve her şeyin onunla gerekçelendirilmesine öfkeleniyorum. Böyle giyiniyorum, çünkü dinim böyle istiyor. Şunu veya bunu yiyorum, çünkü dinim böyle istiyor. Arkadaşlarımı terk ediyorum ve hiçbir izahat verme ihtiyacı duymuyorum, çünkü dinim çağırıyor. Dini her işe karıştırıyorlar ve ona hizmet ettiklerini sanırken, aslında kendi ihtirasları veya kendi delice hevesleri için dini kullanıyorlar." (s:241)

"Din elbette önemli, ama aileden, arkadaşlıktan, sadakatten daha önemli değil. Ahlakın yerine dini geçiren insanların sayısı durmadan artıyor. Sana caiz olandan ve olmayandan, mübahtan ve mekruhtan söz edip sözlerini alıntılarla destekliyorlar. Bence neyin dürüstlüğe veya adaba uygun olduğuyla uğraşsalar daha iyi ederler. Bir dinleri olduğu için ahlaka ihtiyaçları kalmamış gibi davranıyorlar." (s: 242)

"Ben inançlı ve dindar bir aileden geliyorum. Büyük dedem Osmanlı sultanları zamanında şeyhülislammış. Bizimkiler her ramazanda mutlaka oruç tutmuşlardır. Bu doğal bir şeydi, kendiliğinden yapılırdı, mühim bir mesele sayılmazdı. Günümüzde oruç tutmak yetmiyor,herkese oruç tuttuğunu göstermek ve tutmayanları da göz hapsine almak gerekiyor." (s:242)

"Bir gün insanlar hayatlarını fazlasıyla işgal eden dinden bıkacaklar ve kötülerin yanına iyileri de katarak her şeyi inkar edecekler." (s: 242)

"Yenikler her zaman kendilerini masum kurbanlar olarak göstermek eğilimindedirler. Ama bu gerçeğe tam uymaz, hiç de masum değildirler. Yenildikleri için suçludurlar. Kendi halklarına, kendi medeniyetlerine karşı suçludurlar. Sadece yöneticilerden değil, benden, senden, hepimizden bahsediyorum. Bugün tarihin mağluplarıysak, hem kendi gözümüzde hem de tüm dünyanın gözünde aşağılanmış durumdaysak, bu sadece başkalarının değil, öncelikle bizim suçumuzdur." (s: 322)

"Din konunun bir unsuru sadece. Bence din sorun da değil, çözüm de. Ama içini rahatlatmamı da bekleme. Etrafımızda olup bitenler beni rahatsız ediyor. Tepeden tırnağa örtünmüş tüm o kadınları, sarıklı şahsiyetlerin devasa fotoğraflarını ve şu sakal ormanını seyretmek hoş mu sanıyorsun?" (s. 322)

"Evet haklısın, tarihçi konuşuyor. İnsanlar her çağda, kendi düşüncelerinin sonucu olduğuna inandıkları görüşler dile getirir ve duruşlar benimser, halbuki bunlar aslında 'çağın ruhu'ndan kaynaklanır. Bu tam anlamıyla bir kader sayılmaz, istersen önünde kolay durulamayacak aşırı güçlü bir rüzgar diyelim." (s: 323)

"Bir dalın üzerine tünemiş ve ağacın dibinde duran yılandan gözlerini ayıramayan kuşları duymuşsunuzdur herhalde? Uçsalar kurtulacaklar, ama uzuvları artık onlara itaat etmiyor ve doğrudan yırtıcı hayvanın ağzına düşüyorlar." (s: 399)

Güzel ülkemde üzülerek gözlemlediğim ahlaki çöküşü ve günbegün artan bir istekle cehaletin prim yapmasını kabullenemiyorum. Ve düşünüyorum ki; coğrafya da, çağın ruhu da kader olamaz bu kadim millet için...





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder