12 Temmuz 2014 Cumartesi




ADI: LATİFE




Bugün Latife Uşşaklıgil' in ölüm yıldönümü. Atatürk' ün ilk ve son eşi Latife Hanım' ın yani. İngiliz basınında "Londra' da eğitim almış, kadın haklarının kararlı bir savunucusu olarak peçe takmayan Bayan Kemal" diye anılan bir eş...Bir kadın olarak, Latife Hanım' ın yaşam öyküsünü oldukça ilginç bulmuşumdur. Ve hakkında yazılanları ilgiyle okumuşumdur. Yaşadığı dönemde, ileri görüşlülüğü, kadın haklarının kararlı savunuculuğunu yapması, özellikle yurt dışında tahsil görmesi (dönem düşünülecek olursa kızların okula gönderilmesi hayli zordu),mücadeleci yanıyla bence takdire şayan bir kişiliktir Latife Hanım.

Mustafa Kemal' le tanışma öyküsü, kendisinin ne kadar cesur ve kendine güveninin ne kadar yüksek olduğunun da öyküsüdür aslında. Öykü şöyle başlar:

Bir kadın...Bir erkek...
İzmir' in kurtulduğu ama yangın yerine döndüğü günlerde karşılaşırlar...Kadın, İzmir' li tacirlerden Uşşakizade Muammer Bey' in Sorbon' da hukuk eğitimi görmüş kızı, pek çok dili iyi derecede bilen Latife...Erkekse, ahir ömrü cephelerde geçmiş savaş yorgunu bir başkumandan, Mustafa Kemal...Kadın, kumandanlık karargahına varabilmek için kalabalığı yara yara ilerlemektedir... 
Ve nihayet kapıdan seslenir odaya..."Sizi ve karargahınızı Göztepe' deki konağımızda ağırlamaktan şeref duyarım Paşam". Şaşırmıştır Mustafa Kemal...Kısa bir sohbet sonrasında cüretkar, zeki, bilgili ve farklı bulduğu bu genç kadından gelen teklifi kabul edecektir.Artık kumandanlık karargahı, İzmir göztepe' deki Uşşaki Köşkü' ndedir. Latife Hanım, 20 gün boyunca koca bir yurdun kurtuluş ve kuruluş günlerine dair pek çok kararların alınacağı Köşk' te işleri çekip çevirecek, çeviriler yapacak, ültimatomları kaleme alacaktır.Ve kelimenin tam anlamıyla Mustafa Kemal' in özel kalemi, kısa bir zaman sonra kanının kaynayacağı ve "çocuk", "bizim yaver","Latif" diye sesleneceği kadın olacaktır. Paşa' nın bir başına kaldığı anlarda, bir şeyler var onda, evet evet, farklı bir durum var dediği, etkilendiği bir kadın...Kimi zaman gece yarılarına değin süren bahçe sofralarında hayattan, sınır ötesinden, bilgi ve belgeden konuşup sohbetinin bitmesini hiç istemediği...Ve geçen o günler boyunca, cüretkar, hazırcevap, fütursuz ama akıllı, zarif, entelektüel olarak hatırlayacağı bir kadın...

Ve 29 Ocak 1923' te, Uşşakizade Köşkü' nün bahçesinde, İzmir Müftüsü' nün yarı Avrupai, yarı İslami kıydığı bir nikahla ve 10 dirhem gümüş karşılığı evlendiği gelin...Ama daha evliliğinin ilk günlerinde "Paşa" sını kimseyle, hatta memleket meselelerinin tartışıldığı toplantılarla dahi paylaşmayan...Köşk' e geç gelmelere, yalnız bırakılmış zamanlara, kendisinin dahil olmadığı tempolu toplantılara öfkesini en sert biçimde dile getirmekten çekinmeyen, bazen de kalabalıklar önünde "Kemal" diye yüksek sesle haykırıp yine öfkesini sürdüren kızgın bir eş...

Ve Gazi' nin Fikriye' sine kıskançlığını dibine kadar gösteren bir Çankaya otoritesi...O Fikriye ki yine bir başka zaman, bir fayton kiralayıp Köşk' e gelmek istediğinde içeri alınmayan, o hüzün ve kırıklıkla kapıda kendisini bekleyen faytona yeniden binip bir el silah sesi sonrasında kanlar içinde yığılan, " Ankara' da bir intihar" başlıklı bir gazete haberine konu olan maktul...

Evet, Latife Uşşaklıgil' in Mustafa Kemal' le 1000 gün süren gelgitleri, coşkuları, ayrılıkları, gayrılıkları, destekleyenleri, köstekleyenleri, yanında yer alanları, almayanları, ısınamayanları ya da ısınanlarıyla gelip geçen izdivacı sonrasında, Ağustos 1925' te evliliği son bulur...Aslında tek taraflı bir boşanmadır bu. Yine sert geçen bir tartışmanın sonrasında, Mustafa Kemal yaverlerine emreder, " Hanımefendinin kendine yakışır biçimde İzmir' e gönderilmesini sağlayın!" Bir zaman sonra da Anadolu Ajansı' ndan, resmen boşandıklarına dair bir haber geçilir. Hem de Hükümet bildirisiyle...Artık Paşa' sıyla hiçbir zaman karşılaşmayacak, görüşemeyecektir.

Latife Uşşaklıgil, bir yakın arkadaşına yazdığı mektuptaki ifadesine göre, felaketzede, yalnız bir kadındır artık. Ciddi hastalıklar yaşar. Büyük ve şiddetli bir şokun içinde harap olmuştur. Kalabalıklardan uzak durur, çalışma odasına kapanır, günlük gazeteleri önüne serer ve memlekete, Devlet Başkanı' na ilişkin haberleri izler bir bir...Bir zamanlar refakat ettiği yurt gezilerini, tanık olduğu Ankara toplantılarını hatırlayarak tabii...

Geçirdiği ağır zatürre nedeniyle Ata' nın ölümü ve sonrasında ne Dolmabahçe' de, ne Anıtkabir' de bulunur...

Fakat...Çok sonra anlaşılacaktır ki...Evine gelen genç bir hanıma, Jale Tulga' ya bir ricada bulunacaktır. "Ankara' da bir çiçekçiden bir tek kırmızı gül al lütfen, ama bir tek. Onu anıtkabir' e götür ve Mustafa Kemal' in ayak ucuna yere bırak. Kimden geldiğini anlar O, sen yine de...Bunu Latife gönderdi diye söyle."

Evet, o genç hanım tabii ki o iyiliği yapacaktır. Latife Hanım, Harbiye Orduevi' nin tam karşısında Safir Apartmanı' nın sekizinci katında pencereden baktığında Gazi' nin heykelini görerek ve gazetecilerin ısrarlarına rağmen onlara evliliğiyle ilgili hiçbir şey anlatmayarak, derin bir sessizlik içinde sırlar odasında 50 yıl geçirmiştir.

13 Temmuz 1975...Gazetelerde o gün, "Atatürk' ün ilk ve son eşi Latife Hanım öldü" diye bir haber çıkar. Bir de ailesi tarafından verilen bir ilan...


Kaynak: Nebil Özgentürk - Türkiye' nin Hatıra Defteri. DenizKültür Yayınları.

Latife Hanım' ın yaşam öyküsünü merak edenler, İpek Çalışlar' ın Latife Hanım Kitabına başvurabilirler. Ben kitabı çok beğenerek okumuştum...

Görsel, tr. wikipedia.org web sitesinden alınmıştır.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder