9 Haziran 2018 Cumartesi




DÖRT YAPRAKLI YONCANIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ





Günlerden Çarşamba yani hafta ortası ama iş yok, güç yok. Ne yapmalı? Hava günlük güneşlik, eve kapanmak olmaz. Ağır, gri renkli kış günlerinden sonra gün ışığına hasret kalan ruhumu ve bedenimi ödüllendirmeliyim. Ödüllendirmezsem eğer biliyorum "bahar depresyonu" kaçınılmaz olacak. Kaçınılmaz olacak diyorum çünkü bu durumun benim elimde olmadığını, hormonların salgılanmasında olduğunu biliyorum. Yani, kışın daha fazla salgılanan melatonin hormonunun(biyoritmi belirler ya da biyoritm üzerinde etkilidir) üretimi güneş ışığıyla azalırken, mutluluk veren serotonin hormonunun üretimi artar. Sevgili hormonlarımız kendimizi daha iyi hissetmemiz için çalışırken onlara yardımcı olmamız, yüklerini hafifletmemiz gerek değil mi? Kaldı ki, çabasız mutluluğa kavuşmak da cabası. Öyleyse, doğru yürüyüşe marş marş. :) 

Çiçeklenmiş ağaçların altında,  yeşermiş otların üstünde yürüdükçe yürüdüm ve yorulunca toprağa oturuverdim, kısa bir mola için. Önüm, arkam, sağım, solum yoncalarla kaplıydı. Onlara öylesine bakıyordum. Birden aklıma "şans" unsuru kabul edilen dört yapraklı yonca gelmesin mi? Kendimi bildim bileli aradığım ama bir türlü bulamadığım o dört yeşil yaprak. Bu yönümle Mezopotamya'nın Uruk kentinde hüküm sürmüş Gılgamış'a(*) benziyordum sanki. :) Hani gençliğine yeniden dönmeyi ve ölümsüzlüğe kavuşmayı arzulayan ve bunun için "ölümsüzlük otu"nun peşinden iz süren ve bulduğu anda da ölümsüzlük otunu bir yılana kaptıran kral Gılgamış var ya ona. Gılgamış bulmuşsa ölümsüzlük otunu, ben neden bulmayayım? O da ölümlü, ben de, dedim ve  dikkatlice bakındım otlara, yok! İçimden bir ses arkama bakmamı söyledi, yerimden bile kalkmadan arkama baktım. Şaka gibiydi, hiç zahmet etmeme bile gerek kalmadan "dört yaprak" karşımda duruyordu. Ama hiç de  takılarda gördüğüm gibi yapraklar simetrik ve düzgün formda değildi. "Olacak o kadar" dedim kendi kendime, doğa mükemmelliğin peşinde değil ki insanoğlu gibi. Doğa, doğallığını sergiliyor, insanoğlu ise yapmacıklığını...

Aradığım şey(şans otu), hiç ummadığım bir zamanda ayağıma gelmişti. Otu koparıp koparmamayı düşündüm bir an. Sonra dört yaprağı ayırmayayım kardeşlerinden deyip otu saplarıyla birlikte kopardım. Maksadım kurutup, defter arasında saklamaktı. İlk gençliğimde çiçekleri kuruttuğum gibi. Çiçeklerin kuruması uzun sürüyordu, şans otum ise eve döndüğümde kurumuştu bile.  Kendisine "şans" gibi ağır bir sorumluluk  yüklense de nihayetinde bir ottu. Canı ne, kanı neydi?

Evde, kuruyan ota bakarken kendimi şanslı hissediyordum. Peki ama neden? Nedeni bilmiyordum; çünkü kulak dolgunluğuyla öyle olduğunu biliyordum ve araştırmamıştım.:Bu söylem, doğru mu, yanlış mı diye. O zaman, fazla umuda kapılmadan araştırma zamanı dedim ve oturdum bilgisayarın başına. Birçok bilgi arasından bana en doğru geleni seçtim ve okudum. İşte o bilgiler.

4 Yapraklı Yonca Gerçekleri

4 yapraklı yonca "İnanç, umut, Aşk, Şans" anlamını taşıyan 4 yapraklı bir bitki formudur.

Aslında 300 çeşidi bulunan Trifolium cinsi bir bitkidir. Bu bitki genetik olarak 3 yapraklıdır.

Fakat genetik baskınlık nedeniyle 160 binde bir 4 yapraklı yonca bulmak mümkündür.

4 Yapraklı Yoncanın Hikayesi

Hristiyanlık ve pek çok dinde Hz. Havva'nın cennette bulunduğu sürede elinde 4 yapraklı yonca ile gezdiğine inanılır. Mitoloji ve batıl inançlarda da buna benzer hikayeler vardır. İnanç yaprağı bu hikayenin simgesi olarak kabul edilir.

4 Yapraklı Yoncanın Anlamı

Tüm dünyada şans anlamı taşıyan bu bitki, inancın, umudun ve aşkın elde edilmesi en büyük şans olarak tanımlanır. Bu nedenle yoncanın diğer yaprakları değil sadece şanstan bahsedilir.

4 Yapraklı Yonca Nerede Bulunur?

İstatistiki olarak doğada 10 binde bir olmasına rağmen, 160 binde bir  rastlanan bir bitkidir. Fakat genetik biliminin gelişmesiyle 4 yapraklı ve hatta daha fazla yapraklı yonca üretmek artık mümkündür. Genetiğiyle oynanmış yoncalar genellikle takılar için üretilmektedir.

İnanışlar ve Doğrular

İnanış: "4 yapraklı yonca bulmak insana şans ve mutluluk getirir. Bu yonca türünü bulmak çok zordur ve aramakla bulunmaz, sadece şanslıysanız önünüze çıkar."

Gerçek: 4 yapraklı yonca bulmak insanı mutlu eder ve enerjisini yükseltir. Bunun dışında insan hayatına hiçbir etkisi yoktur.

Bilgi-1: Bu bitki türü çevresel etkenlerden en çok etkilenen canlı türlerindendir. Doğada genetik değişim ve baskınlık kısa süreler içinde rastlanacak bir durum değildir ama bu bitki çevreden fazlasıyla etkilenir.

Bilgi-2: Genetiği değiştirilmiş olarak yetiştirilen yoncaların sahiplerinin hayatında bir değişiklik olmamış şansla ilgili bir gelişme de gözlenmemiştir.(**)





Dört Yapraklı yoncanın "şans otu" kabul edilmesi bir yana, beni düşündüren asıl şey şuydu: Trifolium yani üç yapraklı olan bu bitkinin dört yapraklı olması bir anomalidir bence. Ama şöyle ya da böyle, şu veya bu nedenle tüm dünyada bu anomaliye(4 yaprağa) ulvi anlamlar yüklenirken, vücut hücrelerinde fazladan bir kromozomu (iki tane olması gereken 21. kromozomun 3 kopyasının olması, bir insanın vücudunda bulunan 46 kromozomu, 47 kromozoma yükseltiyor) olan Down Sendromlulara neden böyle bir anlam  yüklenmiyor ve neden bu insanlar "şans insanı" olarak adlandırılmıyorlar? Çifte standart değil mi bu? Veya inançlar, mitler kabul etseydi, günümüzde durum değişir miydi?




(*) Gılgamış Destanı, tarihte bilinen en eski medeniyetlerden biri olan Sümerlerin yaşayışları hakkında bilgi verme, ilk yazılı destan olma ve tek tanrılı üç dinin kutsal kitaplarında yer alan "Tufan" öyküsünün, benzer şekliyle 4 bin yıl önce taş tabletlere yazılı olması sebebiyle önem taşır. Gılgamış, tanrıların kölesi olmayı reddeden ilk kahraman olarak da bilinir.

(**) 5n1khaber.com

Dört yapraklı yonca fotoğrafları tarafımdan çekilmiştir. İznim olmadan kullanılamaz.


2 yorum:

  1. Hocam merhabalar,sıkıldıkça sizin siteyi ziyaret ediyorum .Akıcı ve sade anlatım benim siteye gelmemi zorunlu kılıyor.Bilgiler için teşekürler.kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil