29 Mayıs 2024 Çarşamba

 



OSMANLI İMPARATORLUĞU'NDA BELKİ DE HÜKÜMDARLIĞI EN HAK ETMİŞ ŞEHZADELERDEN BİRİ CEM SULTAN MIYDI?




İlkokuldan itibaren tarih derslerinde Cem Sultan, kardeşi II. Bayezid'in padişahlığına karşı baş kaldıran, isyan eden bir şehzade olarak anlatıldı, okutuldu. Bunun yanı sıra,  Cem Sultan'ın Rodos'taki Sen Jan Şövalyeleri'ne sığınması Osmanlı'ya ve de İslamiyet'e ihanet olarak öğretildi. Peki, bu anlatılanlar gerçek miydi? Gerçek ise, anlatılanların ne kadarı doğruydu?

Yazılarımı takip edenler tarih okumanın benim için bir tutku olduğunu bilirler. Bu bağlamda Cem Sultan'ın hayatını anlatan kitabı okuyup bitirdiğimde, Fatih'in bu her yönüyle kendini yetiştirmiş, ilim, irfan sahibi şehzadesi Cem Sultan'a büyük bir haksızlık yapıldığının farkına vardım.. Ve "ezber bozmak" adına, kitaptan okuduklarımın özetini sizlerle paylaşmak istedim.

CEM SULTAN KİMDİR?

Fatih Sultan Mehmet ve Çiçek Hatun'un oğlu olan Cem Sultan, 22 Aralık 1459'da Edirne Sarayı'nda dünyaya geldi. Cem Sultan doğduğunda Fatih Sultan Mehmet'in  İstanbul'u fethinin üzerinden altı yıl geçmişti ve Fatih padişahtı. Fatih'in diğer oğlu Bayezid ise Cem'den on yaş büyüktü ve Fatih'in şehzadeliğinde doğmuştu. Bu ayrıntı çok önemli, çünkü Fatih'in ölümünden sonra taht kavgası tam da bu yüzden çıkacaktır. Şöyle ki: "Padişah Fatih Sultan Mehmet'in emriyle Veziriazam Karamani Mehmet Paşa'nın bizzat kendisinin hazırladığı Kanunname-i Ali Osman'da şehzadelere yazılacak elkap numunesi gösterilirken yalnız küçük Şehzade Cem'in adı zikredilmişti." Bundan cesaret alan Cem Sultan: "Bayezid, babamızın şehzadeliği sırasında doğmuştur. Biz ise, padişahlığı sırasında dünyaya geldik. Tahtın varisi bizden başkası olamaz. Kanunnamede adımız da yazılıdır," diyordu. Ve tahta oturmanın kendi hakkı olduğunu söylüyordu.

Cem Sultan 10 yaşına kadar sarayda o yılların ünlü hocalarından ders alarak öğrenim gördü. 10 yaşındayken Kastamonu Sancak Beyliği görevine atanarak saraydan ayrıldı. Şehzadeler sancağa çıktıklarında annelerinin de beraber gitmesi gelenektendi. Çiçek Hatun'da oğlu Cem'le birlikte Kastamonu'ya gitti.

Fatih Sultan Mehmet, uzun süredir Doğu'da sorunlar çıkaran Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan'ı dize getirmek için sefere çıktı. Yıl 1473'tü. Yanına oğulları Bayezid ve Mustafa'yı da aldı. Küçük oğlu Cem'i ise Edirne Sarayı'nda kaymakam olarak bıraktı. Şehzade Cem'e kaymakamlık ettiği sürece lalaları yol göstereceklerdi.

Uzun Hasan Bey, Trabzon Rum İmparatorluğu üzerinde hak iddia ederek İmparator IV. Yuannis'in kızı Katerina'nın kocası olmak sıfatıyla Trabzon'u istemişti. Fatih'in cevabı ise kesindi. "Bundan sonra elçimiz ok, lafımız kılıçtır" diye. Osmanlı Ordusu, Üsküdar'dan harekete geçtiğinin üzerinden iki ay geçmişti ama ordudan bir haber yoktu. Uzun Hasan'ın İstanbul'da bulunan casusları bu fırsattan yararlanarak, Osmanlı ordusunun bozulduğuna, padişah ve iki şehzadenin de  (Rum Eyaleti Valisi Şehzade Bayezid ve Karaman Valisi Şehzade Mustafa) savaş meydanında kaldıklarına dair türlü dedikodular yaymışlardı. Dedikodular Edirne Sarayı'na ulaştığında Şehzade Cem Sultan, iki lalasına ne yapması gerektiğini sorar. Lalaları ve maiyeti devletin başsız kalmaması için size biat edilmesi münasip olur cevabını verirler ve Cem Sultan'a biat ederler. Kısa bir süre sonra İstanbul'a zafername gelir. Fatih Sultan Mehmet 11 Ağustos 1473'te yapılan Otlukbeli Savaşı'nda Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan'ı büyük bir yenilgiye uğratıp zafer kazanmıştır. Zaferin ardından, Fatih Sultan Mehmet İstanbul'a döner.

Şehzade Cem yaptığı hatayı anlamıştı ve babasından çekiniyordu. Fatih Sultan Mehmet, oğlu Şehzade Cem'e kızmamış, şehzadeyi yönlendiren ve ona akıl veren iki lalasını; Süleyman Çelebi ve Nasuh Çelebi'yi idam ettirmişti.

1474 yılında Fatih'in çok sevdiği oğlu Karaman Valisi Şehzade Mustafa genç yaşında ölmüştü. Şehzade Mustafa alim, divan sahibi, şair ve aynı zamanda çok iyi bir silahşordu. Otlukbeli Savaşı'nda  gösterdiği cesaret ve kahramanlık ile ordunun sevgisini kazanmıştı. En sevgili oğlunun genç yaşta ölümü Fatih'i  çok sarsmıştı. Cem Sultan, Şehzade Mustafa'nın ölümüyle boşalan Karaman Valiliğine atandı. Bu sırada Cem 16 yaşındaydı.

Amasya Valisi Şehzade Bayezid, ise zevk-u safaya kendisini fazlaca kaptırmış, maiyetinde bulunan bazı kişilerin teşvikiyle afyon ve berş (keten yaprağı ile yapılmış afyon şurubu macunu) kullanmaya başlamıştı. Sonunda büyük şehzadenin bu hali padişah babasının kulağına kadar gitmişti. Üzülen padişah şehzadenin lalasına  hükmü şerif yollayarak, şehzadenin derhal bu kötü alışkanlıklarından vazgeçirilmesini, teşvik edenlerin de şiddetle cezalandırılmasını emretmişti. Lala da gereğini yapmıştı. Bayezid, kötü alışkanlıklarından kurtulmuş, kendisini ibadete adamıştı.

3 Mayıs 1481'de Fatih Sultan Mehmet'in ölümü üzerine yeni padişahı belirlemek için Amasya'da bulunan Şehzade Bayezid'e ve Konya'da bulunan Şehzade Cem'e haberciler gönderildi. Veziriazam Karamani Mehmet Paşa, Şehzade Cem taraftarıydı ve sultanın ölümünü bir süreliğine gizlemeye çalışmışsa da bunu başaramamıştı. Durumu öğrenen ve kızan yeniçeriler ayaklanıp Veziriazam Karamani Mehmed Paşa'yı öldürdüler. Şehzade Bayezid'in İstanbul'da bulunan oğlu Korkut'u saltanat naibi ilan ederek onu tahta çıkardılar. Çünkü Şehzade Bayezid'in Amasya'dan gelmesi zaman alacaktı. İstanbul'a daha yakın olan Karaman'a gönderilen haberci, Bayezid taraftarlarınca yolda yakalanıp öldürülünce Şehzade Cem, babasının ölümünü dört gün sonra öğrenebildi. Bu süre zarfında Şehzade Bayezid, İstanbul'a gelmiş ve devlet idaresini eline almıştır. Cülus töreni yapılmıştır.

Fatih Sultan Mehmet yaşarken, tahsil ve terbiyeleri ile bizzat alakadar olmak üzere, Şehzade Bayezid'in sekiz yaşındaki oğlu Korkut ve Şehzade Cem'in henüz bebek olan oğlu Oğuz Han'ı İstanbul Sarayı'na getirtmişti. Padişahın amacı, oğullarının durumuna göre torunlarını rehine olarak elinde tutmaktı. İşte bu nedenle Şehzade Korkut'u, Fatih ölünce  saltanat naibi olarak ilan etmişlerdi.

Cem Sultan, babasının Kanunname'sine koydurttuğu "Her kimseye evladımdan saltanat müyesser ola karındaşlarını nizam-ı alem için katletmek münasiptir. Ekser ulema dahi bunu tecviz etmişlerdir..." hükmü gereği öldürüleceğinden emin olduğundan, Konya civarında topladığı askerlerle eski başkenti ele geçirip padişahlığını ilan etmek için Bursa'ya doğru harekete geçti.

Cem Sultan ordusuyla 27 Mayıs 1481'de İnegöl önlerine geldi. Sultan II. Bayezid'in Ayas Paşa komutasındaki ordusu ile yapılan muharebeyi Cem Sultan kazandı. Bursa'ya giren Cem Sultan padişahlığını ilan etti. Kendi adına hutbe okutarak para bastırdı ve ferman yayınladı. Bu saltanatı ancak 20 gün sürdü. Cem Sultan, II.  Bayezid'e  arabulucular gönderip ağabeyi ile anlaşmaya çalıştı. Gönderdiği arabulucuların içinde Bursa'da yaşayan büyük halası Selçuk Sultan da vardı. Sultan Bayezid'den isteği; kendisinin Anadolu'da, Sultan Bayezid'in de Rumeli'de padişah olması ve Osmanlı topraklarının eşit olarak paylaşılması idi.  Sultan Bayezid bu isteğine bir Arap atasözü ile cevap verdi; " La erhame beyn mülük (Hükümdarlar arasında merhamet olmaz)." Cem bu cevabı beklemiyordu.

Bundan sonra, Sultan II. Bayezid ordusuyla birlikte Yenişehir'e geldi. İki ordu savaştı. Yenişehir Savaşı'nı kaybeden Cem Sultan eskiden valiliğini yaptığı Konya'ya geldi. Fakat Gedik Ahmet Paşa komutasındaki Osmanlı ordusunun takibi nedeniyle yanına ailesini de alıp canını kurtarmak için Memluk Sultanı Kayıtbay'ın izni ve dostluk göstermesi ile önce Halep'e, sonra Şam'a en sonunda da Kahire'ye gitti. Kayıtbay, Cem Sultanı Kahire'de sultanlara yakışır bir törenle karşıladı.

Cem Sultan ve ailesinin ve de maiyetinin tüm masrafları Sultan Kayıtbay tarafından karşılanıyordu. Fakat Kayıtbay, Cem Sultan'ın beklediği askeri desteği vermedi. Cem, Kahire'de bulunduğu sırada hacca gitti, hacca giden ilk Osmanoğlu'dur.

Hac dönüşü elçilerini Padişah Bayezid'e gönderip sulh yolunu aradı; "Talebimiz meşrudur, mülkten hisse isteriz dedi." Vaktiyle yazdığı iki beyti Padişah'a bizzat takdim etmesini istedi Defterdar Ahmet Bey'den. Hacılığını bir iftihar olarak ileri sürdüğü bu manzumede şöyle diyordu Cem Sultan:

Sen bister-i gülde yatasun şevk ile handan

Ben kül döşenem külhan-ı mihnette sebeb ne?

Bu saltanat-ı dünye ola adle mukarin

Hacc-ül Haremeyn anı taleb kılsa sebeb ne?

II. Bayezid'in bu manzumeye karşılık verdiği cevabını ise elçisi Cem Sultan'a takdim etti. Padişahın cevabı şöyleydi:

Çün ruz-ı ezel kısmet olurmuş bize devlet

Takdire rıza vermeyesin böyle sebeb ne?

Hacc-ül Haremeyn olduğuna razı olaydın

Bu saltanat-ı dünyeviye bunca talep ne?

Cevabı okuyan Cem, padişahın elçileriyle haber göndererek bu uğurda mücadeleden vazgeçmeyeceğini bildirdi. Cem Sultan bu cevabı verirken Karamanlı Kasım Bey'e ve onun toplayacağı askere de güveniyordu. Karamanoğullarının toprakları Osmanlıların eline geçmişti ve Kasım Bey, topraklarını geri almak heves ve isteğindeydi. Bu nedenle Cem Sultanla birlik olmuşlardı. 27 Mayıs 1482'de Konya'yı kuşatan Cem Sultan, II.Bayezid'in büyük bir ordu ile üstlerine geldiğini öğrenince kuşatmayı kaldırdı ve Ankara'ya gitti. Buradan tekrar Kahire'ye gitmek istese de (annesi, eşi ve çocukları oradaydı) tüm yolların tutulduğunu öğrendi. II.Bayezid, bu defa Cem Sultan'a tüm masraflarının karşılanması şartıyla Kudüs'te ikamet etmesini teklif etti. Ancak Cem Sultan bu teklifi reddetti.

Başta Karamanoğlu Kasım Bey olmak üzere, maiyetinde bulunan bazı kimseler Cem Sultan'a saltanat mücadelesine devam etmesi tavsiyesinde bulundular. Bu sırada ağabeyi Sultan Bayezid'den bir mektup aldı. Mektupta, padişahlıktan vazgeçtiği takdirde kendisine bir milyon akçe ödeneceği yazıyordu. Ama Cem Sultan Rumeli'ye geçmeye ve mücadelesini oradan sürdürmeye karar vermişti. Rumeli'ye geçmek için de Rodos Şövalyeleri'nden yardım alacaktı.

Rodos Sen Jan Şövalyelerinin başı Pierre d'Aubusson Cem Sultan'ın kendisine gönderdiği elçilerle görüşerek Cem Sultan ve maiyetinin Rodos'a gelmelerini kabul etti ve karşılıklı akit imzaladılar. Bu akde göre; Şövalyeler Cem Sultan'a yardım edecekler, karşılığında Cem Sultan tahta geçince Rodos'tan alınan adalar geri verilecek, sürekli bir barış olacaktı. 30 Temmuz 1482'de şövalyelerin gönderdiği gemiyle adaya çıkan Cem Sultan ve maiyeti görülmedik bir şekilde büyük törenlerle karşılandı.

Pierre d'Aubusson Cem Sultanı törenlerle karşılayıp, bir dediğini iki etmezken, bir taraftan da Avrupa Kralları ve Papa'ya da mektuplar göndererek Cem'in Rodos'ta olduğunu, durumdan istifade ederek bir haçlı ordusu hazırlanmasını ve Türklerin Avrupa'dan çıkarılmasını teklif etmekteydi. Bu kıymetli rehinenin Fransa'da korunması gerektiğini de müzakere ediyorlardı. Bir süre Rodos'ta misafir edilen Cem Sultan, daha sonra Fransa'nın Nice şehrine gönderildi. 

Cem Sultan'ın Fransa'dan başka bir ülkenin eline geçmesini Osmanlı Devleti için sakıncalı gören Padişah II. Bayezid, Fransa'ya bir elçi göndererek Cem Sultan'ın Fransa'da tutulmasını istedi. Ancak yeniden yapılan bir anlaşma ile Cem Sultan'ın Papa VIII. Innocentius'a teslim edilmesine karar verildi. Cem Sultan'ın Fransa macerası 6,5 yıl sürdü. Cem yine yollara düştü; Marsilya'dan Toulon'a, oradan da 14 Mart 1489 günü Roma'ya gelerek Papa ile görüştü.

Papa'nın amacı, Cem Sultan'ı kullanarak Osmanlılara karşı bir haçlı seferi düzenlemekti. Ancak bu isteğinde başarılı olamayınca, Cem Sultan'a Hristiyan olması teklifinde bulundu. Cem Sultan bu teklifi reddetti. 

Cem Sultan, Roma'da yaklaşık 6 yıl kaldı. Başta Macaristan Kralı olmak üzere Memluklu Sultanı ve diğerlerinin Cem Sultan'la ilgili talepleri Papa'yı çok zor durumda bıraktı. Fransa Kralı VIII. Charles'in ısrarlı talepleri üzerine, Cem Sultan Fransa'ya gönderilmek üzere Napoli'ye doğru yola çıkarıldı. Ancak Cem yolda fenalaştı. Muhtemelen yola çıkmadan önce Papa tarafından zehirlendiği söylenmektedir(kesin kanıt yok). Uygulanan tüm tedavi yöntemleri sonuç vermeyince şehzade, "Ailesinin Mısır'dan İstanbul'a getirilip gözetilmesi, kendisine hizmet edenlerin memnun edilmesi ve ölüsünün mutlaka Osmanlı ülkesine getirilmesi" şeklindeki vasiyetini yazdırdı.

Cem Sultan 14 yıl esir hayatı yaşadıktan sonra 25 Şubat 1495 yılında vefat etti. Sultan II. Bayezid, kardeşi Cem Sultan'ın ölümünü haber alınca, Osmanlı ülkesinde Cem için gaip namazı kıldırmış, üç gün matem tutturmuş ve yüz bin akçe sadaka dağıtmıştır. Şehzade'nin tahnit edilmiş cesedi, uzun müddet Napoli'de kaldıktan sonra, 1499'da (ölümünden dört yıl sonra) Türkiye'ye getirilmiş ve Bursa'da Muradiye'de büyük kardeşi Şehzade Sultan Mustafa'nın yanına gömülmüştür. 

Bu yazıyı hazırlarken yararlandığım kaynak kitap:

Feridun Fazıl Tülbentçi, CEM SULTAN. İNKILAP. 2008


Okuduğum bu kitap Cem Sultan'ın ölümüyle sona eriyor. Ancak ben, Kahire'de kalan annesi, eşi ve çocuklarına, dahası dedesi Fatih Sultan Mehmet tarafından henüz bebekken saraya rehin alınan Cem Sultan'ın oğlu Oğuz Han'a ne olduğunu merak edip araştırdım. Merak nedenlerimden biri de Cem Sultan'ın vasiyetinin yerine getirilip getirilmediği konusuydu. İşte İnternet'te yaptığım araştırma sonuçları:

- Cem Sultan'ın annesi Çiçek Hatun, Mısır'da 1495 yılında vebadan ölmüş.

- Cem Sultan'ın oğlu Oğuz Han, daha üç yaşındayken, babası Fransa'ya götürüldüğü zaman 1482'de amcası II.Bayezid tarafından boğdurulması emredilmişse de zehirlenerek öldürülmüş.

- Cem Sultan'ın diğer oğlu Murad, Rodos'ta kalmış ve vaftiz edilip Hristiyan olmuş. Yıllar sonra, Kanuni Sultan Süleyman'ın Rodos'u kuşatması sırasında, Murad ve oğlu şövalyelerin yanında durmuşlar. Rodos Osmanlı kuvvetlerince ele geçirildiğinde kalede bulunan herkes kaleyi serbestçe terk ettiği halde, Cem'in oğlu Murad ve ve torunu yakalanmış, fetih tamamlandıktan sonra Kanuni Sultan Süleyman'ın emriyle boğularak öldürülmüşler.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder