11 Haziran 2019 Salı





ÜÇ AŞK HİKAYESİ
Juan Ramon Jimenez, Halil Cibran, Marie Duplesis


Ey! Aşk, sen nelere kadirsin, dedirtecek türden üç aşk hikayesi. Okumaya hazır mısınız?


Juan Ramon Jimenez

-İspanyol şair Juan Ramon Jimenez, kendisinin her şeyi olan karısı Zenobia'ya aşıktı. Zenobia, iki yıl kanser tedavisi gördükten sonra 1956 yılının ilkbaharında kocasıyla birlikte yaşadıkları Porto Riko'ya döndüler. Zenobia son günlerini yaşıyordu. Aynı yıl Juan Ramon Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görülmüştü. Bir İsveçli gazetecinin ricası üzerine bu ünlü şaire Nobel Ödülü'nü kazandığı , Zenobia ölmeden önce bildirilmişti.

Ölüm döşeğinde Zenobia'ya "Juan Ramon'un ödülü aldığını" haber verdiklerinde o artık konuşamıyordu. Ama bu haberi duyduğunda, zayıf bir sesle İspanyolca bir ninni söylemişti. Ninniyi söyledikten sonra mutlu bir şekilde öldü.

Juan Ramon ise karısının ölümünden sonra mutsuz olarak yaşadı. Karısının cenazesinden sonra eve döndüğünde, hizmetkarlarının önünde bir tür çılgınlık nöbeti geçirerek ödülü ayaklarının altına almış ve parçalamıştı.

Ve bir daha tek bir satır bile yazmadı.Juan Ramon, karısına olan sadakatini ve aşkını böyle gösterdi. Zenobia'nın okumadığı bir satırı bir başkası da okuyamadı.


Halil Cibran

-Lübnan asıllı Amerikalı ressam, şair ve filozof Halil Cibran, tam yirmi yıl boyunca, bir tek kez bile görmediği, bir tek kez bile sesini duymadığı, bir tek kez bile kokusunu koklamadığı bir kadına aşık olarak yaşamıştı. Bu kadın May Ziyade idi.

Bir Arap entelektüeli olan, gazete yöneticiliği yapan, Mısır'ın sanatçılarını kendi salonunda toplayan May Ziyade ile sadece "mektuplardan" oluşan bir aşk yaşamışlardı.Bu mektuplar birbirini hiç görmeyen iki insanı tutkulu bir biçimde birbirine bağlamıştı.
Hiç buluşmadılar.
Hiç karşılaşmadılar.
Ama aralarındaki "aşk", Cibran öldüğünde May'e "Hiçbir zaman bu kadar acı çekmemiştim, hiçbir kitapta bir varlığın bu kadar acı çektiğini, bu kadar büyük bir acıya katlanacak gücü bulacağını okumamıştım," dedirtecek kadar derindi.


Marie Duplesis


-Marie Duplesis'i tanıyor musunuz diye sormayacağım. Bu talihsiz kadın edebiyat ve klasik müzik dünyasında iki şaheserin baş kahramanı olmasına rağmen adı pek duyulmamıştır çünkü.

Veremin son dönemini yaşayan 22 yaşındaki Marie Duplesis, Paris'e geleli henüz yedi yıl olmasına rağmen bu sürede oğul Alexsandre Dumas'yı, Franz List'i, başta Dük de Guiche olmak üzere birçok aristokratı kendine aşık etmişti.

Yirmi üçüncü yaş gününde ölmeye ve edebiyat dünyasının en unutulmaz kahramanlarından biri olmaya hazırlanıyordu.

Kendisini daha on iki yaşındayken erkeklere satan sarhoş bir babanın kızıydı Marie. Okuma yazmayı on yedi yaşındayken bir dans salonunda karşılaştığı ve kendisine aşık olan Dük de Guiche'den öğrenmişti ama dönemin bütün dahilerini etkileyen parlak bir zekası, karşılaştığı her erkeği çarpan olağanüstü bir güzelliği vardı. Gülümsemesi de etkileyiciydi.

Yirmi yaşındayken Alexandre Dumas'nın gayrimeşru oğlu olan Alexandre Dumas Fils ile karşılaştı. Aynı yaşlardaydılar. Oğul Alexandre Dumas, Marie'ye aşık oldu. Marie de ondan hoşlandı. 

Yirmi yaşındaki "oğul" Alexandre'ın parası yoktu. Sevgilisini görmeye geldiğinde, o sırada onun yanında olan erkeğin gitmesini komşunun evinde beklerdi. Kaçınılmaz olarak kıskançlık krizleri geçiriyordu. Kavgaları dayanılmaz boyutlara ulaşınca, on bir ay sonra ayrıldılar.

Ayrılığın hemen ardından Marie, Franz Lizst'e rastladı ve ona aşık oldu. O sıralarda veremi iyice ilerlemişti. Lizst'le birlikte İstanbul'a gitme planları yaptılar.

Lizst, verem olan sevgilisinden hastalık kapacağından korkup "Döndüğümde seni İstanbul'a götüreceğim," diyerek kaçtı.

Lizst'ten sonra hastalık daha da ilerledi. Ölüm döşeğindeyken başucunda ona aşık olan iki kont gözyaşlarıyla bekliyordu.

Marie'nin muhteşem cenaze töreni Paris'in en büyük kilisesinde yapıldı. Cenazeden sonra bütün eşyaları Paris sosyetesinin katıldığı bir açık artırmada satıldı. O açık artırmayı izleyenler arasında "oğul" Alexanre Dumas da vardı.

Ünlü bir babanın oğlu olan genç Alexandre, henüz kazanacağı ünden habersiz olarak, asla unutamadığı kadını anlatacağı "Kamelyalı Kadın"ı kısa sürede yazdı. Aslında Kamelyalı Kadın'ın çok büyük edebi değeri olmasa da satırlarına kendi ruhunda yanan gerçek bir acıyı üflediği için edebiyat tarihinin en güzel aşk romanlarından biri sayıldı.

Kitap yayınlandığında oğul Alexandre yirmi dört yaşındaydı. Roman birkaç baskı yaptı. Alexandre, romanını üç yıl sonra piyes olarak yeniden yazdı. Piyes, eşine az rastlanır bir başarı kazandı.

Oğul Alexandre, "19. yüzyılın en iyi üç piyes yazarından biri olarak anılacağı parlak kariyerine, delicesine aşık olup delicesine kıskandığı genç bir orospunun hayatını anlatarak başlamıştı.

Hikaye, genç Alexandre'ın satırlarında biraz değişmişti. Onun kitabının kahramanı, "aşık olduğu genç yazar" için mutluluğundan da hayatından da vazgeçiyordu.

Piyes bütün dünyada defalarca oynandı, Verdi onu "La Traviata" adıyla opera yaptı, dünyanın neredeyse her ülkesinde flmleri çekildi. İnsanlar "aşık ve fedakar orospu" karakterini sevmişlerdi.

Marie Duplesis, Alexandre'ın piyesinde Marguerite Gautier adını almıştı, gerçek hayatında da çiçekleri çok seven Marie'nin oyundaki yansıması da göğsüne sürekli "kamelya" takıyordu. Paris piyesten sonra kamelyalı kadınlarla dolmuştu.

Alexandre Dumas Fils, daha sonra yazdığı "demimonde" adlı piyeste kibar bir orospuyu anlattı ve Fransızca'ya o tür kadınları anlatmak için anlatılacak bir sözcük kazandırdı piyesinin adıyla. Nihayetinde Fransız edebiyatının zirvesi sayılan Fransız Akademisi'nin üyeleri arasına girdi.

Aşkın bir tanımı yapılabilir mi bilmiyorum. Bildiğim, bedensel ve ruhsal güçlü bir duygu olduğudur. Bunun içindir ki okuduğum,  Ahmet Altan'ın "bir hayat bir hayata değer" kitabından seçtiğim, beni etkileyen üç aşk hikayesini  derleyerek yazdım. Kitabın içinde  az duyulmuş birçok bilgi mevcut. Naçizane önerim, kitabı okuyun, zamanınızı boşa harcamamış olmayacaksınız. Bundan eminim...

Verdi'nin La Traviata'sından ünlü "Birindisi" aryasını dinlemek için lütfen linki tıklayınız. Müzik size çok tanıdık gelecektir. :)

https://www.youtube.com/watch?v=kFsI-czkebc


Görseller alıntıdır.







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder