2 Kasım 2015 Pazartesi

A Gigantic Jigsaw Puzzle: The Epicurean Inscription of Diogenes of Oinoa...




REKLAM ŞART!!
(Epikurosçulara Göre)





Lüksün gücüne karşı tavır alan Epikurosçular reklamın önemine inanmışlardı. 

İ.S. 120' lerde, Küçük Asya' nın güneybatı köşesinde yer alan 10.000 nüfuslu Oinoanda kentinin merkezine, 80 metre eninde, yaklaşık 4 m boyunda devasa bir taş duvar inşa edilmişti. Bu duvarın üzerine alışveriş edenlerin dikkatini çekmek için Epikurosçu sloganlar yazılmıştı. Sloganlar şöyleydi:

Lüks yiyecek ve içecekler...sizi kötü hastalıklardan korumadığı gibi bedeninizin sağlıklı kalmasını da sağlamaz.
Doğal olmayan zenginliklere sahip olmak, zaten taşmak üzere olan bir şişeye su eklemek kadar gereksizdir.
Gerçek değere, tiyatrolarla, hamamlarla, parfüm ve kremlerle değil...ancak doğa biliminin yardımıyla ulaşabilir.

Bu duvarı yaptıran kişi şehrin en zenginlerinden biri olan Diogenes' di. Diogenes, Epikuros ve arkadaşlarının Atina' daki bahçeyi satın almasından tam 400 yıl sonra, Epikuros' un felsefesinden öğrendiği mutluluk sırlarını şehirdeki öteki vatandaşlarla paylaşmak istemişti. Duvarın bir köşesine şöyle yazmıştı:

Hayatının sonbaharına ermiş, hatta yaşlılık yüzünden bu dünyaya gözlerini kapamaya hazırlanan biri olarak, ölüm beni almadan önca, hayatın bana sunduğu zevkler için bir şükran abidesi dikmek, böylece şu anda sağlığı yerinde olanlara yardım etmek istedim. Eğer kötü durumda olanlar yalnızca bir, iki, üç, beş hatta altı kişi olsalar, onlarla kişisel olarak görüşürdüm...Ama insanların çoğu sanki bir salgın hastalığa yakalanmış gibi. Hayatla ilgili yanlış fikirlere sahip olan bu kişilerin sayısı gün geçtikçe de artıyor çünkü koyunlar gibi hastalığı birbirlerinden kapıyorlar...Bu duvarı, kurtuluş getirecek çareleri herkese duyurmak için inşa ettirdim.


Bu devasa duvara Epikuros' un felsefesiyle ilgili yaklaşık 25.000 sözcük yazılmıştı; yazılarda Epikuros felsefesi her yönden ele alınıyor, dostluğun önemi vurgulanıyor, sıkıntıların enine boyuna irdelenmesi gerektiğine değiniliyordu. Kentin dükkanlarından alışveriş edenler, yaptıkları işin kendilerine pek az mutluluk getireceği konusunda uyarılıyordu.

Biz telkinlerden bu kadar etkilenen yaratıklar olmasaydık, reklam yapmak da o kadar gerekli olmayabilirdi. Biz insanlar duvarlarda güzel resimlerini gördüğümüz şeylere sahip olmak isteriz ama fazla sözü edilmeyen ya da başkaları tarafından övgü almayan şeylerle hiç ilgilenmeyiz. Lucretius' da, " isteklerimizi belirleyenin kendi duyularımız değil de, sağdan soldan duyduklarımız" olmasından üzüntü duyduğunu dile getirmişti.

Belki ancak sanat, bu görüşlerin değişmesine katkıda bulunabilir. Lucretius, Epikuros' un basit yaşantıyı savunmak için gösterdiği entelektüel çabaya, pahalı olmayan şeylerden de zevk alınabileceğini anlatan Latince bir şiirle destek vermişti:


"Bedenimizin gereksinimleri aslında o kadar az ki; bedenimizden acıyı uzak tutalım, kendimize yeni zevkler bulalım yeter. Doğamız bundan başka bir şey istemez; evimizin önünde, gecenin geç saatlerine kadar toplanmayan zengin sofrayı aydınlatan meşaleleriyle, altından genç adam heykelleri olmasa ne olur? Salonumuz gümüşlerle, altınlarla ışıl ışıl parlamasa, ud müziğinin yankılanacağı oymalı tavanlarımız olmasa ne olur? Oysa doğa bize ne lüksler sunar. İnsanlar dostlarıyla birlikte bir dere kenarında, çimenlerin üstünde, koca bir ağacın gölgesi altında oturup neredeyse hiç para harcamadan hoş vakit geçirip rahatlayabilirler. Hele de güneş parlıyorsa ve yılın o mevsiminde yeşil çimenlerin üzerinde çiçekler açmışsa, ne güzel."


Alain de Botton - Felsefenin Tesellisi (s: 86-89) Luceritius' un şiirinin Latincesi kitapta mevcuttur.


Günümüzde büyük şehirlerde, metropollerde dev reklam panolarını görünce, lüksün gücüne karşı tavır alan Epikuros' a ve şiiriyle ona destek veren Luceritius' a doğanın bize bedava sunduğu lüksleri hatırlattığı için şükran duyuyorum. Bu, günümüz tüketim toplumunda, reklamcıların hoşuna gitmese de. Eğer insanlar kendilik bilincine sahip olsalar ve basit bir yaşantıyı, lüks bir yaşantıya tercih etseler tüketim düzeyi iyiden iyiye düşebilir ve gerçekte insan özüne, yani doğaya dönebilir. Bu dönüş, uygarlıkla birlikte doğadan iyice uzaklaşan insana iyi gelebilir...




Dip Not: Burada Epikuros' un felsefesini savunuyor değilim. Lüksün gücüne karşı tavrını reklamla güçlendirmesini  ve reklamın II. yüzyıldan itibaren insanlar üzerindeki etkisinin bilindiğini anlatmaya çalıştım sadece. Yoksa, günümüzde "Epikurosçu" sözcüğünün "gününü gün eden insan" anlamında da kullanıldığını ve "En üstün iyilik hazdır."  "En büyük kötülük acıdır." felsefesine dayanılarak Epikurosçulara "hazcı" denildiğinin bilincindeyim. Bu tartışmayı, felsefe yapanlara bırakmayı tercih ederim.

Epikurosçular' ın bir bahçede bir araya geldiklerinden bunlara "bahçe filozofları" da dendiğini eklemeliyim. :)

Video' yu, uzun olsa da boş bir zamanınızda mutlaka izlemenizi öneririm. Tarih hazineleriyle dolu güzel ülkemde gelmiş geçmiş nice filozoflar vardır, adını bilmediğimiz. Tanıtımda azıcık katkım olsun değil mi?








4 yorum:

  1. Maalesef biz insanoğlu tarihin başlangıcından bu yana modernleşme ilerledikçe tüketim hastalığı da ilerledi.evet özümüze döndükçe doğayı daha faydalı kullanıp daha sağlıklı bir yaşam kalitesi bulabiliriz. Fakat bu kapitalizm sermayesi altındaki biz dünya insanlarına maalesef çok uzak. Umarım bir gün uyanışımız bu doğrultuda olur. Yazıların harika

    YanıtlaSil
  2. Nefis bir tanıtım yazısı olmuş. Eline sağlık. İkinci defadır okumaya geldim ve bu defa ellerine ve farklı bakış açına sağlık demek istedim:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Efsaneler, mitlerle ilgili yazdıklarınızı okumak için heyecanla beklediğim sizden bunu duymak mutlu etti beni. Acaba bugünün ünlü reklamcıları bunu biliyorlar mı diye merak etmiyor değilim doğrusu. :)
      Midilli (Lesbos) adası ve ilk kadın şair Sapho hakkındaki yazınız harika. Çok şey öğrendim.

      Sil
    2. Tarihte ilkler her zaman çok ilgimi çekmiştir, o nedenle ilkleri yazmayı seviyorum. Beğenmenize sevindim. Teşekkürler.

      Sil