3 Ekim 2021 Pazar

 


SİZCE ÖYKÜ MÜ, ROMAN MI YAZMAK DAHA ZOR?



Başlık bir soru olduğuna göre, sorunun cevabı da olmalı değil mi? Soru, çünkü bu konuda sizin düşüncelerinizi merak ediyorum. Ama öncelikle soruya kendim cevap vermeliyim, yani kendi sorumu cevaplandırmalıyım ki sizlerin düşüncelerini de öğrenebileyim. :)

Çocukluğumda okuduğum Ömer Seyfettin ve Sait Faik Abasıyanık'ın öyküleri  çocuk zihnimde öylesine yer etmiş ki bazıları bugün bile zihnimde canlılığını koruyor; hem konusuyla hem de karakterleriyle. Tabii o zamanlar Türk Edebiyatı'nda "novella (uzun öykü" türü henüz gelişmemiş olduğundan novella türü kitapları büyüdüğümde çevirilerden okudum. Kısacası öykü okumaya çok küçük yaşlarda başladım.  Sonrasında ilk gençlik yıllarının verdiği coşku ve duygusal değişikliklerle romanlar okumaya başladım. Daha sonra ise gençlik yıllarının sosyo-politik konularında bir şeyler söyleyebilmek, kendi fikir ve düşüncelerimi açıklayarak, bir yerde kendimi ispat etmek için daha ciddi kitaplar  okudum. Anlayacağınız, kendimi bildim bileli kitap  okurum. Klişe deyimle; en iyi arkadaşlarım kitaplar oldu hep...

Bu bağlamda, başlıkta sorduğum sorunun cevabını şöyle verebilirim; bence öykü yazmak daha zor. Çünkü, kısa bir anlatıda olayları ayrıntılarıyla anlatmak hiç kolay değil. Romanda sayfalar dolusu anlatabilirsin, betimleme yapabilirsin, karakter tahlillerini uzun uzun yazabilirsin. Bu da romanın hacminin yazarın hayal gücüne (geniş ya da dar) bağlı olarak değişebileceği gibi bir özgürlük tanır yazara. Ama öykü kısa ve öz olmalı, okurun kafasında hiçbir açık bırakmadan olayları anlatabilmeli. 

Öykü okumayı seviyorum ama her yazarın öyküsünü değil. Türk Edebiyatı'nda öykülerini severek okuduğum yazarlardan ilk aklıma gelen isimler şunlar: Sabahattin Ali, Orhan Kemal, Aziz Nesin, Yaşar Kemal, Ömer Seyfettin ve Sait Faik. Daha birçok değerli öykü yazarlarımız var elbette, onları unutmadım ama burada isimlerini yazsam sayfama sığmaz. :)

Oldu olacak Dünya Edebiyatı'nda en sevdiğim öykü yazarlarının isimlerini de yazayım: En başta Stefan Zweig, Edgar Allan Poe, Ernest Hemingway, Mark Twain, Oscar Wild ilk aklıma gelen isimler.

Kitaplığımın değerli kitaplarından biri "BAŞLANGICINDAN BUGÜNE TÜRK HİKAYE ANTOLOJİSİ"dir ki birçok öykü yazarını bu antoloji sayesinde tanıdım. VARLIK YAYINLARININ 1975 yılında basımını yaptığı antolojide ünlü hikayecilerimizin en bilinen birer hikayesi bulunmakta. Antolojiden sırayla her gün bir öykü okusam, bitirmem bir yıl sürer. Defalarca okuduğum öyküler var. Bu nedenle antolojim biraz hırpalanmış, zamana karşı duramayan sayfaları sararmış ama içindeki öyküler canlılığından hiçbir şey kaybetmemiş; bulunduğu yer ve zamana direnmiş, eskidikçe değeri artmış...

İşte bugün öyküden söz etmişken bu çok değerli Türk Hikaye Antolojisini de tanıtmak istedim. Elimde bulunan 2. baskıyı hazırlayanlar; Yaşar Nabi Nayır, Mustafa Baydar ve M. Sunullah Arısoy. Bence harika bir iş çıkarmışlar. Keşke, yeni bir çalışma yapılsa da bu antolojiye girememiş (zaman bakımından) yeni nesil öykücülerimizin öykülerini birleştiren ve geleceğe taşıyan yeni bir hikaye antolojimiz olsa. Ne güzel olur değil mi?

Antoloji içinde "SUSUZ" adlı öyküsüyle yer alan Nezihe Meriç'in sözüyle yazımı sonlandırmak istiyorum: " Çok yazamıyorum ama öyküler içinde yaşıyorum." Öykünün temeli de tıpkı yazarın dediği gibi nefes aldığımız her günü farkına vararak yaşamaktan geçiyor.


           




                   

6 yorum:

  1. ikisi de zor
    Ama,Roman biraz daha fazla...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Düşüncenizi belirttiğiniz için çok teşekkür ederim.

      Sil
  2. Bence kesinlikle oyku yazmak cok daha zor, hatta kanimca oyku yazan kisi (iyi bir oyku) roman dahil pek cok turu rahatlikla yazabilir. Oyku edebi eserlerin temel turu bence. Sevgiler

    YanıtlaSil