7 Aralık 2016 Çarşamba




 HAZARLAR 
(HAZAR İMPARATORLUĞU)





Hazar akınları nedeniyle duydukları korkuları hala unutamayan Araplar, akınların kopup geldiği taraftaki denize Bahrül Hazer (Hazar Denizi) demektedirler (W. O. Allen' in Gürcü Ulusunun Tarihi adlı eserinden, Londra 1952).

Bugünlerde güzel ülkemde bir moda icat oldu; tarihi gerçekleri çarpıtmak ve çarpıtılan gerçeklerin yerine, kendi çıkarlarına uygun düşünceleri sanki tarihte yaşanmış gibi ortaya atarak tarih okumayan, bilmeyen zihinleri karıştırmak ve bu kafa karışıklığından yararlanıp nemalanmak.. Nasıl moda ama? Ben tüm bu olup bitene "moda" diyorum, çünkü moda gelip geçicidir; mevsimine göre değişir! Sonra yeni bir moda akımı gelir, ona kapılır gidersin..Yani, belirli bir süre bir şeye karşı toplumca gösterilen aşırı, yaygın düşkünlük, değişiklik gereksinimiyle yerini bir başka modaya bırakır. Eh!  Ben de modaya uyayım bari. :)

Tarih okumayı seven biri olarak, örgün eğitim kurumlarında verilen tarih derslerinde kısaca değinilen ve Cumhurbaşkanlığı Forsu'ndaki 16 Türk Devleti'nden biri olan Hazar Kağanlığı' nı merak etmişimdir hep. Merakımın nedeni; Türk tarihinde Hazar Hakanlığından başka, hiçbir hükümdar sülalesinin Yahudiliği kabul etmemiş olması. Ve okudukça gördüm ki, sanki Hazarlarla ilgili bilgi ve belgeler (tarihsel kaynaklar) tarihin tozlu raflarında unutulmaya terkedilmiş ve Hazarlar denilen bu büyük Türk Kavmi hiç yaşamamış gibi unutturulmaya çalışılmış. Peki ama neden?  Sorunun cevabı ortaya atılan şu tezde olabilir mi? " Günümüz yahudileri gerçekten Sami ırkına mı mensuplar, yoksa asimile olmuş Hazar Türklerinin torunları mı?"  Bu çok tartışılan bir tez . Öyleki tarihçiler bile kendi aralarında net değiller. Ama bu tezi tarihi belgelere (daha çok arkeolojik buluntulara) dayandırarak destekleyen Koestler'in kitabında yazdıklarına bir bakalım:

"Esas tartışılan noktanın, Yahudi Hazarların, imparatorlukları yıkıldıktan sonra, yani XII. ve XIII. y.y.' da sürdürdükleri inanç olduğunu belirten Arthur Koestler, 13. Kabile kitabında şöyle yazar: Bu konuya değinen pek fazla kaynak yoktur. Yalnızca ortaçağın son dönemlerinde Kırım' da, Ukrayna' da, Macaristan, Polonya ve Litvanya' da, Hazar topluluklarının yerleşmiş bulunduğunu öğreniyoruz. Nadiren rastladığımız bu bilgileri bir araya getirdiğimiz zaman karşımıza şöyle bir tablo çıkmaktadır: Hazar kabileleri, yeni çağın başlamasından önce Orta Avrupa bölgelerine, özellikle Rusya ve Polonya topraklarına göç etmiş, buralara yerleşmiş bulunmaktadır. Doğu Avrupa' da, Yahudi topluluklarının en fazla yoğunlaştığı alanın buralar olduğu da bilinmektedir. Tarihçilerin pek çoğu, bu gerçeğe dayanarak Doğu Avrupa Yahudilerinin ve dolayısıyla dünya Yahudilerinin bir bölümünün, belki de büyük çoğunluğunun, Sami ırkından olmayıp Hazar soyundan olmaları olasılığı üzerinde durmaya yönelmişlerdir. 

Bu tezin kapsamının çok geniş olması ve yankılarının çok başka konulara varabileceğinin bilinmesi, tarihçileri bu konudan uzak durmaya itmiştir."

Yahudiliğin Hazar kökeni konusunda en radikal tarih kuramcılarından biri, Tel Aviv Üniversitesi' nin Ortaçağ Yahudi Tarihi Profesörü A. N. Poliak'tır. Hazarya adını verdiği eseri, İbranice olarak 1944 yılında Tel Aviv' de yayınlanmıştır. (Bu kitabın ikinci baskısı 1951' de yapılmıştır.) Poliak kitabın önsözünde konu hakkında şunları söylemektedir:

"Hazar Yahudilerinin öteki Yahudi topluluklarıyla olan ilişkileri ve Doğu Avrupa Yahudilerinin ne kadarının Hazarlardan kalma bir çekirdekten türemiş olabilecekleri konusu, yepyeni bir yaklaşımı gerektirmektedir. Bu toplumun torunları, bulundukları yerde yaşamayı sürdürenler, Amerika' ya göç edenler, İsrail' e gelenlerle birlikte, dünya Yahudilerinin büyük bir çoğunluğunu oluşturuyor olabilirler."

Bu satırlar, gerçi konunun dünya kamuoyunda fırtınalar koparmasından çok önce yazılmıştı, ama böyle olması, bugün yaşayan Yahudilerin pek çoğunun Doğu Avrupa kökenli olduğu gerçeğini değiştiremez. Bu da, bunların büyük bir olasılıkla Hazar kökenli olduğu anlamına gelebilir. "Eğer bu doğruysa, söz konusu Yahudilerin atalarının Tur-u Sina' dan değil, Kafkas Dağları'ndan geldiği; Ürdün dolaylarından değil, Volga dolaylarından koptuğu gerçeklik kazanır ki, bilindiği gibi Kafkaslar, Ari ırkının beşiği olarak kabul edilmektedir. Böyle olunca, bu insanların İbrahim'e, İshak'a, Yakub'a yakın olmaktan çok, Hunlara, Uygurlara, Macarlara yakın oldukları kabul edilmelidir. Eğer bu kuramın gerçek olduğu anlaşılırsa, anti-semitizm (Sami düşmanlığı - Yahudi düşmanlığı) deyimi de anlamsız bir deyim olarak kalacak; gerek öldürenler, gerek öldürülenler tarafından yanlış bilgiler üzerine kurulmuş bir kavram olmaktan öteye gitmeyecektir. Hazar İmparatorluğu' nun tarihi, geçmişin sisleri arasından su yüzüne çıktıkça, tarihin insanoğluna oynadığı en zalimce oyunlardan biri göze görünmeye başlar gibidir." 

"Hazar İmparatorluğu Orta Çağ' da parlak bir yıldız gibi Avrupa' nın ufkunu aydınlatıyordu ama varlığından hiç iz bırakmadan sönüp gitti. Dört asır gibi uzun bir süre Doğu Avrupa' da hüküm sürmüş olan bu imparatorluk, en güçlü olduğu dönemde sanki tüm dünya ile alay edercesine ve inadına , din olarak Museviliği seçmişti." (Pınar Özgün, Hazarlar-Kayıp Kavim)

Konu ilginizi çektiyse, okuduğum kitap ve araştırdığım kaynaklardan edindiğim bilgilerle Hazar Kağanlığı' nı tanımaya ne dersiniz?

Hazarlar Türk kökenli bir ulustu. Ülkeleri, Karadeniz' le Hazar Denizi arasında, önemli geçit niteliğinde, stratejik, kilit önemi haiz bir noktada bulunmaktaydı. Bu devlet, Bizans' ı yüzyıllar boyunca kuzey steplerinden gelen açgözlü barbarların, Bulgarların, Macarların, Peçeneklerin, daha sonra da Vikinglerin ve Rusların saldırılarından koruyan bir tampon durumundaydı. Bunun yanında, gerek Bizans diplomasisi, gerek Avrupa tarihi açısından daha önemli olan bir başka nokta da, Arapların, Avrupa' ya doğru çığ gibi ilerlemesini, bu akınlarn en bezdirici dönemi olan başlangıç çağlarında Hazar ordularının durdurması ve Doğu Avrupa' nın Müslümanlar tarafından alınmasını engellemiş olmalarıdır. Hazar tarihinin en başta gelen uzmanlarından olan Prof. Dunlop (Colombia Üniversitesi), kesinleşmiş bulunan, ama geniş kitlelerce bilinmeyen bu gerçeği şöyle özetlemektedir:

"Hazar ülkesi Arapların doğal ilerleme yolu üzerinde bulunmaktaydı. Muhammed' in ölümünden (M.S. 632) birkaç yıl sonra Halifelik orduları iki imparatorluğun kalıntıları üzerinden, her şeyi önlerine katarak kuzeye doğru ilerlemiş ve doğal bir engel olan Kafkas Dağları' na varmıştı. Bu engel aşıldığında Doğu Avrupa topraklarının yolu açık demekti. Oysa Arapların, Kafkas engeline vardıklarında düzenli bir ordu tarafından karşılandıklarını ve bu ordunun onların Avrupa yönünde ilerlemesini durdurduğunu bilmekteyiz. Araplarla Hazarlar arasında yüz yılı aşan bir süre devam eden bu savaşlara ilişkin pek az bilgimiz olmasına karşın, bunların tarihsel öneminin büyük olduğu ortadadır. Frankların Charles Martel komutasında, Arapları Tours Meydan Savaşı' nda durdurması ne kadar önemliyse, aynı tarihlerde Doğu Avrupa' yı tehdit eden Arap ordularının Kafkaslarda durdurulması da aynı derecede önemlidir...

O güne kadar peş peşe zaferler kazanan Müslümanlar, Hazar kuvvetleri tarafından karşılanmış ve durdurulmuştur... Eğer Kafkasların kuzeyinde Hazarlar bulunmasaydı, Avrupa uygarlığının doğudaki temsilcisi olan Bizans, Araplar tarafından silinip süpürülecek, bugün okuduğumuz Hristiyanlık ve Müslümanlık tarihi de çok daha farklı olacaktı." (Arthur Koestler, 13. Kabile, s: 2-3)

Bu olayların ışığı altında, MS 732 yılında, yani Hazarların Arapları yenmesinden hemen sonra, Bizans İmparatoru V. Constantine bir Hazar prensesiyle evlendi. Bu evlilikten doğan erkek evlat, İmparator IV. Leon' dur ve Leon, Hazar adıyla tanınmaktadır.

Garip olan nokta, MS 737 yılındaki son savaşın Hazarlar tarafından kaybedilmiş olmasıdır. Fakat o zamana kadar Müslümanların "cihad" ruhu eski hızını yitirmiş bulunmakta ve Halifelik iç karışıklıklarla mücadele etmektedir. Bu yüzden Arap kuvvetleri kuzeyde sağlam bir biçimde üslenemeden geri çekilmek zorunda kalmışlardır. Oysa Hazarlar bu tarihten sonra güçlerini eskiye oranla daha da artırmışlardır. 

Bundan birkaç yıl sonra MS 740 yılında Hazar Han' ın, sarayının ve askeri komutanlarının Yahudi dinini benimsediğini ve bu dinin Hazarların resmi dini durumuna geldiğini görüyoruz. Bu konuda yapılan en yeni yorumlardan biri, Marksist tarihçi Dr. Anthal Bartha' nın "VIII. ve IX. yy.' larda Macar Toplumu" adlı kitabında yer almaktadır. Bu yorum kısaca şöyle: "Yönetici düzeyindeki kişiler arasında resmen kabul edilen din Yahudi dinidir. Irk olarak Yahudilikle ilgisi olmayan bir toplumun bu dini seçip benimsemesi üzerine, ortaya çok ilginç görüşler atılabilir. Biz burada, bu din değiştirme olayının gerekçesine eğilirken bunun yalnızca Hristiyanlığı kabul ettirmeye çalışan Bizans'a ve doğudan sokulmaya çalışılan Müslümanlığa karşı, bu iki siyasal baskıdan kurtulmak için atılmış bir adım olabileceğine değinmekle yetinebiliriz. İki siyasal güç tarafından da desteklenmeyen, aksine herkesin zulmetmeye kalkıştığı bu dinin kabul edilmesi, Hazarlarla ilgilenen bütün tarihçileri şaşırtmakla birlikte, yine de bir rastlantı olarak değerlendirilemez. Bunu yalnızca, bu krallığın uyguladığı bağımsız politikanın bir belirtisi olarak nitelendirmek gerekir."

Hazarların kökenine ilişkin bilgileri Yahudi Hazar Kralı Joseph'in, Endülüslü devlet adamı Hasdai' ye yazdığı mektuplardan öğreniyoruz. Mektupta, Hazarların Yafes'in (Yafet) torunu ve tüm Türklerin atası kabul edilen Togarma' nın yedinci oğlu Kozar'ın soyundan geldiklerini anlatıyordu. Bazı Yahudi yazarlar Hazarların soyunun Şi'mon ve Yuda yahut Menaşe ve Efraim kabilelerinden geldiğini iddia ederler. Yafet' in oğlu Magog'la da bağ kuranlar mevcuttur. Talmud'a göreyse Magog Ak Hunlar' dır. Beşinci yüzyılda Hun egemenliğinde yaşayan Türki Oghurlar (Ogur, Oğur) Kafkaslar ve Karadeniz' in kuzeyine yerleştiler. 570'lerde bölgede Batı Göktürkler egemenliğinde ilk kez Hazarlar ortaya çıktılar. Hazarlar 630' da bağımsızlığını kazandı. (arsiv.salom.com.tr)

Hazarların ilk başkenti Balancardı. Verkhneye Chur-Yurt arkeolojik sitesi ile bilinir. 720'lerde Hazarların başkenti Samandar oldu. Kuzey Kafkasların kıyılarına yakın güzel bahçeleri ve üzüm bağları ile meşhurdur. 750' de başkent Volga Irmağı'nın kenarında olan İtil'e geçti. Ortaçağlarda "İtil" Volga Irmağı diye bilinirdi. İtil en az 200 sene daha Hazarların başkentiydi. Hazarların büyük ticaret merkezi olan Hazara, başkent İtil' e yakındı. Ukrayna' nın başkenti Kiev, Hazarlar tarafından kuruldu. Kiev Türkçeye ait bir kelimedir (Kuyu Evi). Musevi Hazar topluluğu Kiev' de yaşıyordu. 834' de Don Irmağı' nın kıyısında önemli bir kale kuruldu. Bu kale Bizans ve Hazarlar ile birlikte kuruldu, kuruluşunda Bizans mühendis Petronas Kamateros hizmette bulundu.
Hazarların başlıca ürünleri pirinç ve balıkdı. Ayrıca Hazarlarda arpa, buğday, karpuz, kenevir ve salatalık üretilirdi. Volga Irmağı' nın etrafındaki bölgeler çok verimliydi. Kürk ihtiyaçlarını karşılamak için tilki, tavşan ve kunduz avlanıyordu.

Hazarların çifte kraliyet sisteminde Kağan üstün liderdi ve Bey siviller arasında liderdi. Genelde Hazarlar, hoşgörülü ve verimli bir topluluktu. Hazarlar sanatkar ve sanayi yeteneklerini gösteren birçok eser bırakmıştır. (Arkeolojik kazılardan elde edilenler)  

10. asırda İskandinav hakimiyeti altında olan Doğu Slavlar birleşti. Prens Oleg tarafından yeni devlet kuruldu. Kievli Rus Hazarların çifte kraliyet sistemini benimsediler. Hatta Rus Prensleri Kağan rütbe ismini aldılar. Çernigov, Gnezdoro. Birka (İsveç) ve Kiev' deki Viking mezarlarında arkeologlar Hazar veya Hazar tipinde eşyalar buldular. (giysi ve çömlek)

Hazarların Yıkılışı
10. asrın sonunda ve 11. asrın başında Hazarların eski kralları Rusların eline geçti. 965' te en yıkıcı yenilme oldu. Rus Prensi Svyatoslav, Sarı Kale' yi fethetti. İki sene sonra İtil'i fethetti. Bundan sonra seferi Balkanlara geçti. Ülkelerinin kaybına rağmen Hazarlar kaybolmadı. Bazıları batıya doğru Macaristan, Romanya ve Polonya' ya göç ederek diğer Yahudi topluluklarıyla karıştılar. ( Kevin Alan Brook, Hazar Yahudileri - Nokta Kitap, 2005)



Cumhurbaşkanlığı forsunda yer alan Hazar İmp. bayrağı.


Birçok kaynaktan derlediğim bilgilerle Hazarları tanıtmaya çalıştım. Unutturulmak istenen bir tarih unutulmasın diye. Dolayısıyla uzunca bir yazı oldu. Umarım, bu satırları okuduğunuza değmiştir. Ve kaynakları sıralamadan önce, Hazarların çok geniş topraklara ve bu topraklarda yaşayan birbirinden  farklı topluluklara  hükmettiğini de belirtmek isterim. İşte o topluluklar:

"Krallığın gücünün doruğuna vardığı yıllarda otuzu aşkın ulus ya da kabileyi denetimleri altına almış, Kafkaslardan Aral Denizi' ne, Ural Dağları' ndan Kiev kentine, Ukrayna steplerine kadar olan alanda yaşayan toplumları haraca bağlamışlardır. Hazar egemenliği altında yaşayan bu toplumlar arasında Bulgarlar, Oğuzlar, Macarlar, Kırım' ın Got ve Yunan kolonileri ve kuzeybatı ormanlarında yaşayan Slavlar bulunmaktadır. Bu yaygın egemenlik alanının dışında Gürcistan ve Ermenistan' a da akınlar düzenlenmiş, Musul' da bulunan Arap Halifeliği' nin topraklarına sızmaya başlamışlardır."




KAYNAKLAR:

- Arthur Koestler, 13. Kabile (Plato Film Yayınları)

- Pınar Özgün, Hazarlar - Kayıp Kavim. (Cinius Yayınevi)

- Kevin Alan Brook, Hazar Yahudileri. (Nokta Yayınları)

- arsiv.salom.com.tr

Öneri kitap: Cahit Ülkü, Son Hazaryalı - Roman (İnkılap Kitabevi)









5 yorum:

  1. Karamanoğulları,Candaroğulları ve Teke Beyliklerinin bayrakları da Davut yıldızı sembolünü kullanmıştır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu pek bilinmeyen bilgiyi hatırlattığınız için teşekkür ederim.

      Sil
  2. kısa ve net katkı...yalnızca saray ahalisi yani hanedan yahudi idi..ve devlet sembolünde görülme sebebi bu yüzdendir..ama sanıldığı gibi halka yayılmış bir din değildir..bunu ne sıkışıp kaçan hahamlar tercih etti nede bu dinin üstün özellikli olduğunu düşünen kraliyet..(halka yayılmasını istememişlerdi..)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazımı okuyup katkı sağladığınız için teşekkür ederim.

      Sil
  3. Müthiş bir çalışma olmuş.Devamini dilerim.Saygilar

    YanıtlaSil