12 Ağustos 2021 Perşembe

 


FENERBAHÇE PARKI'NDA ASIRLIK SAKIZ AĞAÇLARI



Geçen hafta İstanbul'a gittim. Şansımdan mıdır, nedir bilemiyorum, İstanbul, son yılların en sıcak günlerini yaşıyordu ve hava oldukça nemliydi, ki bu durum sıcaklıkları artırıyor ve çekilmez kılıyordu. Sıcak ve nemden bunaldığım bir gün, bir tatlı huzur alabilmek için Kalamış'a gittik ailece. Bırakın Kalamış'tan huzur almayı, Kalamış bizdeki mevcut huzuru da alıp götürdü. Çünkü her bir yanı beton yığınına dönüşmüştü ve marinasında bile hayat emaresi yoktu. Moralimi bozan bu görüntüden sonra, içimde kırıntısı kalan sevgili huzurumu artırmak için beni yeşil bir yere götürün dedim ve  Yahya Kemal'in ilkbaharda iri bir zümrüde benzettiği Fenerbahçe Parkı'na gittik.  Asırlık sakız ağaçlarını gördüğümde ise, şairin "Fenerbahçe" şiirindeki "Göğe ser çekmiş ağaçlar yücelir /Bu mücevherde" dizesiyle parkın güzelliğini az bile anlatmış diye düşündüm. Parkın yeşili ve asırlık ağaçları çok iyi korunduğundan, zümrüt yeşilinin masmavi denizle birleştiği noktalardan hayat fışkırıyordu adeta; martılar uçuyor, kuşlar şarkı söylüyor, kediler gölgelerde uyukluyor, insanlar neşe içinde konuşuyor, gülüp eğleniyorlardı.  İşte şimdi huzurum geri gelmişti. Sıra, parktaki ağaçları tanımak, yakından tanıdıklarımı da tanıtmaya gelmişti. :)



Sakız ağaçlarını ilk kez Çeşme Yarımadası'nda görmüştüm. Bu güzelim ağaçlar, Ege ve Akdeniz kıyılarında maki bitki örtüsü içinde yer aldığından ve bütün Akdeniz kıyılarında doğal yayılış gösterdiğinden, o zamanlar pek ilgimi çekmemişti. Ancak İstanbul'da Fenerbahçe Parkı'nda gördüğüm 600 yıllık sakız ağacı beni hem çok  şaşırttı hem de ilgimi çekti. Ağacı sevinçle kucaklarken ve sıcaktan bunalmış bir halde gölgesine sığınırken damla sakızı kokusunu aradı burnum ama kokuyu bulamadı. Belki de ağaç çok yaşlı olduğu için kokusu kalmamıştı ya da dişi bir sakız ağacıydı. Parkın girişinde bulunan bir tabelada yazdığına göre, buradaki sakız ağaçları parkın doğal bitki örtüsüymüş.  Bir sakız ağacından diğerine koştururken gözlerimden ziyade, damla sakızı kokusunu alabilmek için burnuma odaklandım. Sonunda genç yaşta olan sakız ağaçlarının minicik ve yuvarlak yeşil-kırmızımsı renkteki meyvelerini görebildim. Meyveleri koparıp elime alıp ezince damla sakızı kokusunu alabildim. O sıcakta nasıl güzel geldi bu koku anlatamam. Sakız ağaçları tanınmayı, tanıtılmayı ve de gözümüz gibi korunmayı hak ediyorlar, tıpkı diğer tüm ağaçlar gibi...Çünkü ağaç demek YAŞAM demektir. Ağaç demek HUZUR demektir...



Sakız ağacı ile ilgili İnternette yaptığım araştırma sonucunda bulduğum bilgiler ilginçti. İşte o ilginç bilgilerden notlar:

Ege Denizi'nde bulunan Sakız (Yunanistan'daki bugünkü adı Chios'tur) Adası'na adını verdiği, yediden yetmişe hemen herkesin bildiği sakızıyla, damla sakızının elde edildiği bir tarımsal üründür sakız ağaçları. Ağacından elde edilen özler ile üretimi yapılan damla sakızı da aynı ağacın  aromasından elde edilmektedir. Damla sakızı ağacı olarak bilinen ağaç ise sakız ağacının erkeğidir. Sakız ağacı iki evcikli (diotik) bir bitkidir. Yani erkek ve dişi olmak üzere iki farklı cinsiyette ağaç vardır. Ancak, damla sakızı üretimi sadece erkek ağaçlardan yapılmaktadır. Dolayısıyla çoğaltmada da sadece erkek bitkiler kullanılır.

Akdeniz bölgesinin doğal bir tarımsal ürünü olan sakız ağaçlarının kalın yaprakları vardır ve ağacının reçineleri son derece değerlidir. 

Sakız ağacı Latince Pistacia lentiscus adı ile bilinmektedir. Aynı terim, damla sakızı ağacı için de kullanılmaktadır. Sakız ağacının boyu 7 metreden 10 metreye kadar uzayabilir. Damla sakızı ağacının kuraklığa karşı olağanüstü bir dayanıklılığı vardır. Bu ağaçlar kışın yapraklarını dökmezler. Ancak hastalık durumlarında yapraklarını dökmektedirler. Sakız ağaçları 5 yaşından itibaren reçine vermeye başlarlar. Ağacın dal ve gövdesinin yaralı yerlerinden akan reçinenin pıhtılaşmasıyla "mastik" adı verilen sakız elde edilir. Toplanan bu usare 2-4 haftada katılaşır. Önceleri donuk yeşil renkte olan reçine durdukça soluk sarı renkli, kolayca kırılabilen parça ve damlalar haline gelir. Özel bir kokusu ve tadı vardır. Sakız içinde uçucu yağ, mastisik asit, mastisin ve acı maddeler bulunmaktadır.

Dünya pazarında Chios Mastiha adıyla tanınan damla sakızı, doğal olarak çiğnendiğinde sindirimi kolaylaştırırken, nefes açıcı etkide de bulunur. Sakız yağının antiseptik özelliği nedeniyle, yara merhemlerinin yapımında kullanılır. Doğal damla sakızı kandaki kolesterol seviyesini düşürerek, kalp krizi ve yüksek tansiyon riskini azaltmaktadır. Damla sakızı ülser ve gastrite neden olan Helicobacter pylori'yi öldürerek, söz konusu rahatsızlıkları tedavi etmektedir.

Eskiden balgam söktürücü olarak kullanılmıştır. Diş etlerini kuvvetlendirmek ve ağız kokusunu gidermek için de kullanılır. Bu nedenle diş macunu yapımında kullanılmaktadır.

Kozmetik sanayinde kullanılan sakız yağı, cilt bakım kremlerinin yanı sıra UV ışınlarını emme özelliği nedeniyle güneş yağlarının bileşimine girmektedir.

Sanat eserlerinin korunmasında kullanılan çok özel bir cilanın (MEGILP) hazırlanmasında kullanılır. 

Gıda sanayinde, çiklet, reçel, dondurma yapımında kullanılmaktadır. Sakız yiyeceklere güzel bir tat ve koku verdiğinden tatlılara, özellikle muhallebi, sütlaç gibi sütlü tatlılara katılır. Ayrıca Bulgaristan'da mastika adıyla bilinen rakı sakızdan yapılmaktadır.

Bu kadar değerli ve önemli olan sakız ağaçları ne yazık ki Çeşme Yarımadası'nda yok olmakla karşı karşıya kalmış. Çeşme Tarım İlçe Müdürlüğünün 1998 yılında yarımada genelinde yaptığı sayımda yaklaşık 250 adet hakiki sakız ağacı (P. lentiscus var. chia) olduğu saptanmış, bu ağaçların önemli bir bölümü yasal koruma altına alınmıştır. Koruma altına alınan ağaçların çok yaşlı ve yok olma tehlikesi altındakiler olduğu bilinmektedir. Başta yoğun yapılaşma olmak üzere, ilgisizlik ve kurumlar arası yetki karmaşası vb. nedenlerle yasal koruma altındaki ağaçlarda bile nitelik ve nicelik açısından  önemli kayıplar yaşandığı yetkililer tarafından bildirilmektedir. Yazık! Hem de çok yazık! 250 adet ağacı koruyamıyoruz çünkü. :(

Not: Sakız Adasını 14. yüzyılda ele geçiren Cenevizliler damla sakızı ticaretinde monopol oluşturmuşlar, çıkardıkları yasalarla özellikle sakız hırsızlığına karşı ağır cezalar uygulamışlardır. Kaptan-ı Derya Piyale Paşa tarafından 1566'da fethedilen Sakız Adası'na idari ve mali açıdan pek çok ayrıcalık tanınmıştır. Damla sakızı yüzyıllar boyu Sakız Adası'yla Osmanlı sarayı arasında bir iletişim aracı olmuştur. Günümüzde damla sakızı üretimi sadece Sakız Adası'nda yapılmaktadır. Adanın güneyinde bulunan 24 sakız köyünde (Mastichohoria) yıllara göre 120-140 tonluk bir üretim söz konusudur. Üretimin önemli bölümü Arap ülkelerine ihraç edilmektedir. Bunun yanında sakıza dayalı önemli bir endüstri gelişmiştir.















Fotoğrafların tümü tarafımdan çekilmiştir. İzinsiz kullanılamaz.

Yararlandığım Kaynaklar:

-sakizagaci.gen.tr

-tr.wikipedia.org

-hurriyet.com.tr



4 yorum:

  1. Cok guzel bir yazi olmus, icimiz ferahladi okuyunca ☺
    Yesilin, ormanlarimizin korundugu, sevildigi ve arttigi gunler gorebilmemiz dilegiyle,tesekkurler 🙏

    YanıtlaSil
  2. Tebrikler. Sakız ağacına gösterdiğiniz saygın ilginize teşekkürler.

    YanıtlaSil