22 Ekim 2012 Pazartesi





MÜCEVHERE  BAKMAK


Değerli olsun, yarı değerli olsun renkli taşlar hep ilgimi çekti. Toprağın altında, bu kadar güzel renklerin olabileceğini düşünmek bile heyecanlandırıyor insanı.Benimkisi tutku değil, sahip olma isteği de değil, sadece estetik duygularımın tatmini ve doğa'nın bu mucizelerine olan hayranlığımın ifadesidir taşlar.

Yer altından çıkarılıp, işlenip mücevhere dönüştürülen bu taşlar, tarih boyunca savaşların ganimeti, zenginliğin, üstünlüğün ve gücün göstergesi, savaş sebebi olagelmiştir. İnsan bir mücevhere sahip olduğunda veya mücevheri taktığında gerçekte ne taşıdığının bilincinde değilse taktığı, sahip olduğu şeyin kaya parçasından farkı kalmaz. Çünkü her mücevherin gizli bir tarihi, öyküsü vardır.

Victoria Finlay'ın Mücevherlerin Gizli Tarihi kitabından bir öyküyü aktarmak istiyorum: " Çin' de bir zamanlar kıyafetinin her yerine mücevherler takarak övünen bir yüksek memur vardı. Bir gün yaşlı bir adam onu sokakta durdurdu ve mücevherleri için teşekkür etti.Yüksek memur şaşırdı ve " Ne demek istiyorsun arkadaş? diye sordu. " Ben sana hiç mücevher vermedim ki." Yaşlı adam," Hayır ama onlara bakmama izin verdin." dedi." Sen kendin de sadece bakabilirsin onlara zaten. Aslında ikimiz arasında bir fark yok ve sen ayrıca onları korumak zorundasın. "


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder