16 Mart 2017 Perşembe




 ZERDÜŞTİLİK ÜZERİNE





Anadolu coğrafyasında da müritler bulmuş kadim dinler arasında yer alan  Zerdüştilik ile ilgili basılı yayımdaki artış dikkatimden kaçmadı; kitapçı raflarında göz gezdirirken. Elime aldığım kitapları incelerken, Zerdüştilik hakkında Nietzche'nin "Böyle Buyurdu Zerdüşt"ünden başka bir bilgiye sahip olmadığımı farkettim.

Zerdüştilik desem, aklınıza ilk gelen sözcük ne olurdu? Ateş olurdu sanırım ve Zerdüştilerin ateşe taptığı. Kulaktan kulağa yayılan fısıltılarla edinilen bilgiler doğrultusunda bazen doğru bildiğimiz yanlışlar, bazen de yanlış bildiğimiz doğrular vardır elbette. Okudukça, Zerdüştilikle ilgili bilgimin ne kadar az ve bildiklerimin de neredeyse tümüyle yanlış olduğunu gördüm. İnanıyorum ki,doğruyu öğrenmek, yanlış bilmekten iyidir.. Bazen öğrenmek için öğrenci olmak, öğretmek için öğretmen olmaktan daha önemlidir. Çünkü öğrenmenin sınırı yoktur.

Zerdüştilik Nerede, Nasıl Doğdu? 

Zerdüştilik, şimdi Türkmenistan, Özbekistan, Tacikistan ve Afganistan'ın birbirine yakın bölgelerini içine alan ve ismi Baktria olan, uzun zamandır tarih sahnesinde bulunmayan bir ülkede doğdu. Mevlana'nın filizlendiği ünlü Belh şehri de bu topraklar içindedir.


Map: visit-uzbekistan.com

Neredeyse tüm yorumcular Zerdüştiliğin çok tanrılı dinlerden tek tanrılı dinlere geçişte bir dönemeç olduğunu söylüyorlar. Tek tanrılı dinler olan Yahudilik, Hristiyanlık ve Müslümanlığın kapısını açanın Zerdüşt olduğu görüşü savunuluyor. Hatta tek tanrılı dinlerin en eskisi Yahudilik gibi görünse de geçmişten bugüne en eski kayıtları bırakan ilk tek tanrılı din Zerdüştilikmiş. 
Pers İmparatoru I. Darius'un egemenliğini pekiştirdiği yıllar Zerdüştiliğin de geliştiği yıllardı. (Din meseleleri, toplumların yaşama koşullarından ve içinde bulundukları egemenlik ilişkilerinden kopuk değildir. Bir dinin yayılması, onun köklü bir din halini almasına yetmiyor. Devamlılık gerekiyor.) 

Darius ölünce yerine geçen oğlu Kserkses, Zerdüştiliğin arkasında babasının durduğu kadar güçlü durmadı. Böyle olunca, Zerdüştilik egemen olduğu devasa coğrafyada gelişimini kendi dinamikleriyle bir süre devam ettirdi, sonra durdu, ardından gerilemeye başladı. Bütün bu süre zarfında, kendisinden sonra gelecek tek tanrılı dinler için zemini uygun hale getirdi. 

Zerdüştiliğin ortaya çıktığı dönemde, bugünün Kuzeydoğu İran'ında ve öteki bölgelerinde çok sayıda tanrıya tapılıyor, onlara vahşilere özgü törenlerle kurbanlar sunuluyordu. Zerdüşt bu duruma son verilmesi gerektiğini düşündü. Topluma tevhid inancını teklif etti. Kurban adı altında kan dökülmesinden vazgeçilmesini de tavsiye etti. Başlangıçta değilse de zaman içinde etrafında sözlerine kulak verenler çoğaldı. Aynı zaman diliminde geniş bir coğrafya da egemen olmaya çalışan Darius da dağınık vaziyetteki insanları aynı devlet çatısı altında toparlamaya çalışıyordu. İki liderin çıkarları denk düştü.

O zamanlar bugünün İran'ının tamamında, Arap Yarımadası'nda ve yine bugünün Türkiye'sinin doğusunda, rahipler egemenliği hüküm sürüyordu. Mag (rahip) denilen bu ruhban sınıf, halkı yöresel bir bitkiden yaptıkları ve kutsal içki adını verdikleri uyuşturucu özelliği olan Haoma (Avesta'da sözü geçen, günümüzde botanikçilerin hangi bitkiden yapıldığını çözemediği, uyuşturucu özelliği olan bir içecek.) aracılığıyla elinde tutuyor, tanrılara adaklar adamalarını, kurbanlar vermelerini sağlıyordu. Zerdüşt işte buna bir tepki olarak ortaya çıktı. Evrenin yaratılış amacının iyilik olduğunu savundu, bunun için kötülüğe boyun eğilmemesi gerektiğini söyledi. Ona göre iyiliği, evreni yaratan Ahura Mazda temsil ediyordu. Kötülüklerin kaynağı ise Ahriman'dı. Zedüşt'ün söyledikleri her ne kadar akıllıca, insanca ve birleştirici olsa da kendi başına kalsaydı yani Darius'un bölük pörçük ulusları bir araya getirmek isteyen güçlü eli onun sesiyle birleşmeseydi, Zerdüşt'ün sözleri cılız bir haykırıştan öteye gidemezdi. Biri maddi gücü diğeri manevi bakışı büyük bu iki adam, inanılması zor genişlikte bir coğrafyada güçlü ve yekpare ses oldular.


Ne Vardı Her Şey Başlarken?

Zedüştiler bu soruya; "Ahura Mazda'nın nuru vardı" diye cevap verirler ve evrenin yaratılışını şöyle açıklarlar:
"Sonsuz gökyüzü ilk sözünü nuruyla söyledi.Uçsuz bucaksız çölün dışında, yeryüzünde bu nuru gören ne varsa dile geldi, onu selamladı. Sonra gece oldu. Güneş sustu, yıldızlar söyleşmeye başladı...Ta ki sabah oluncaya kadar...

Önce ilk insan ve ilk boğa dünyayı şereflendirdi.Altı bin yıl sürdü bu mutlu yalnızlık. Derken ilk çift yaratıldı. İlk yalan da. Angra Menyu'nun (Ahriman) günü gelmişti. Kastı kavurdu fitne fesadıyla ortalığı. Ta ki Ahura Mazda ona yeter diyene değin...Nur ve karanlık, hayat ve ölüm, doğru ve yalan...Kavga binlerce yıl sürdü..."

"Peygamber Zerdüşt, elle temas edilmeyen, kulakla duyulmayan ve gözle görünmeyen bir tanrının yeryüzündeki yegane temsilcisi olmuştu. Sonsuza kadar da öyle kalacaktı. Çünkü onun tanrısı Ahura Mazda, iyilikleri ve aklı temsil ediyordu. 

Zerdüşt yaşadığı sürece insanlara iyilik ve kötülüğün durmaksızın savaştığını öğretmişti. Savaşın bir tarafında akıllı ruha, iyi fikre ve doğru kanuna sahip Ahura Mazda, öteki tarafında bunların tersini savunan Ahriman'ın bulunduğunu anlatmıştı. Yalancı şeytan Ahriman, durmaksızın insanların kafasına girip, onları Ahura Mazda'dan uzaklaştırmaya çabalardı.Bazıları maalesf ona kanar, doğruluktan uzaklaşırdı. Zerdüştilere düşen görev işte tam burada başlardı. Hata yapan ya da yapmak üzere olan bu insanları doğru yola çekmek için savaşmaları gerekirdi. Aslında bu görev Ahura Mazda'nındı. İnsanlar olarak onların görevi, bu kutsal savaşta Ahura Mazda'ya yardımcı olmaktı."

İyi birer Zerdüşti olabilmek için; düşünce, söz ve işleri saf tutmak, temiz ve merhametli olmak, sadece insanlara değil hayvanlara da şefkatli davranmak, yararlı işler görüp, çocukları da böyle yaşasınlar diye iyi yetiştirmek gerekiyordu.

Ahura Mazda ve Melek Tavus

Genellikle Yezidiler ve Zerdüştilerin inançları birbirine karıştırılır. Her iki inançta da ateşin kutsal kabul edilmesi(Ateş tanrının sembolüdür.) buna zemin hazırlamış olabilir. Melek Tavus, Yezidilerin ibadet ettiği melektir. Yezidiler, başlangıçta yanlış anlaşıldığı için, Melek Tavus'un "kötü" olarak nitelendiğine, sonradan "iyi" olduğuna karar verildiğine inanıyorlar.

Zerdüştilerin ise Melek Tavus'la ilgili inanışları şöyle:
"Söz olarak ışığın nuru egemen olunca, Ahriman deliye döndü. Kötülerden oluşan kuvvetlerine daha fazla şehvet, kibir ve küfür aşıladı. Nerede güzel kokulu bir çiçek ya da parıltılı bir yılan varsa içine zehir koydu. Tanrının sembolü olan ateşten kötü duman üretti. Faydalı hayvanların üzerine zararlıları musallat etti. Sonra dönüp insana dedi ki: 'Bunda benim bir suçum yok. Bu sensin. Bu senin kıskanç yönün!' Buna karşılık Ahura Mazda'nın iyi kalpli kuvvetleri ona 'Sen o kadar zavallısın ki, iyi bir şey yaratamazsın!' dediler. Ahriman kızdı, 'Yaratabilirim tabii ki!' dedi. Hemen kollarını sıvadı ve dünyanın en gösterişli hayvanı olan tavus kuşunu yarattı. Oysa dalkavuk ve kendini beğenmiştir tavus. Ve dedi ki Ahriman: 'Tavus bundan böyle kraldır! İnsanlar onun önünde secde etsinler!' O zamandan sonra Ahriman'ın yani kötülüğe sapanların secde ettikleri tanrı oldu Melek Tavus.



Melek Tavus( www.persepolis.nu)

Benciller, açgözlüler, sadece kendini düşünenler, bütün kötülüklerin kaynağı olan Ahriman'ın öğrencileridir. Paylaşmaktan zevk alanlar, yarattıkları güzelliklere ortak arayanlar Ahura Mazda'nın yoluna girerler. Bu yolun sonu kutsala çıkar.

Avesta, Gathalar, Ateş ve Ateşgah

 Avesta, Zerdüşt'ün kutsal kitabının adı.Avestan, Avesta'nın yazıldığı dil. Avestan dili, 2600 yıl kadar  önce, ağırlıklı olarak Kuzeydoğu İran'da bulunan Baktria ve çevresinde Zerdüştilik dinini benimsemiş insanların kullandıkları bir dildi. Gatha'lar (Zerdüşt'ün söylediğine inanılan şiirler) bu dönemin yazıtları değil. Zerdüşt'ten çok sonra, eski Avestan değil yeni Avestan dilinde kaleme alındılar. Aslında en eski Avesta için bile bu geçerli. O da yeni dil kullanılarak yazılmış. Bir önemli nokta da yeni dilin eskisinden türetilmiş olmadığı.

Zerdüştilere göre ateş tanrının sembolüdür. Bu nedenle kutsaldır ve ateşe yaklaşırken yüzlerini bir bez parçasıyla kapatırlar. Çünkü onu kirletmekten korkarlar. Böylece ateşe saygılarını da göstermiş olurlar. Zerdüştilerin ibadetlerini yaptıkları ateşgahın ateşinin sürekli olarak yanmasının nedeni de aynı. Ve sadece ateşe değil, suya da aynı şekilde davranarak suyu asla kirletmezler.

Zerdüşt Diyor ki;

-Kadın ve erkek eşittir.

Ve Zerdüşt;

-İntiharı yasaklıyor, zinaya karşı çıkıyor, ölülerin bedenleri ile teması günah sayıyor.

-Kedi, köpek gibi hayvanları öldürmeye hep akıldan hareket ederek karşı çıkıyor.

-Gönül gözünü açtığını düşündüğü için Zerdüşt, şarap içilmesini tavsiye ediyor ve şarap içilmesini bir ibadet gibi görüyor.

-Ölülerin kurda kuşa terk  edilmeyip toprağa gömülmesini tavsiye ediyor.

-İnsanlara, kendi yarattıkları ilahlar için kurban kesmelerinin doğru olmadığını söylüyor.


Zerdüşt peygamber olarak toplumun karşısına çıkıp düşüncesini ortaya koyduğunda   insanlara aykırı gelmesi ve toplumda deprem etkisi yaratması kaçınılmazdı. Yaşadığı dönem göz önünde bulundurulduğunda Zerdüşt'ün yaptığı bir devrimdi. Çok eski zamanlarda gerçekleştirilmiş bir devrim. Çünkü Zerdüşt içinde yaşadığı topluma o döneme göre çok ileri bir inanış teklif etmişti. Bugün bile hiç kolay olmayacak bir inanış teklifi. 

Neticede 2600 yıldır dini inançlarını koruyan Zerdüştiler, uzun ve engebeli yollardan geçerek günümüze ulaşmışlar. Bugün sayıları az da olsa inanışlarını devam ettirmekteler.  Bu uzun, bilgelik yolculuğunu  nasıl tamamladıklarını soranlara ise şu cevabı verir Zerdüştiler:

"İnsanoğlunun geleceğe dair taşıdığı o bir avuçluk umut, eğer yüreğinin terkisinde duruyorsa hala, aşamayacağı yol yoktur. Çünkü insana yürümeyi öğreten şey; içinde hafif, narin, canlı, minicik ruhların uçuştuğu o umudun ta kendisidir işte!"



Dip Not: Pers Kralı Kserkses'in mensubu olduğu Ahameniş hanedanı, Makedonların ünlü kralı Büyük İskender tarafından yok edildi. Büyük İskender İ.Ö.330 yılında Persepolis'i alınca, kraliyet sarayında bulunanlar da dahil olmak üzere tüm Avesta'ları yaktırdı. Avesta'lar inek derisi üzerine altın harflerle yazılmıştı.




KAYNAK: Osman Balcıgil - ZERDÜŞT'ÜN SIRRI (Destek Yayınları, sayfa sayısı: 368)







2 yorum:

  1. Aslında dinlerin farklı farklı isimleri olsa da özünde hepsi "iyi insan" olmayı öğütlüyor. Bu nedenle her inanışa saygıyla yaklaşmak gerek. "Zerdüştlük" üzerine ise derin bir bilgim yoktu. Yazınız faydalı oldu, teşekkürler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuz için teşekkür ederim. Katılıyorum görüşünüze. Yazımda kısaca bahsettiğim Melek Tavus ve Ezidilerle ilgili geniş bilgi için Zülfü Livaneli'nin "Huzursuzluk" kitabını önerebilirim. Kitaptan çok şey öğrendim. :)

      Sil