23 Mart 2017 Perşembe




 BONSAİ VE ÖZGÜRLÜK




Başlığı okuyunca, ne alaka diyeceğinizden kuşkum yok. Ben de böyle düşünebilirdim, eğer Jean-Christophe Grange'in "KAİKEN" kitabını okumasaydım. Kitapta bonsainin yetiştirilmesine ilişkin birkaç cümleyi okurken kafamda çakan bir şimşek aklıma özgürlük metaforunu getirdi, nedense... Ha, düşüncelerime katılmayabilirsiniz; ama yine de yazımı sonuna kadar okumanızı öneririm. Hiç değilse "bonsai" hakkında bilgi sahibi olursunuz. :)

Özgürlük, adını söylerken bile insanı mutlu eden bir sözcük. Şarkılara, şiirlere, romanlara, filmlere konu olmuş, insanın uğruna savaştığı ve ondan vazgeçmektense ölümü göze aldığı sihirli sözcük aynı zamanda da.
Kime sorsanız özgürlük nedir diye, herkesten farklı cevaplar alırsınız; sanki herkesin özgürlüğü kendineymiş gibi. Çünkü özgürlük; bağlı olmamayı, dışardan etkilenmemiş olmayı, engellenmemiş olmayı, zorlanmamış olmayı gerektirir. Diğer bir deyişle; insanın kendi istemesi, kendi iradesi ile eylemde bulunabilme olanağı, insanın dıştan etkilenmeden etki yapabilmesi anlamına gelir, ki bu da tüm insanların hakkıdır. 
Abraham Lincoln'un dediği gibi; "Koyunu, kurdun elinden kurtaran çoban, koyuna göre kurtarıcı, kurda göre de özgürlüğüne engel olan bir kimsedir. Demek ki, koyunla kurdun özgürlük deyince söylemek istedikleri şeyler birbirinden değişiktir."

Özgürlükler sınırsız değildir; bir başkasının özgürlüğünün başladığı yerde, bizim özgürlüğümüz sona erer. Yani "özgürlük yasaların izin verdiği her şeyi yapmaktır." diyen Montesquie, özgürlüğü yasalarla sınırlarken, özgürlüğü insanın omzundaki bir yük olarak gören Jean Paul Sartre ise, ".... çünkü" der, "özgürlük kendisiyle birlikte sorumluluk, suç ve ceza getirmektedir. Buna rağmen özgürlük, yine de insan soyluluğunun biricik kaynağıdır."

Peki insan ahlaki eylemde bulunurken özgür müdür? Bu sorunun cevabını daha önce yazmıştım. İlgilenenler aşağıdaki linki tıklayarak o yazımı tekrar okuyabilirler:

http://sahriye.blogspot.com.tr/2013/12/insan-mudur-bu-soruyu-cevaplamadan-once.html


İnsan özgürlüğü bir taraftan desteklenirken, diğer taraftan toplumu oluşturan bireyler adına, yasalarla özgürlüklere sınırlamalar konulmaktadır. Tıpkı minik bonsailer gibi...

"Bonsai, özel tekniklerle ağaçların saksılar içinde budanarak ve bodurlaştırarak büyütülmesi sanatıdır. Japonca olan bu sözcük, tepsi (tabak) anlamına gelen "bon" ve bitki anlamına gelen "sai" sözcüklerinden türetilmiştir. Saksıdaki ağaç veya bitki anlamına gelir. Bonsai sanatı Japonya'ya 7-9. yüzyıllarda Çin'den gelmiştir. Çin'de Penjing adı verilen ağaç minyatürleştirme sanatının binlerce yıllık geçmişi vardır. Yalnız Penjing'in bir farkı vardır. Penjing'de bir tek saksıda bir ağaç değil, örneğin birkaç minyatür ağacın gölgesinde oturan bir köylü tasvir edilmekteydi."
(tr.wikipedia.org)


Penjing


Bonsai, yaşayan ağaçlara duyulan saygıyı ifade eden bir sanattır. Bonsailer minyatür olmalarına rağmen çevremizde gördüğümüz ağaçlardan hiçbir farkı yoktur. Küçük sırıklarla hem desteklenmiş hem de engellenmiş bonsaileri doğaya bırakırsanız hemen gelişirler ve bir daha saksılarına koyamazsınız. İşte tam da bu nedenle "bonsai" ve "özgürlük" metaforunu düşündüm. Özgürlük de, bonsai gibi değil midir? Sınırlar (engeller)  olmasa insan  özgürlüğü, ne kanun tanır ne de nizam. Bir kez raydan çıktı mı insan eski haline döndüremezsiniz, bonsailerde olduğu gibi... 


Görseller: tr.wikipedia.org





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder