FİLOZOF İMPARATOR
Marcus Aurelius
Marcus Aurelius Heykeli/Roma, Flickr/Sebastien Bertrand
Tarih ve felsefe okumaya meraklı olanlar tanırlar Marcus Aurelius'u. Ama bir romanda baş kahramanın, bu filozof imparatora hayran olması ve onun sözlerinden etkilenerek kararlar alması, davranışlarını düzenlemesi pek sık rastlanan bir roman konusu değildir sanırım. İşte, Laurent Gounelle'in "Seni Her Şeyin Mümkün Olduğu Bir Yere Götüreceğim" adlı romanında okuduğum; baş kahraman Sandro, bir felsefe profesörüdür ve Marcus Aurelius'a hayrandır. Romanı büyük bir keyifle okudum ve arka kapak yazısında yazdığı gibi; "Gündelik hayattaki amaçlarımızın bize ne derece hizmet ettiğine, insana ve insanın anlam arayışına dair" bana ilham kaynağı oldu diyebilirim. Bu nedenle romanı kısaca tanıtmak isterim:
"Gözlerinizi kapatın ve düşünün...
Öyle bir yer var ki orada kötü olan hiçbir şey yok!
Nefret, intikam, kıskançlık, hırs, açgözlülük bilinmiyor...
Hayatının aşkının ölümünden sorumlu tuttuğu kabileden intikam almak için Amazon Ormanları'nın en derin ve en karanlık yerine giden filozofun karşı karşıya kaldığı tam da böyle bir dünyadır. Filozof, karısının ölümüne sebep olanların mutluluğunu elinden almak için onları kıskançlık, rekabet, haset ve hırs gibi hiç bilmedikleri kavramlarla tanıştırır. Modern dünyanın tüm olumsuz duygularını taşıyan bu adama engel olmak ve halkını korumak kabilenin şamanına düşer. " (1)
Romanı okurken hem Amazon Ormanları'nın derinlerine dalıyor, hem de modern dünyanın hiç bilmedikleri olumsuz duygularına şaşırıp kalan ilkel kabile üyelerinin değişim ve dönüşümlerine tanık oluyorsunuz. Bu tanıklık sizi, yer yer isyan ettiriyor. Romanın sayfaları boyunca, her sıkıştığında Marcus Aurelius'un görüntüsü gözlerinin önüne gelen ve onun böyle bir durum karşısında nasıl davranacağını düşünen filozof Sandro, gelişen olaylar akabinde, romanın sonunda onu artık göremez oluyor. Adeta filozof imparatorun o güne değin kendisine rehber olmuş sözleri, düşünceleri uçup gitmiş, erişilmez olmuştur... Danışmanı, ustası, rehberi Marcus Aurelius, onu terk etmiş, bırakmış ve Sandro kendini aniden yalnız hissetmiştir. Çünkü bundan böyle kendi eylemlerine kendi karar verecektir. Ve 'artık' kendi yaşamını kendi seçecektir!
Amazon Ormanlarının derinliklerinde kendini bulan Sandro, en derinlerden yayılan yeni, meçhul bir duyguyu hisseder. İçgüdüsü kendini göstermektedir. Uzun süredir bastırdığı içgüdüsü yeniden yüzeye çıkmakta ve ona yapması gerekeni söylemektedir.
Sandro, modern dünyadan beraberinde getirdiği hırs, kıskançlık, intikam ve açgözlülük gibi olumsuz duygulardan vaz geçtiğinde, kendini buluyor, özüne dönüyor. Ve özüne döndüğünde de içgüdüsü devreye giriyor. Zaten Amazon Ormanları'nda yaşamını sürdürebilmek için bu içgüdüden fazlasına ihtiyaç yoktur...Sandro anlıyor ki: "Doğaya aykırı olan şey yok olmaya mahkumdur. Çok uzun zaman alacağı kesin ama bu dünya sonunda kendi kendini yok edecek."
Şimdi de Marcus Aurelius'u tanıtmaya ve romanda geçen sözlerini yazmaya geçebilirim.
Marcus Aurelius (D:121 - Ö:180), 161-180 yılları arasında Roma imparoturu olarak görev yaptı. Stoacı felsefenin etkilerini taşıyan, Yunanca yazılmış, 12 kitaplık "Ta eis Eauton" (Kendime Düşünceler) adlı yapıtıyla ünlü Roma İmparatorluğu'nun Altın Çağı'nın simgesi olmuştur.
Daha 17 yaşına gelmeden geleceğin ortak imparatoru olarak seçildi; ama 40 yaşına kadar tahta çıkamadı. Çalışkan zeki ve ağırbaşlı olan Marcus, Yunanca ve Latince geleneksel eğitim ve retorik sanatıyla yetinmek istemediği için, stoacı filozof Epiktetos'un "Diatribai"sine (Ders Notları) dört elle sarıldı. Bundan sonra felsefe Marcus'un başlıca ilgi konusu oldu. (2)
Romanda geçen Marcus Aurelius'un sözleri:
-"Her gününü son günmüş gibi yaşa;
telaş etmeden,
her anın farkına varıp kendin olarak."
-"Her şey birbirine bağlıdır. Şeyler arasındaki bağ kutsaldır. Hiçbiri diğerlerine yabancı değildir; çünkü hepsi birlikte düzenlenmiştir ve aynı dünyanın güzel düzenine birlikte katkıda bulunurlar."
-"Kendini onursuzlaştırıyorsun ruhum, bir süre sonra tekrar toparlanmaya fırsat bulamayacaksın. Çünkü hayat kısa ve seninki de sonuna yaklaşıyor ve kendini hiç dikkate almadan, kendi mutluluğunu başkalarının ruhlarına bağlıyorsun."
-"Kötülerden intikam almanın en iyi yolu, onlara benzememektir."
-"Mizantropların* insanlara karşı hissettiklerini sen asla mizantroplara karşı hissetme."
"İmparator Marcus Aurelius, amfitiyatrolardaki gösterilerin vahşetini azaltabilmek için elinden geleni yapmıştı. Kitleyi kendine düşman ederek, şok edici sahnelerin canlandırılmasını sınırlamak için önlemler almıştı. Belli bir ahlaki tavrın benimsenmesinin ruhu yücelteceğine inanmıştı. Bir aslanı insan yemeye eğitmiş kölenin cazibesine kapılmış kitle onun azat edilmesini talep ettiğinde rahatsız olan Marcus Aurelius şu cevabı vermişti: "Bu adam özgür olmayı hak edecek hiçbir şey yapmadı."
-"İyiliğin kaynağı içeridedir. Eğer sürekli eşelersen her an fışkırabilir."
Keşke, günümüzde ülkeleri yönetenler, Platon'un dediği gibi filozof olsalardı, dünya değişir miydi acaba? Denemeye değmez mi?
"Gözlerinizi kapatın ve düşünün...
Öyle bir yer var ki orada kötü olan hiçbir şey yok!
Nefret, intikam, kıskançlık, hırs, açgözlülük bilinmiyor...
Hayatının aşkının ölümünden sorumlu tuttuğu kabileden intikam almak için Amazon Ormanları'nın en derin ve en karanlık yerine giden filozofun karşı karşıya kaldığı tam da böyle bir dünyadır. Filozof, karısının ölümüne sebep olanların mutluluğunu elinden almak için onları kıskançlık, rekabet, haset ve hırs gibi hiç bilmedikleri kavramlarla tanıştırır. Modern dünyanın tüm olumsuz duygularını taşıyan bu adama engel olmak ve halkını korumak kabilenin şamanına düşer. " (1)
Romanı okurken hem Amazon Ormanları'nın derinlerine dalıyor, hem de modern dünyanın hiç bilmedikleri olumsuz duygularına şaşırıp kalan ilkel kabile üyelerinin değişim ve dönüşümlerine tanık oluyorsunuz. Bu tanıklık sizi, yer yer isyan ettiriyor. Romanın sayfaları boyunca, her sıkıştığında Marcus Aurelius'un görüntüsü gözlerinin önüne gelen ve onun böyle bir durum karşısında nasıl davranacağını düşünen filozof Sandro, gelişen olaylar akabinde, romanın sonunda onu artık göremez oluyor. Adeta filozof imparatorun o güne değin kendisine rehber olmuş sözleri, düşünceleri uçup gitmiş, erişilmez olmuştur... Danışmanı, ustası, rehberi Marcus Aurelius, onu terk etmiş, bırakmış ve Sandro kendini aniden yalnız hissetmiştir. Çünkü bundan böyle kendi eylemlerine kendi karar verecektir. Ve 'artık' kendi yaşamını kendi seçecektir!
Amazon Ormanlarının derinliklerinde kendini bulan Sandro, en derinlerden yayılan yeni, meçhul bir duyguyu hisseder. İçgüdüsü kendini göstermektedir. Uzun süredir bastırdığı içgüdüsü yeniden yüzeye çıkmakta ve ona yapması gerekeni söylemektedir.
Sandro, modern dünyadan beraberinde getirdiği hırs, kıskançlık, intikam ve açgözlülük gibi olumsuz duygulardan vaz geçtiğinde, kendini buluyor, özüne dönüyor. Ve özüne döndüğünde de içgüdüsü devreye giriyor. Zaten Amazon Ormanları'nda yaşamını sürdürebilmek için bu içgüdüden fazlasına ihtiyaç yoktur...Sandro anlıyor ki: "Doğaya aykırı olan şey yok olmaya mahkumdur. Çok uzun zaman alacağı kesin ama bu dünya sonunda kendi kendini yok edecek."
Şimdi de Marcus Aurelius'u tanıtmaya ve romanda geçen sözlerini yazmaya geçebilirim.
Marcus Aurelius (D:121 - Ö:180), 161-180 yılları arasında Roma imparoturu olarak görev yaptı. Stoacı felsefenin etkilerini taşıyan, Yunanca yazılmış, 12 kitaplık "Ta eis Eauton" (Kendime Düşünceler) adlı yapıtıyla ünlü Roma İmparatorluğu'nun Altın Çağı'nın simgesi olmuştur.
Daha 17 yaşına gelmeden geleceğin ortak imparatoru olarak seçildi; ama 40 yaşına kadar tahta çıkamadı. Çalışkan zeki ve ağırbaşlı olan Marcus, Yunanca ve Latince geleneksel eğitim ve retorik sanatıyla yetinmek istemediği için, stoacı filozof Epiktetos'un "Diatribai"sine (Ders Notları) dört elle sarıldı. Bundan sonra felsefe Marcus'un başlıca ilgi konusu oldu. (2)
Romanda geçen Marcus Aurelius'un sözleri:
-"Her gününü son günmüş gibi yaşa;
telaş etmeden,
her anın farkına varıp kendin olarak."
-"Her şey birbirine bağlıdır. Şeyler arasındaki bağ kutsaldır. Hiçbiri diğerlerine yabancı değildir; çünkü hepsi birlikte düzenlenmiştir ve aynı dünyanın güzel düzenine birlikte katkıda bulunurlar."
-"Kendini onursuzlaştırıyorsun ruhum, bir süre sonra tekrar toparlanmaya fırsat bulamayacaksın. Çünkü hayat kısa ve seninki de sonuna yaklaşıyor ve kendini hiç dikkate almadan, kendi mutluluğunu başkalarının ruhlarına bağlıyorsun."
-"Kötülerden intikam almanın en iyi yolu, onlara benzememektir."
-"Mizantropların* insanlara karşı hissettiklerini sen asla mizantroplara karşı hissetme."
"İmparator Marcus Aurelius, amfitiyatrolardaki gösterilerin vahşetini azaltabilmek için elinden geleni yapmıştı. Kitleyi kendine düşman ederek, şok edici sahnelerin canlandırılmasını sınırlamak için önlemler almıştı. Belli bir ahlaki tavrın benimsenmesinin ruhu yücelteceğine inanmıştı. Bir aslanı insan yemeye eğitmiş kölenin cazibesine kapılmış kitle onun azat edilmesini talep ettiğinde rahatsız olan Marcus Aurelius şu cevabı vermişti: "Bu adam özgür olmayı hak edecek hiçbir şey yapmadı."
-"İyiliğin kaynağı içeridedir. Eğer sürekli eşelersen her an fışkırabilir."
Keşke, günümüzde ülkeleri yönetenler, Platon'un dediği gibi filozof olsalardı, dünya değişir miydi acaba? Denemeye değmez mi?
"Hükümdarlar filozof, filozoflar hükümdar olsaydı, kentlerin yüzü ışırdı."
Güzel bir tanıtım yazısı, ellerinize sağlık. Felsefe ile ilişkili romanlar, hikayeler aynı zamanda felsefeye olan ilgiyi de arttırdığı için ben bu tür yapıtları önemsiyorum. Felsefe ile ilgilenmeye "SOFİNİN DÜNYASINI" okuduktan sonra başladığımı hatırladım, yazınızı okuyunca.
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Sofi'nin Dünyası'nı okumuştum; liselilere felsefeyi sevdirmek için yazılmıştı, yanılmıyorsam. Bizim ülkemizde bırakın lisede felsefe romanlarını okumayı, üniversite son sınıfta psikoloji okuyan bir tanıdığıma, Carl Jung'dan bahsettiğimde "o kim?" demişti. Şaşkınlığımı düşünün artık. Eğitim sistemimiz bu hale geldi. Ben de sizin gibi kitap okumayı çok önemsiyorum. Okumaya zaman bulamayanlar filmlerini izlesinler. :) Blogunuzda bir süredir yazmıyorsunuz. Yeni kitap tanıtımlarını bekliyoruz. Eskileri okumak isteyenler için blogunuzun linkini veriyorum. Biliyor ve inanıyorum ki; "BİLGİ GÜÇTÜR."
Silhttp://kitaplar-alemi.blogspot.com.tr/2017/03/ermis-halil-cibran.html