12 Ekim 2021 Salı

 


SQUID GAME (KALAMAR OYUNU) DİZİSİNİN KONUSU VE YORUMU






Yayımlandığı Eylül 2021 tarihinden itibaren dünyayı kasıp kavuran, Güney Kore yapımı  Netflix dizisi Squid Game'i iki güne bölerek izledik kızımla. Dünyalılardan ayrı kalmak istemedik. Eh! Birazda merak vardı tabii. Kızımın önerisiyle zaman kaybetmedik ve diziyi izledik. 9 bölümlük diziyi bitirdiğimizde, kızım bana şöyle dedi: "Annem, seni tebrik ediyorum, sanki senaryoyu sen yazmışsın gibi tahminlerde bulundun ve hiç yanılmadın." Henüz ilk bölümü izlerken, neler olabileceği konusunda düşüncelerimi söylediğim ve her bir bölümde insan davranışları konusunda fikrimi belirttiğim için olsa gerek, kızım beni senaristle bir tuttu. :)

Diziyi izlemek isteyenler olabilir diye, spoiler vermemeye özen göstereceğim. Sadece dizinin konusunu yazıp, dizi sonunda vardığım sonuçları aktaracağım. Dizinin konusu: Squid Game, piyasaya borçlu ve borçlarını ödeyemeyen 456 kişinin, 38 Milyon Dolar tutarındaki ödülü kazanmak için ölümüne girdikleri bir yarışı anlatmaktadır. Yarışmada 6 oyun oynanacaktır. Bu oyunlar Güney Kore'de oynanan çocuk oyunlarıdır. Diziye adını veren Squid Game de (Kalamar Oyunu) bu oyunlardan biridir. 6 oyunu kazanan ödülün sahibi olacaktır. 

Diziyi sosyolojik, ekonomik ve psikolojik yönden üç ayrı kategoride değerlendirdiğimde beğendim. Ayrıca dizide anlatılan "rekabetçi toplum", "tekelci kapitalizm" ve bunun sonucunda doğan gelir eşitsizliği sorununa dikkat çekmesini çok anlamlı buldum. Çünkü bu gelir eşitsizliğinin, tüm dünyada  artarak devam edeceğini öngörmek hiç de zor değil. Gelecek günlerde, borçlu daha çok borçlanacak, zengin daha fazla zenginleşecek. Bunu görmek için müneccim olmaya gerek yok! Kısacası, dizide sıkı bir sistem eleştirisi mevcut. Bunu oynanan her oyunda görmek mümkün. 

Oyunlar kazanmak üzerine kurulu ve oyunun kuralları var; oyuncular arasında tam anlamıyla bir eşitlik sağlanması, eşit şartlarda yarışılması gibi. Kaybedenler elenir (ölür). Kazanan ve kaybedenin, kurallara uygun ve adil bir şekilde belirlendiği yarışmaya katılacak olan toplulukla ilgili yarışma yöneticilerinden biri bunu şöyle ifade ediyor: " Yarışmaya katılan herkes eşit. Dışardaki dünyada adaletsizliğe ve ayrımcılığa maruz kalan her kişiye adil bir yarışı kazanması için son bir fırsat veriyoruz."  Böyle bir eşitliğin sağlanması teoride mümkün. Ya pratikte? Bu soruya, halat çekme oyununu izledikten sonra cevap verebilirsiniz.

Yazılı olarak belirtilmese de oyunda geçerli olan bir diğer kural, oyunda kalabilmek uğruna şiddet hariç her yolu denemenin serbest olması; yalan söylemek, hile yapmak, kandırmak, üç kağıt çevirmek gibi. Peki, oyuncuları şiddete yöneltmek için kışkırtmak, şiddete teşvik değil midir? Ya da sistemin devamını sağlayan güvenlik  güçlerinin, oyunda kaybedeni gözünü kıpmadan öldürmesi şiddetin ta kendisi değil midir? Bunun, gücü elinde bulunduranlar tarafından uygulanması şiddet tanımını değiştirir mi? Mevcut sistem bize şunu dayatıyor; güç kimdeyse kuralları o koyar, diğerleri de bu kurallara uyar, uymak zorundadır. 

Dizideki bazı oyunların gereksiz uzatıldığını düşünüyorum. Bu nedenle sıkıldığım anlar oldu. Dokuz bölüm sonunda, cevapsız kalan birkaç sorumun cevabının ikinci sezonda (eğer çekilirse) verilebileceğini düşünüyorum. Çünkü dizi ucu açık bir şekilde bitirildi. Aksi halde sorularım cevapsız kalacak. 

Yukarıda belirttiğim üzere diziyi beğeniyle izledim. Çünkü bir felsefesi var. Gençlerin diziyi macera ve dram olarak değerlendirip, izlediklerini düşünüyorum (birkaç gençle konuştuğum için bu kanıya vardım). Oysa felsefesini anlayıp izleyen her kesimden izleyicinin, dizide kendilerinden bir şeyler buldukları için dizinin izlenme rekorları kırdığına inanıyorum.  

Dizi hakkındaki yorumlarım ise şöyle:

-Borçlu olmanın ve borçlarını ödeyememenin verdiği çaresizlikle, insanların neler yapabileceği konusunda sınır tanımamasını çok iyi ifade etmiş.

-Diziye bütünsel olarak baktığımda, Uzak Doğu felsefesinin temelini oluşturan Ying-Yang felsefesini oyunlara yayarak çok iyi işlemiş. Yani, iyiler ve kötülerin savaşını. İyi, duygusal ve dürüst olarak bilinen bir kişinin içinde, kötü, gaddar ve de yalancı bir yanının  daha olduğunu ve o kötü yanın, dışarı çıkmak için uygun bir ortamı kolladığını  güzel anlatmış. Aynı şekilde kötü bir insanın içinde de dışarı çıkmak için bekleyen iyi bir yan vardır. Özellikle 6. ve son oyun olan "squid game"de bunu görebilirsiniz. 

-Dizide Budizm, Hristiyanlık ve Müslümanlık dininden  figürler olmasına rağmen, Musevi olan bir figür yok. Cevapsız kalan sorularımdan biri bu; neden yok? Vardı da ben mi atladım acaba diye düşünmeden edemiyorum. Aslında bir tahminim var ama burada yazmayacağım. :)

-Birbirini hiç tanımayan bir toplulukta insanlar arasında güven nasıl oluşur ya da oluşur mu? Tanımadığınız insanlarla iletişime geçtiğinizde aranızda oluşacak duygusal bağ sizi etkiler mi, etkilerse, sizi hangi yönde etkiler; olumlu mu, olumsuz mu? Bu bağın oluşumunu çok iyi aktarıyor seyirciye.

-Dizi ıssız bir adada geçiyor. Oyun alanının ada olması ütopyayı çağrıştırsa da aslında günümüz dünyasının gerçeklerini anlatıyor. Dizide anlatılan çocuk oyunlarının çoğu, aynı şiddet ve kanla dünyanın bir yerlerinde oynanıyordur belki de. Oyun sistemi öyle bir kurulmuş ki, yönetici ölse bile yerine bir başkası geçerek sistemin devamını sağlıyor.

-Rasyonalizmle dogma çatışıyor, Tanrı inancı sorgulanıyor. Bizleri kötülükten koruyan dua edip yardım istediğimiz Tanrı mı yoksa mantık yürütüp kurduğumuz stratejiler ve eylemlerimiz mi? 

Sonuç olarak:

Dizinin ana temasını oluşturan kişisel haklarından feragat etmesine neden olan para ödülü metafor olarak kullanıldığında günlük hayatımızın tümünde benzer takaslara rastlıyoruz. Bunu çaresizlik temeline oturtup kendimize bu seçim için bir neden yaratmış oluyoruz. Üniversitede istemeden okunan bölümler, sevilmeden yapılan meslekler, sevgisiz sürdürülen ilişkiler, iyi para kazanmak  için verilen tavizler... Biz her gün, her ay, her yıl "çaresizlik" adı altında bedenlerini olmasa da ruhlarını ilmek ilmek öldüren canlılarız. Bu nedenle bu diziyi izlerken kim şu soruyu sorma hakkına sahip olabilir ki; "Bu insanlar bu yarışmaya neden katıldılar?"

Not: Bu dizi neden Güney Kore'den çıktı diye şöyle bir araştırdım. Güney Kore, intihar oranlarının en yüksek olduğu ülkelerden biri. Yarısı yoksulluk sınırının altında yaşayan yaşlılara bakmakla yükümlü olan gençler ise işsiz. Güney Kore'deki hane halkı borcunun GSYİH'nin yüzde 100'ünü geçtiği söylenmekte. Dünyanın büyük ekonomilerinden biri sayılan Güney Kore'de ülkenin ekonomisi, adı yolsuzlukla anılan bir avuç holdingin elinde. Diziyi izlemem, güçlü olarak bildiğim Güney Kore ekonomisi hakkında bilgi edinmeme neden oldu.


Görsel alıntıdır.

2 yorum:

  1. Bilgilendirici analizler içeren güzel bir değerlendirme yazısı olmuş. Teşekkürler 👏🏻🙏🏻

    YanıtlaSil