26 Aralık 2021 Pazar

 


TABULARI YIKAN BİR ŞEHZADE: RESSAM ABDÜLMECİD EFENDİ



İnternette bir web sitesinde okudum. Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi, Abdülmecid Efendi'nin hayatı ve sanatına odaklanan "Şehzade'nin Sıra Dışı Dünyası: Abdülmecid Efendi" başlıklı sergiyi 21 Aralık 2021- 1 Mayıs 2022 tarihleri arasında sanatseverlerle buluşturuyormuş. Sergiyi gezmek isterim doğrusu. Çünkü bu sanatsever ve ressam şehzadenin yurt dışına sürgüne gitmesiyle başlayan hayat hikayesini, kızı Dürrüşehvar Sultan'ın ağzından yazan Naşide Gökbudak'ın kaleme aldığı "Dürrüşehvar Sultan - Sarayda Bir İnci Tanesi" kitabından okumuştum. 20. yüzyılın başlarında bir halifenin böylesine sanat tutkusuyla dolup taşmasına da çok şaşırmıştım doğrusu. Bildiğim kadarıyla, İslam dininde resim yapmak, hele de insan suratı çizmek günah ve yasaktı. Ama bir zamanlar İslam Halifesi olan Abdülmecid Efendi resim yapıyordu. Şaşkınlığım bu yüzdendi. Dolayısıyla konuyla ilgili birkaç satır yazmak geldi içimden. 

1914'te Çamlıca'da dünyaya gelen Dürrüşehvar Sultan, Şehzade Ömer Faruk Efendi'nin küçük kardeşi olup, babası son halife Abdülmecid Efendi'dir. Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin meclisi tarafından alınan kararla 3 Mart 1924'te Hilafet kaldırıldı. Yaklaşık iki yıldır Halifelik görevini sürdüren Abdülmecid Efendi ve ailesi, kararın ardından yurt dışına sürgüne gönderildi. Önce İsviçre'ye gittiler, daha sonra Fransa'nın Nice şehrine yerleştiler. Babası ve ailesiyle sürgüne giderlerken Dürrüşehvar Sultan on yaşındadır, vatanından ayrılırken sadece birkaç oyuncağını ve boğaz kıyısından aldığı bir çakıl taşını yanında götürmüş ve o taşı ömür boyu saklamıştır. 1931'de Dürrüşehvar Sultan dünyanın sayılı zenginlerinden biri olan Haydarabad Nizamı Osman Han'ın büyük oğlu Azam Cah ile evlenmiş ve 2006'yılında Londra'da hayata veda etmiştir. 

Babası Abdülmecid Efendi, ailesi ve sürgündeki hanedanın yaşadıklarını Dürrüşehvar Sultan'ın yazdığı hatıralarından öğreniyoruz. Okuduğum Naşide Gökbudak'ın romanında Abdülmecid Efendi şöyle tanıtılıyor:

"Sultan Abdülmecid, yani Dürrüşehvar'ın babası, 1868'de İstanbul'da doğmuştu. Babası padişah Abdülaziz, annesi ise Hayranıdil Kadınefendi'ydi. 1876'da, yani o daha sekiz yaşındayken babasının tahttan indirilmesinin ardından, Üsküdar Çamlıca Semti'nde, İcadiye Mahallesi'ndeki geniş bahçesi olan görkemli bir köşkte hayatlarına devam ettiler. Orada büyüyen Abdülmecid Efendi çok sıkı bir eğitim almıştı.Ve gençlik çağına geldiğinde artık; akıllı, eğitimli, beş altı lisan bilen, piyano çalan ve resim yapan bir şehzadeydi. 1909'da bizzat kendi gayreti ile kurulan Osmanlı Ressamlar Cemiyetinin de fahri başkanlığını yapmaktaydı. Birçok genci, resim ve piyano eğitimi için Avrupa'ya tahsile gönderiyor; güzel sanatların ruhu, ruhun da bedeni beslediğine inanıyordu. Avrupai bir hayat görüşüne ve estetiğe sahip şehzade, güzel sanatlara önem veren bir yapıya sahipti. Resmin günah sayıldığı, dinen yasaklandığı Osmanlı İmparatorluğu'nda bu tip sanatlar asla gelişme gösterememişti. Abdülmecid Efendi; bu tip tabuları yıkan, Osmanlı'da güzel sanatların tohumlarını atan ve öncüsü olan bir şehzade konumundaydı." *

Abdülmecid Efendi, Nice'ten sonra Paris'e yerleşerek hanedanın geleneksel protokolünü ısrarla uygulamaya devam etmiştir. Bunda kızı Sultan Dürrüşehvar'ın çok zengin olan Haydarabad Nizamı Osman Han'ın gelini olması nedeniyle şehzadenin maddi sıkıntı çekmemesinin büyük önemi vardır.

Abdülmecid Efendi, sürgünde bulunduğu Paris'te 23 Ağustos 1944'te kalp krizinden 76 yaşında öldü. Öldükten sonra kızı Dürrüşehvar Sultan, babasının Türkiye'de gömülmesini istedi. O dönemde Cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü ile görüşmek için Dürrüşehvar Sultan "Berar Prensesi" kimliğiyle Türkiye'ye geldi. Ancak tüm çabalarına rağmen babasının  cenazesi Türkiye'ye getirilemedi. Dürrüşehvar Sultan'ın kayınpederi Osman Han'ın devreye girmesiyle, Abdülmecid Efendi'nin naaşı on  yıl kadar Paris'te bir caminin bodrum katında bekletildi. Cami mütevelli heyeti cenazeyi daha fazla tutamayacaklarını bildirince, Abdülmecid Efendi'nin naaşı 1954 yılında Medine'ye nakledildi ve  Baki Mezarlığı'na gömüldü.

Abdülmecid Efendi, Osmanlı hanedanının tek ressam üyesi olarak dönemin Türk ressamları arasındaki yerini almıştır. Osman Hamdi Bey ve Salvatore Valeri'den resim dersi alan şehzade özellikle portre ressamlığında başarılı idi. En önemli portrelerinden biri ünlü şair Abdülhak Hamit Tarhan'ın portresidir. 

Eğer bir sanatseverseniz ya da sanatçı iseniz, ressamla ilgili okuduğunuz bu bilgilerden sonra belki merak edip müzedeki sergiyi gezmek isteyebilirsiniz. :)


Kaynak: * Naşide Gökbudak - Dürrüşehvar Sultan, Sarayda Bir İnci Tanesi,  OLASILIK.

Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi'ndeki sergiye ait bilgileri ve sergilenecek tabloların ve eserlerin listesini linki tıklayarak  okuyabilirsiniz: 

https://www.artfulliving.com.tr/gundem/sehzadenin-sira-disi-dunyasi-abdulmecid-efendi-sakip-sabanci-muzesinde-i-24532?fbclid=IwAR2hy3OnVKuTyF3bz7N1_vJdBwj7tCj6URb9YQPkSiV36FzBcVPXz75oEVk



1 yorum: